Ben, kelimeyi süs olsun diye değil; hakikate şahitlik etsin diye kaleme alan bir yazarım. Yazmak benim için bir ifade biçimi olmanın yanı sıra, bir arayıştır: “Ben kimim?” sorusunun izini akıl, kalp ve ruh ekseninde sürme çabasıdır.
İlk kitabım Aşk-ı Azam, insanın alışkanlıklardan özgürlüğe, nefsin gürültüsünden hakikatin sükûnetine yürüyüşünü anlatan bir tefekkür yolculuğudur. Bu eser, aşkı bir duygu değil; insanı dönüştüren ilâhî bir çağrı olarak ele alır. Her satırında, okuru kendisiyle yüzleştiren bir kapı aralamayı murat ettim.
Şu ...
Seni sorumluluktan kurtaramaz bahaneler,
Aklın gözünü dağlar o sahte hikâyeler.
Yarının endişesi bugünü zehir eder,
Ey benim şah damarım, şahenşahım, zât-ı pâkım…
Bir gün düşer kalem yere,
Sararır çiçek gibi, dağılır tüm yapraklar,
Kara toprak kucaklar, mısralarım düşer yere.
Miski amber pınarlarım, o yemyeşil diyarlarım,
Bir ümitle kapına geldim, ellerimde bir demet özür.
Ne olur, al bu kalp senin; ister güldür, ister öldür.
Şeytan kesti yollarımı, çok direndim, geçemedim.
Paramparça, viran hâlim, şikâyete sana geldim.
Hakk zaman senin, mizan senin, cihan senin, Harun senin.




Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!