Harf Harf Alfâbem İstanbul Şiiri - Zafer ...

Zafer Şık
Naat Şairi Zafer Şık 1980 - ila ahir?
36

ŞİİR


4

TAKİPÇİ

Harf Harf Alfâbem İstanbul

Elif

I hlamur ağacının altında hafîf bir rüzgâr
/ birimiz zikir hâlinde
/ birimiz seyir âleminde
salınıp duruyoruz aşkın medcezirinde
sonsuzluğun eşiğinde
bize eşlik eden bir şarkı:
‘çok geç kalmışız canım
vakit bu vakit değil
eski radyolar gibi
çatıya saklanmış aşk’

İ zbe yerlerin zulmet kokan hafakanları
gelip tahtını kurar ellerin boşluğunda
ömrü uzayan ölümler filizlenir Heybeli’de
ah! ne eyleyeyim ben, şimdi şiirler mensûr
şimdi kırgınsın bize, yangınsın içimizde
sâhiplenmedik seni
/ teyakkuzda ekâbir

D argınsın ey içime kümbetlenen azîze
vakit çok geçmiş değil soylu hânedan için
dâim ağlamaklıdır Leylâ, perçemi nemli
hiçbir diken, süs diye takılmamıştı güle
/ yine de yakışıyordu
büyük aşkın virandır akıttığı gözyaşı

G izem saklı surlarda, durur hâlâ ab-ı sevda
hâlâ sana sevdâlı ezelden güneş ve ay
ah! ne saâdet dünyâ gözüyle Hüdâî yol;
/ ateşe serinliği
/ suya dinginliği öğretiyordu

Ç izdiğim resm-i yârdır Gerdan’ından akseden
sâkî! bana bir bâde sun aşkın şarabından
/ kendinden geçsin bu dingin dudaklar
şâirin sesine ses katsın renkli Alfâbe’m
say ki unutmuşum kelâmı
/ unutmuşum kırılan her kalemi
/ beni de alfâbende bir elif say


Be

A dım adım elleri çıkar, öpmek içindir
Koca Sinan’ı
çizgi çizgi elleri değiyordu Hattat’ın
…öperek Bâb-ı Âli’yi
/ harfler secde ediyordu
S înelerde kaldırım yalnızlığında Hırka
Cihangir’deki hüzün kuşatırdı göğümü
ve bir anne duâsı kadar içten olurdu
Sadâbâd

K utlu bir şehzâdenin yangın suskunu dili
‘ya o beni alır, ya ben onu’ der Beyzâde’m
ensar niyetlenmişti de gelin olunan Fâtih
yüzgörümlüğü fetih
hem ne yakışıyordu sancağım Ulubatlı’ya
sancılı bir yağmurun dokunduğu intizâr
saçlarında günlerin yorgunluğunda duran
bir şehrâyin muştusu

B eyoğlu nâr, Üsküdar yâr, revnak Çamlıca’da
gülüşün kadar sıcak olurdu her münâcât
- Yûşâ Tepesinde duâ -
sonsuzluğa kayan aşk Sirkeci’de vedâya
dönüşüyordu

E vvel şaşkınlık, sonra savurduğun telâşım
görmeden denedimse de kâtil özlemlerini
diriltmemeyi
büyüdü şol sevdalar, kelimeler bendegân
bir tezyin, bir tezhip, bir nakıştır kalpte Vefâ
alıp götürür beni, okşar ruhumu neyzen


Te

S araylara kâh kumru, kâh güvercin konardı
leylak halkalar zarîf, zerrîn, nârin olurdu
nâzenin işlemeli, cumbalı evler virân
Ayasofya mahkûm
Topkapı serâzâd
tiran istilâsında yıkılmıştı pâyitaht
fayton kıvrımlarında uzayıp giden yollar
/ kuytudan kalabalığa
/ kesretten duldalığa
bendenin zebânı mı Hak, zebûnu mu beşerin
bir dirhem iz’ân ya Rab!

