Sana darılmadım hiç bir zaman insan geceye hüzünlendi diye sabaha küsebilir mi hiç? seni bana düşündüren gece ise uzaktan kokunu rüzgarlarla getiren de sabahtır..
Şimdi Bunları okuyorsan eğer ne halde olduğumu da biliyorsun. Çünkü kelimelerin bittiği yerdeyim şimdi
boğazım düş kırıklarıyla dolu bir hıçkırsam ağlamaya,bir damla kan asılı kalacak kirpiklerimde ve kalemim kağıda son defa kusacak sensizliği…
Merhaba sevdam.. Gölümün yarası,bahtımın karası sevdam.Sitemli geldim bu gece huzuruna bağışla. Hani derler ya; kalbinde ne varsa,dilinde o dökülürmüş insanın.Bir büyük ayrılık içtim de geldim.Kalbim güzeldir ondan.. Zaten senden sonra da bir daha hiç ayıkmadı.Issız bir gece vakti deniz kenarında,sessiz serenat eşliğindeaşkın şarabını içerken,boğazındaki düğümü son yudumla,canhıraş bir çabayla çözmeye didinen bie aşık misali...
Yolunu kaybetmiş şaşkın bir mülteciyim, sokaklarına hayli yabancı. Göğsümde tanıdık, ince bir sancı.
Bir gölge düştü bir akşam üstü yollarımızı ayıran.
Ve zaman bir nehirdi hüznün yatağında,kıyısına tutunduğumuz özlemlerimizden bizi koparan..
sönmek bilmeyen yüreğimin kor ateşinde, demini almış koyu bir yalnızlık tadında yazıyorum sana..seninle çekilmiş bi fotoğrafımız yoktu koyacak alınma sakın..ama kanayan cümlelerin arasına senden sonra dinmek bilmeyen Feryatlarımı sıkıştırdım.Okurken duyarsın belki.Bir de giderken bende unuttuğun çocuksu gülüşlerinle süsledim kenarlarını bakarken hatırlarsın diye.
Ama sana birşey itiraf edeyim mi?
ben ilk defa ağladım bu gece...
dokunurken hissedersin belki parmaklarının ucundaki ıslaklığı.ama olsun sen yinede ağlama okurken olur mu??
Dünü senli, bugünü sensiz,yarını meçhul bir yaşamın öyküsüydü benimkisi..
Ve ben; yokluğunun cehennemin de kavrulurken,gülüşünün cennetine sığınan bir günahkâr. Tek duası seni son defa görebilmek olan.
Neyleyim şimdi senden ayrı per perişan bu canı. Kenan'da kurulmuş aşkın pazarında satarım. Satarım da alan bir SEN bulunmaz.
Yusuf'un düştüğü dipsiz kuyulara atarım.
Atarım da bulan bir SEN bulunmaz...
Çok şeyler oldu senden sonra..
Bir sis çöküyor sokağıma akşam oldu mu, kimliksiz gölgeler beliriyor karanlığa uzanan kaldırımlar boyunca..
Bir Şafak baskınında yitirdim umutlarımı, işkence tezgahlarında yorgun düştü gülüşlerim, ve seninle yaşanmayı beklerken hücre duvarlarına kazındı, prangalı düşlerim..
Mezopotamya’nın bağrından aldığım bir avuç toprak oldu çocukluğumdan geriye kalan.Senin ayak izlerini,Ceylan’ın yaralı yüreğini ve Cemile’nin soğuk bedenini saklıyor her bir zerresinde. Tarifsiz bir özlemle çekiyorum kokusunu her aklıma gelişinde. Ve çekişimde on üç kurşun yarası sızlıyor içimde..Sonra, diyorum kendi kendime sebepsiz değildi bu ayrılık elbet vardı bir bildiği yoksa bir hoşçakal demeden sessizce kapıyı çekip gitmezdi bu yürekten. Vardı elbet bir bildiği..
Vedalar gördüm, boğazda düğümlenmiş kelimelerin çaresizliğinde.
Gecenin çıldırtan sessizliğinde, patlayan çığlıklarla uyanıyordu geride kalanlar.
Eski bir çerçevede solmuş gülüşler saklanıyordu karanlığın ardına, ve gidenlerin ayak izleri kanıyordu gıcırtılı kapıların eşiğinde…
Yasaklı bir şiirdi gözlerin, sonu sürgündü her bakışın, sonu zindan..
Barındırmaz kaçak bir gülüşü kıyısında, yersiz, yurtsuz kalır mülteci kederlerim, günü ziyan olur gecesi hüsran…
Sarmış ömrümü yokluğunun dikenleri, yıkılıp bir köşeye öylece, sensizliğin altında ezilişimi izledim sessizce..
Kirpiğimin ucunda dondu gözyaşım, ve celladın mezbahasında canhıraş ararken kendimi,
avucumda kesiliyordu umudun soluğu..
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!