Zulmün katmerli yüzünü gördü Harşit vadisi
Kan ter içinde düştü yerlere sis dağlarının etekleri
Teslim olmadılar ecele sabahın özgür çiçekleri
Harşit vadisinde yankılanan kahır seslerini duydum
Gördüm kurşunların kanun olduğu gündü yurdum
Kopardılar yıldızları kadınların gözlerinden
Çocukların mahzun yüzünü tarih anlatsın size
Koynunda yatan gecenin dallarında asılı kaldı ağıtlar
Kirletmedi namusunu ve vatan toprağını
Boydan boya yatan kop dağları
Naralardan öfkeyle ayağa kalkan marşlar.
Ezber bozan bir gerçekti direnen aslanlarımız
Düşman vadiye dağlardan iniyordu bölük bölük
Bizim olan dağlardan saldırıyordu alçakça
Yıkamaz içimizdeki siperleri bin koldan saldırsa da
Harşit vadisini inletiyordu top mermileri
Gel gör ki; düşmanın azmini boğuyordu
Yüreklerden kopup gelen Allah Allah sesleri
Her akşam güneş batarken sis dağlarından
Gecenin ve yıldızların sahibine sığınıp her sabah
Aslanlar gibi yeniden doğardık anamızdan bismillah.
Harşit vadisinde vatan ve namus cengi var
Kuşlar gibi ormana sığındı çocuklar ve kadınlar
Sis dağlarını sarmış düşman çeteleri
Karabulutlar kaplamış Harşit vadisini
Yaman bir türküdür şimdi özgürlük
Göğsümden toprağa düşen
En mahrem duygu ah memleketim
Şimdi anlıyorum ki vatansız millet yetim
Hainlik ve zalimlik kol geziyor namussuzca
Kadınlar ve çocuklar kirletmemek için ırzlarını
Canlı bedenlerini attılar Harşit çayına korkusuzca.
Hiç bir zaman yazmadı
Bu Rus, bu Ermeni ve Pontus zulmünü hak ettiği kadar
Ne tarih kitapları ne de romanlar
Utanılacak bir şeydi bunları dile getirmek
Sosyalistlik adına bir zamanlar.
Kardeşler kardeşler diye haykırsam
Duyar mısınız Harşit vadisinin şanlı tarihini
Duyar mısınız hala hatıralardan silinmeyen zulüm seslerini
İsterseniz sis dağlarının ağıtlarını dinleteyim sizlere
Ormanları yakan kadınların ve çocukların çığlıklarını
Dinleyin bak yürekten dinleyin;
İnleyen nağmelerde göz yaşımın sesi var
Harşit vadisinde bir destanın kalbi atar.
O gün taş taşa ses verdi de ser vermedi yiğitler
Bir karış vatan toprağını zalim düşmana vermediler
Bir hayınlık gecesiydi öfkemizi kabartan işgaller
Kişneyen atları andırırdı kükredikçe Harşit vadisi
Düşmanları yerle bir etti Aslanlarımızın muazzam azmi.
Dün Harşit vadisinde yaşandı tarihe geçen zulümler
Uyanık olalım ‘’su uyur düşman uyumaz’mış kardeşler
Haydi gelin el ele gönül gönüle hepiniz uzatın ellerinizi
Ortak yaktığımız ateşi söndürmeyelim ey Türk milleti.
