Kimi zaman, bir ağın içinde yüzen şehir olurum
Boğaz’ın suyuna düşen eski bir dilek gibi
Balığın karnında bir çocukluk saklıdır
Sözcükleri ağlarla toplarım geceden
Ege’de, bir zeybeğin dönerken bıraktığı gölge olurum
Rüzgârın eteğini öpen toprakta
Bir başım dönse, bütün kasaba susar
Bir bakışla başlar o eski cümle: “Toprağım, ben seni tanıyorum.”
Ankara’da masa başı bir yalnızlık
Dosyaların arasında, unutulmuş bir şiir bulurum
Daktilo sesine karışır kalbimin vuruşu
Bir mühür basarım kendime: “Yaşamak, resmi bir evraktır.”
Mardin’de taş, bana kendi sesini öğretir
Küf kokulu bir duvarın dilinde yazılır kader
Ve kemençenin teli kırılır Trabzon’da
Horon, artık gölgesine basamaz
Van’da bir çoban, gölün içinden gökyüzü toplar
Kavalının ucunda ince bir dua
Kayseri’de baharatın içinde yanar dilim
“Bu lezzet, sabrın ateşinden doğar” der bir ses
Artvin’de dağlar beni taşır
Bir suyun omzuna yaslanırım, Çoruh’un nabzı elimde atar
Batum’dan gelen ezgiler kulağımda
İki ülke arasında, kimliğimi düşürürüm bilerek
Ben, haritanın kalbinde unutulmuş bir halkım artık
Sınırlar benden geçer, ben sınırların içinden geçmem
Ve her şehirde, başka bir ben ölür
Bir ses kalır:
“Ülke sensin.”
Turgay Kurtuluş
Turgay KurtuluşKayıt Tarihi : 8.10.2025 21:30:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!