Yeşillikler içinde bir kış bahçesi var düşlerimde. Sarmaşıkların esaretine mahkum olmuş duvarlar, Menekşelerin kokusuna yenik düşmüş atmosfer. Kendirden urgana muhtaç tahta salıncakta sallanan bir kız ve rüzgârla alay eden saçları...
Yoksa o sağındakiler beyaz orkide mi ?
Avuç dolusu yıldız buldum sana,
Yıllar kadar uzaklardı oysa.
Sönmesin diye düştüm yollara,
Ellerim sızladı sıcağıyla...
Layık olmasalar da sana, boş dönemezdim huzuruna...
Gülüşüyle divane,
Üzüntüsünde virane,
Lalezarda bir gül açmış.
Şems yanmış hürmetine,
El sürmüş al tenine...
Ne girilir gönlüne, ne de yâr olur bülbüle...
Ömürde bir kere sincap sesi duyulacak,
Gömleğine bir leke inat ile tutunacak,
Hayaline bir gamze mühür diye vurulacak;
Yakın oldu uzaktaki, bu taşkın durulacak.
Bülbülün ahuzarı gülünü utandırmış olsa gerek,
Yoksa neden ala dönsün yüzü?
Dikeni hançer olacak değil ya bülbülün od koru bağrına.
Ya da bülbül bilmez miydi acep aşığına en yakın duranın aslen göz körü uzak olduğunu?
Bilmezdi tabi ya elin saudade dediği hissitatı.
Tüm şiirlerin sana çıkmasından yoruldum.
Tüm sırların sende açık olmasından;
Kendimi biliyorum ama, masumca diliyorum.
Kimse gibi değil, Mecnun'ca bile;
Kendimce seviyorum, daha sürmedim dile.
Kaf dağında ala karga
Aşık olmuş asumana
İnip konsa bir yana
Hasret kalır canana
Uça uça yaşlanan
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!