AKÇAY- MART / 2009
Kayıt Tarihi : 20.3.2009 18:02:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
SAYGIDEĞER ARKADAŞIM; Tarihimizde yeterince tanınmayan ve gizli kalmış bir kahramanlık öyküsüdür Harşit Savaşı..Hepimiz yakın tarihimize ait Çanakkale,Sarıkamış,Sakarya ve Büyük Taaaruz savaşlarını biliriz..ama Harşit savunmasını çoğumuz bilmeyiz. Ruslar İstanbul ve boğazlar üzerinden ılık denizlere ingiliz engelinden dolayı inemeyeceklerini anlayınca 1915 yılında Kafkaslar üzerinden Doğu Anadolu ve Doğu Karadeniz üzerine büyük bir saldırıya geçtiler. Amaçları Doğu ve Güney Doğu Anadolu üzerinden ılık Akdenize inmektir. Erzurumda kahraman Erzurum halkı tarafından Rus orduları durduruldu. 1916 yılına gelindiğinde Rus, Ermeni ve Pontus çete orduları Doğu Karadenize ilerleyerek Giresun Espiye' deki Harşit çayına kadar dayandılar. İşte burada tarihimizde yeteri kadar bilinmeyen çok kanlı bir savaş oldu. Harşit Vadisi Ruslar için bir sınır oldu. Yerli halk ve kahraman askerlerimiz Rusları ve iş birlikçilerini Harşit Çayından karşıya geçirmediler. Bu bir destandır..Hem de Türk milleti tafafından yetince bilinmeyen bir destan...Tarih kitaplarımızda bile fazlaca yer almayan bir destan..Tv lere pembe dizi çekenlere duyurulur.. Aslında Rusların tarihimizde Türk milletine yaptıkları zulümler sadece bununla sınırlı değildir. Zalim Stalin Kırım Tatarlarını 2.dünya savaşından sonra bir gecede evlerinden alarak ve aile fertlerini ayrı ayrı hayvan treni vagonlara bindirerek acımasızca Orta Asya ve Sibirya' ya sürmüştür. Bu sürgün esnasında 500 bin Kırım Tatarı ölmüştür...Bu acılar bilinmiyor hatırlatan yok..1992 yılında kominizm yıkıldığında Kırım tatarlarına yurtlarına geri dünme izni verildiğinde, Ruslar vardı evlerinde,dükkanlarında,tarlalarında ve köylerinde...dile getiren yok bu zulümleri.. Aynı Stalin yine 2. dünya savaşından sonra Gürcistandaki Ahıska türklerini bir gecede yurlarından Sibiryaya ve Orta Asyaya sürmüştür. Ve bugün 2009 yılında hala bu Türkler vatanları olan Ahıskaya dönememiştir. Ve yine aynı Stalin Kazan Tatarlarını yurtlarından sürmüş ve büyük zulümler yapmıştır.Rusların Çeçenlere, Dağıstanlılara ve Bakü Türklerine ve Rusların desteğinde Ermenilerin karabağda yaptıkları zulümler ve katliamlar ayrı bir konudur. Fakat yazarlarımız, şairlerimiz ve aydınlarımız bu konuları dile getiren yeterince kitap ve eserler ortaya koyamamışlardır..Bu bir aymazlıktır. Tarihimize,insanımıza,özümüze ve yaşanılan acılara karşı bir duyarsızlıktır. saygılarımla İBRAHİM YILMAZ **************************************************************************************** **** HARŞİT SAVAŞI DESTANI **** 1.Dünya Savaşı’nda, Rus İşgaline Karşı Harşıt Çayı Savunması, Halkımızın ve Yörenin Durumu… Ulusların Tarihinde önem taşıyan, sınır olan doğal hatlar oluşturan, yeni tarihi gelişmelerle durumların terse döndüğü yerler.. İşte Giresun ilinin Tirebolu ilçesinin, Görele, Çanakcı, Çavuşlu, Eynesil ve bilahire Trabzon ve Rize’ye giden yolunda, Körliman denilen yerde Karadeniz’e dökülen, Gümüşhane’nin yüksek dağlarından kopup gelen, dağların dar ve sarp yamaç ve vadilerinden koca koca taşları koparıp gelen, yemyeşil orman ve fındık bahçelerini geçen Harşıt çayı akmaktadır. Koca Sis Dağları yamacından görülmektedir. Buralar 1.Dünya Savaşında Vatanımızı işgal eden Rus,işbirlikçi Ermeni ve Pontus çete ordularının durdurulduğu, boyunca cephe oluşturduğumuz, gönüllü milislerimizin savaş gücüyle Ordumuzun yeniden güç bulduğu topraklardır. Kurtuluş Savaşına önemli katkı sağlayan Giresun Kuva-yi Milliyeci’lerinin nüveleri, tecrübeli gönüllü askerleri buralarda yetişmiştir. Topal Osman Ağa da, Binbaşı Hüseyin Avni Bey’de burada görev başındadır. O günleri yaşayanların yakınlarından da dinleyerek hatırlarda kalanlara bir bakalım…. HARŞIT ÇAY’I:Harşıt Çayı