Şu gördüğün dağlarda
Kar hiç eksik olmazdı
Çeşme falan yoktu eskiden
Karlı suları doldurur
Kana kana içerdik
Toprak kokulu kırmızı testiden.
Kar suları can verirdi
Şu harabe değirmene
Öğütürdü baban
Bazen ihanet bazen yalan
Seni annenden koparıp
Yaban ellere kaçtığından beri
Ne kar suları akar
Ne de etrafındaki topraklar
Hepsi kurudu, çoraklaştı
Bir annenin feryadı gibi.
Sen çok küçüktün
Annen ne sürgünler yaşadı
Ne kederlerde boğuldu
Dağlar göçer mi Hasan?
Böğründen bir çiçek koparsa
Göçermiş meğer
Yavrular için ölünürmüş meğer
Yaşayan bir ölü örneğinde
Annen neler yaşadı, neler...
Sensiz hazan mevsiminde.
Şunu unutma Hasan!
Hiç bir anne
Evladını boş yere bırakmaz
Bir hiç uğruna onları atmaz
Firenler insanı
Bazen aşılması zor olanaklar
Bazen karşı durulmaz kanunlar
Senin beynine virüs gibi yüklenen
Siyah bir nokta halini alan
İftira ve yalanları
Hele bir araştır, soruştur
Tek taraflı yüreğine sokulan
Beynine sıkılan bir kurşunla
Ölmek sana yakışmaz.
Gökyüzü,annelerin pak alnıdır
Bulutlar, suya akseden gözleri
Şimşekler, evladından arta kalanı
Yağmurlar, dinmeyen gözyaşları
Toprak, ayağının altı
Ve şu gördüğün tüm yeşillikler
Yavrusuna karşı beslediği
Bitmez güzelliklerdir.
Diyorsun ki;
''Annemi asla affetmem,
Ölsem de elini öpmem.''
Bu kapkara bir fikirdir
Bu rüyaları kirleten karabasan
Eğer doğruları araştırmazsan
Seni bir gün yok eder, Hasan.
Sana son çağrım;
Yüce Rabb'imiz,
Cennet'i annelerin ayakları
altına koymuş da
Sen dudaklarını koymaktan
Neden çekinir sin?
Kayıt Tarihi : 8.8.2006 00:25:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!