S ağ yanın şark, sol yanın garp; gece ile gündüz
Mihmandâr’da her adım maverâ sohbetleri
unutturup dünyayı öteyi ifşâsıdır
haberler uçuran her güvercin, şâhit olup
döker en mahrem sırrını Harem’in
… ve sırra kadem aşkını Hürrem’in

Ş âir susarsa eğer kim anlar ki dilinden
hiç bu kadar âşikar değildi ağlayan ney
ikindi yağmurunda ıslanır münbit heyben
ellerimle yıkarım, iki yakanı senin
/ okşasın parmak uçlarım
bana mısın demeden ışırsın sabah akşam
köprülerin altına hoyratça düşen çocuk:
seni biz düşürdük

…….


Sin

K aç bin yıldır görünen cemâlin Yûsuf’a ayna
‘su uyur’ surlar nöbette gizemli nazarıyla
/ açılsan on asırlık bir buz dağı çözülür
/ açılsan çağ sökülür, yaprak yaprak çan sesi
dökülür

İ çini bir Fâtih’e açabilmiştin ancak
gece gündüz, elli üç gün / bilâ-fâsıla
sabrı öğretiyordun
kızıl renge boyanmayı suya, toprağa aşkı
hercaî hayâllerin son şaşkın bakışında
bir dev/in, hayâlinin ırağındaydı fetih
başladı mı, bitti mi suskunluğu şâirin
ve kana kana biter susuzluğu Fâtih’in

K ız Kulesi şaz, Eyüp niyâz, naz Emirgan’da
Yedi Tepe’nde işte en havadar Kanlıca
nefesler susturulmuş Prensler Adası’nda
koyu gölgesinde her Çınar’ın saklıdır keder
sükûnet lügatlerde, devinirken çığlıklar
/ el ele tutuşur nârâ ve nidâ

S es veriyorum suyun hayat kokan sesine
acılardan sevince, erinçlerden kedere
yırtınan gelgitlerde, dinginleş artık n’olur
hangi sırra gark olur tende süveydâ-yı kalp
arzuhâlimi mâzur görsün divân-ı hümâyûn
hece hece yitirdim, harflerde arıyorum
kaybettiğim izleri

S en gelirsen naz biter, sen gidersen haz biter
karşılıksız sevda yok, biter nihâyetinde
kâim olduğunu her dîl/de, görebilseydi
lâl olurdu Aslı… ve Şirin’de başka ahval
ve ezelden masalmış Leyla’yla Mecnun aşkı

…….


Nûn

E lvan elvan lezzetler resmeder ressâm
hayat yeniden başlar mehtaplı gecelerde
her vapur kalkışında eller askıda durur
biraz daha / yutkunur deniz
kalpler beraber gider, gidemese de beden
uzaktan uzağa bir akşam selâmı kalır
yummadan gözlerimi dinlemeliyim seni

Z ülfünü suya çalan tek dilberdir martılar
kimine göre hüzün, kimine göre efsûn
…umuttur beyaz sayfalardan taşıdıkları
kendi rengine benzer her şey
neden uçtuklarını su üstünde, sormayın
kaybettikleri bir şey mi var bulamadılar
haberler uçuruyor, havâdis alıyorlar
/ hülâsâ

H aydarpaşa Garı’nda ne çok anlamsız bakış
pususunda bekleyen inkisâr-ı hayâller
anbeân gelip çarpar mahzun bir yığın yüze
Hisar’lar kırgın, yılgın Beylerbeyi, utangaç
…yaz akşamlarında muzdarip Kadıköy
daha ‘küçüktüm, çocuk değildim... aşıktım’ ben
intiharlara şâhit olunca Boğaziçi
siliverir dalgalar… ve ölüm çığlıkları
yankılanır dilimde:
‘keşke toprak olsaydım’


Vav

B ir hattatın elinden çıkar gibi işveli
ölümsüz bir çiçeğin kokusu yayılmakta
eksiğim biliyorum, tamamlıyorsun dâim
sende ağlamıyorum karanlığa, leyl başka
nehâr oluyorsun bana / mâsivâ

M avi gözlü sevgili, ey rüyaların kızı
nereye baksam, senin ikliminden bir rüzgâr
sevginin gül kokusu, âhuzarı çiçeğin
şehadet ederim ki güneşin ışığı ve
dolunayı gecenin senden yanadır, inan.

