İçimi acıtıp yakan neydi bilemedin
Gözlerimi dağlayan ağlatanı da
Sanki yaşayan değil ölüydüm
Severken kahroluyordum göremedin
Korkulanı yaşadım düşlediklerim de
Yaşadıklarımın yansımasındaki aynaydı
Kıpırdanışlar can çekişlerimdi söyleyemedim
Uzanıp yıldızlara elimi değdiremedim
Şimdi kavruluşumun tozlarını savuruyorum
Rüzgârım içli, içli damlalar arasında
Seslenişini duymayı denemek yerine
Kulak tıkamayı tercih edenlerden oldun
Bedenimi yakan çoğaldıkça çoğalan haykırışlar
Öyle yakarışlar var ki gökten yıldızları yağdırır
Ufuktan doğan güneşi geri döndürüp soğutan
Bedenim toprak değil toprak bedenimdir serilemedin
Denizlerden fırtınaları çalıp sakladım
İçim yakan harlı sevdalara buladım
Güneşin doğuşunu sana bıraktım batışı benim
Durgunluğunu sana bıraktım nehirlerin fırtınası benim
Kuytular sapaklar köşeler bıraktın ömrüme
Kimsesiz aşılmayası dönülemeyenler yaşattın
Ne savaşa kılıç oldun ne barışa ışık
Ambargo uyguladın harlı sevdama yandı veda oldu savurdun
Karaçalılar gibi yardan bitme bir çocuk
Çarpık bacaklarıyla -ha düştü, ha düşecek-
Nasıl koşarsa ardından bir devin
O çapkın babamı ben öyle sevdim