Gümüşhane ili Vauk Dağı kuzey eteklerinden doğmakta ve Sifon deresi ismiyle kaynağını almaktadır. Yüksek dağ yarıklarından akan çaya diğer su kaynakları ve küçük dereler katılmakta ve vadilerden hırçın bir şekilde akan Harşıt çayı güçlenerek Gümüşhane sınırlarında 142 km. yol alarak Giresun il sınırlarına girer. Dar ve kayalık vadiler ormanlarla süslenmiştir. Bilhassa bahar aylarında vahşi bir güzellik vardır buralarda…Bölge Pontus, Roma, Bizans hakimiyetlerini yaşamış, Çepni akın ve göçleri, Anadolu Selçuklu, Osmanlı akınları, Trobzon Rum İmparoturluğu’yla uzun savaşlar, yerlerin el değiş- tirmeleri.. Sonunda Fatih Sultan Mehmet 1461 yılında sefere çıkarak, Trabzon’u da ele geçirerek bütün Karadeniz’i Osmanlı hakimiyetine almıştır. Tarihte pek çok olaylar geçmiş, Türk Oğuz boyu Çepni’ler ilk önceleri yoğun olarak Harşıt vadilerinde yurt tutmuştur. O Çepniler ki Oğuzname’de Türkmen Boyları arasında “Hemen savaşır, düşmana hemen saldırır ” özelliği verilerek, Türkler için en büyük önem taşıyan vasıf, savaşçılıkları vurgulanmıştır. Bu özelliğin izleri, Karadeniz yöresi halkımızın çabuk parlayan, kavgadan, tehlikeden çekinmeyen davranış tarzıyla bugünde görülmekte.. Çepniler Anadolu’nun ancak özellikle Karadeniz Bölgesinin Türkleşmesi’nde, Giresun yöresi başta hemen tüm bölgede hem nüfuslarıyla hem diğer toplulukları etkilemede önemli rol oynamışlardır.Eski tarihlerden beri pek çok kavmin yerleşip yaşadığı bölgede M.Ö.2000’ lerden beri Turani, Türk kavimlerinin yaşadığı artık bilinmektedir. İskitlerin bölgeye yerleşmesiyle Oğuz unsurları da bölgeye yerleşmiştir. Türk boyla- rından Yazır, Avşar, Akhun, Peçenek, Hazar, Hun, Kuman Türkleri yerleşimi mevcuttur. Osmanlılar bölgeye geldiğinde yerli halk, Rumlar sadece kıyılarda yaşamaktaydı. Harşıt Çayı vadisi yoğun olarak Çepni yerleşimiydi. Karadeniz’i Doğuya bağlayan kervan yolu Görele, Çanakçı, Çatak köyü, Harşit ve Harşit vadisi ile Torul’a ulaşırdı. Bölgede yüzyıllar içinde pek çok savaşlar olmuş, farklı zamanlardan kalma mevzi, siper kalıntıları, silah, top, mermi kalıntılarına hala rastlanmaktadır. Pek çokta mezarlara, şehit mezarlarına rastlanmaktadır. Kervan yolları kalıntılarına rastlanmakta bunların bir kısmı hala yayla yolu olarak kullanılmaktadır. 1.Dünya Savaşı 1916 yazında Harşıt çayına dayanan Ruslar, Rus yolu projesiyle, Harşıt vadisinden Gümüşhane’ye Doğu Anadolu’ya uzanan bir yol çalışması başlatmışlardır. Harşıt’ı geçemeyen Ruslar, köylü halkımızı az bir yevmiyeyle çoğu zaman zorla çalıştırmışlar, ancak Bolşevik ihtilalinin devamında terk edip gitmiş -lerdir. Yol da yarım kalmıştır. Esasen Rus askerleri işgal boyunca Karadeniz bölgesinde hiç bir zaman huzur bulamamışlardır. Halkımızın, milis çetelerinin, hem fiili hem psikolojik baskısı karşısında korku ve tedirginlikle yaşamışlardır. Tersine yorumların aksine açık gerçek budur. Ancak savaşta askerlerimizin, milislerimizin ve halkımızın yoksunluklar içinde verdiği savaşın hatırlanması gereken başka yönleri de vardır.. ANILARDA HARŞIT VADİSİ VE SAVAŞ: “Harşıt Çayı Karadeniz’e onüç kilometre kala yayılır bir iyice. Derin vadi açılır biraz. Harşıt yöresinde dar bir ” V “yi andıran doğal yapının aşağılarda menderesler çizerek inmesi gözlere doyum bir açılım sağlar. Çay yorulmuştur artık. Yukardan sürüklediği çay taşları, çakıllar kumlar arasında yayılır. Sincanlar deniz kokusu ile ördekleri kendine çeker. Balıkçıllar döneklere dalıp çıktıkça balıklar çırpınır kırmızı gagalarında… Geniş büklerde sincanların boş bıraktığı alanlara mısır tarlaları bile yapılmıştır. Taban sulu olduğu için turşuluk fasulyelerin en iyisi çaylar arasında yetişir. Bu bahar ne mısırlar ekilebilmiş, ne de turşuluk fasulyeler dikilebilmiştir. Yalnız çay yatağında değil, Harşıt Çayı’nın batı yamaçlarında gündüzleri bile gezilemez. Geceler