Yoluna bülbül kuşları konmaz
Çıkar önüne dağlar, denizler durmaz
Kararır dünyaların, güneş doğmaz
Yüzün insan yüzü değilse.
Beslediğin düşler uykularına akmaz
Seyreldik, seyreliyoruz... Üçer,
Beşer...
Tahıl tarlası misali
Dolu sonrası...
Kimse bilmez
Kimin nereye gittiğini?
Gel gel gel diyorsun habire
Yaşıyalım beraber ya da ölelim
İşte geldim sonra nereye
Konacak dal mı var
Kime gidelim?
Önümde fırçalar boyalar ve tuval
Hamleye hazır iki elim de.
Kararım kesindir - çizeceğim bu gün
En mukaddesi.
Tepeler mavi deldiler gökleri
Kar sis çakal sesleri
Doruğunda karakış.
Tuna akmıyor sanki
Yüzü ağarmış.
Dört duvar arasında
Ölümün şuh tanrısı
Hançer, göğsümde saplı
Camlar sanduka renkli
Yatıyorum yaralı
Yatıyorum yaralı
Bir başka dünyadan geliyor hazzım
Başka bçimde ağrıyor başım
Hastayım... Ateş kusuyor içim
Başka biçimde atıyor kalbim
Atılan taş yere konmaz
Baharın sıcağı
Ilgın ılgın esince
Açar dal budak
İnceden ince.
Selvi boylu melek
Bir diyar var
Sanki irem bağı
Çiçekleri renk renk
Sevgi açar
Bir diyar var
Tüm uykusuzluklarımın çatısından
Düşen kara kara günlerdir aslında.
O tek gözlü ejder gibi zamanlar
Püskürüyor yıldırımlar, fırtınalar.
Açlık, aşırı doyumlulukmuş meğer
Merhaba hasan bey...antoloji için adresiniz gerekmektedir...yazarsanız sevinirim...saygılarımla..sedai kavrık 0 506 667 62 38