de kasvetlidir. Çünkü Ruslar Nisan 1916′ da Trabzon’u işgal ettikten sonra Harşıt’a dayanmışlardır. İşte biz çocuklar, anne- babalarımızdan bu direniş öyküleriyle büyüdük. Harşıt Çayı’nın doğu (İşgaldeki tarafı) yakasından Rus askerleri; Osman kardaş! diye seslendiklerinde yanıt gelen yerlere mermi yağdırırlarmış.. Çocuklar düşen mermilerden sakınmayı bile bilmezler, düşen mermi çekirdeklerini toplarlarmış gazeller arasından, ya da saylardan..Harşıt’ın doğuya bakan yamaçları korunaklıdır. Fındık bahçelerinin arasına “istihkamlar” kazılmıştır. Askerlerimiz mevzilerdedir. Karşı yamaçlardan mavzer ve top sesleri kesilmez.kadınlarımız ve çocuklarımız namuslarını kurtarmak için Ruslara Ermenilere ve Pontuscu çetelere teslim olmaktansa canlı canlı kendilerini Harşit çayına atarak şehit olmuşlardır.. Hıdırelleze yakın Şıhlı kıranındaki birliğin elinde işleyen bir topumuz vardır. Arada bir karşı yamaçlara gülle fırlatılır. Yerini de bulur hani. Gerçek top bir tanedir cephe boyu; ancak her gün top sesleri her tepeden karanlıkları yırtar. Mermi atan top, her gece başka bir tepeye nakledilir. Birgün Hıdrellez sırtlarında bir gün uyuzluk tepesinde, başka bir gün çileklik yamacındadır. Gerçek mermiler Ağaçbaşı yada Tepealan’dan düşman mevzilerine yollanırken, yalancı toplarda her tepeden, kuru gürültüyle barut patlatan soba borusundan toplarımız vardır.” (*) Elimizdeki yazılı belgelerde bu anlatımı desteklemektedir. Sahil Müfrezesi’nde çoğu gönüllü taburları 9 tabur, Harşıt gerisinde yeniden asker ve gönüllülerden oluşturulmuştur. Harşıt’ın denize döküldüğü yerlerden İymir köyü - İnköy hattında siperlerde konuşlanan birlikler tüfek ve cephane bakımından yeterince donanımlı hale getirilmişler, 8 makinali tüfeğe sahiplerdir. Ancak mevcutta 3 top görülmektedir. Bu topların önce biri sonrada ikincisinin arızalandığı anlaşılmaktadır. Kullanımda olan tek top, çekilmesini kolaylaştıran tekerlere destek bir takım yollarla ve güçlü çekici gönüllülerle bir kaç saat içinde 3-5 değişik mevziye götürülerek Rus mevzilerine ateş edilmektedir. Her türlü imkana sahip Rus askerlerine yoksunluklarımız belli edilmemektedir. Hatta askerlerimize bir dilim kuru ekmek zor yetişirken ve açlık çekilirken bunu öğrenen Rus subaylarına, tok ve erzağımızın bol olduğu görünümü vermek için ancak bazen kadınlarımızın son kalan ineklerin sütünden yapıp getirdikleri bir iki bakraç yoğurdu, karşı sahilde askerlerimizi gözleyen Rusları yanıltmak için, sanki çok varmışta beğenmemişler gibi, Harşıt’a döktükleri söylenir.. İşte psikolojik savaş kazanmak için yapılan fedakarlık.. Ve sonra bu işgalçi Rus,Ermeni ve Pontus askerleri Harşit çayını geçemeyerek ve bölgede tutunamayarak çekip gitmişlerdir..işte tarihimizde yeteri kadar yer bulamayan adeta gizli kalmış harşt çayı destanımızın kahramanlık öyküsü bu kadar önemlidir.. KAYNAKÇA: Sözlü Mülakatlar: Kazım MEMİÇ- E.Öğretmen/ Yazar -Aslancık Köyü-Tirebolu Mustafa KÖSE
Bir karış vatan toprağını zalim düşmana vermediler
Bir hayınlık gecesiydi öfkemizi kabartan işgaller
Kişneyen atları andırırdı kükredikçe Harşit vadisi
Düşmanları yerle bir etti Aslanlarımızın muazzam azmi.
Dün Harşit vadisinde yaşandı tarihe geçen zulümler
Uyanık olalım ‘’su uyur düşman uyumaz'’mış kardeşler
Haydi gelin el ele gönül gönüle hepiniz uzatın ellerinizi
Ortak yaktığımız ateşi söndürmeyelim ey Türk milleti.
Kaleminizi canı-ı gönülden kutlarım Değerli Büyüğüm...
Saygılarımla
İ.Topyan
Harşit te yaratılan bu destanı hayalen hatırlıyorum.
Bu enfes çalışman ve sunumunla destanın tamamını ve nefis hikayesinide iyice öğrandim.
Aslında çok geniş felsefi bir yorumu hakketmektedir
bu büyük emekli çalışmanız. Birkaç defa daha okumalıyım, belki tekrar dönerim.
Seni, en içten gelen taktirlerimle kutluyorum sevgili kardeşim. Kemal polat
TÜM YORUMLAR (122)