B urçlarında hâlâ bir Akşemseddin duâsı
erbabına bıraktık; Itri başlar nağmeye
Haliç’te martılarla her sabah kahvaltı var
kim der Yalnız Servi’ler
her şey revândır sana, sen kalender süedâ
sen yine el değmemiş Meryem bakireliği
lâkin doğurgan billur belde
en güzîde kelâmın ıtır neşîdesiyle:
‘beldetün tayyibetün’
kutlu zafer müjdesi

S ıcak yürümeleri bir çınar serinletir
görürsün, bütün yollar birleşir Galata’da
orada bir Hezarfen alıp götürür sizi
gökyüzünden temâşâ mâziyi ve bugünü
/ sonra nesl-i âtiyi

…….


Lam-elif

K alabalığı teskîn eden sandallar yüzer
denizin orta yerinde
yüzlerinde yorgunluk, ellerinde bir umut
kaptanların, balıkçıkların
hangi tarafa baksam, senden kalan buhurdân
bir hıçkırık yayılır çılgınca dizelerden
kim tutar bir şâirin şuh yadsımalarını

M ahzundur Ayasofya, âteş-i aşkında gam
uzaktan uzağa bir ezan, bazen Bilâl’dir
kulaklarda tutunan ses
bazen Dâvût sesinde oturur her yüreğe
devr-i sâbıkta huşû, bize mi kaldı özlem

K aracaahamet; kutsal ma’bedi ölülerin
geceyi konuşturan şimdi kırık iskele
Nef’î’nin susturulan sesinde Sihâm-ı Kazâ
bana kaldı anlatmak aşkın derinliğini

K ıskanıyordu Bâbil küçülen her adımı
-Sahaf’larda, Mısır Çarşısı’nda-
yer ve gök arasında hummâlı yolculuklar
ne kelâm ki karşımda evrenin sonsuzluğu
gülüşünde bin bir renk, takılmak için durur
yığınla insan gürûhuna

Meydanda arz-ı endâm, şâiran artık susar
sana sınırlı, sende sınırsız rûz-i yeldâ
/ ismiyle müsemmâ Der/saâdet

I hlamur çiçek açar, sonra hafîf bir rüzgâr
/ birimiz salınmaktan
/ birimiz korkar yutkunmaktan
öylece duruyoruz aldırmadan zamana

İşte ‘okudum harf harf alfabem İstanbul’u’
‘doymadan tekrar tekrar
biz sevdiceğim yeniden’

S usunca şâir, susuz kalır buyurgan kadın
‘ben derim utanma iftihar et
sevmeyenler utansın
aşksızlığa mahkum edildiysek
bu dünya yansın’


...
..
.

Şehir Dergisi (Ekim 2006 - Nisan 2007 sayılarında7 bölüm halinde yayınlanmaktadır.
Genç Birikim Dergisi 89. Sayı Ekim 2006

Zafer Şık
Kayıt Tarihi : 29.9.2006 17:46:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Hikayesi:


Bu şiir; 1) Tamı tamına 1001 kelimeden müteşekkildir. 2) 7 bölüm halinde kaleme alınan şiir, her bölümündede bir harfle başlanılmıştır. Zira, İstanbul Kur'an harfleriyle yazıldığında, şiirde bölümler halinde yazılan bu 8 harfe ulaşılacaktır (elif, sin, te, elif, nun, be, vav, lâm) . Her ne kadar burada 8 harf bulunsa da mükerrer elif harfi yerine ben 'lâm-elif' harfini tercih ettim. Çünkü 'lâm-elif' harfi yalnız başına bir harf olmayı 'lâm' ve 'elif'ten meydana gelmişitir. Böylece ortaya 7 harf çıkar ki arapçada 7 harfi çoğunluğu ifade eder (7, 70, 700, 7.000, 70.000 gibi) . 3) Şiirdeki bölümler İstanbul'un arabî yazılımına göre değil Kur'an harflerinin alfebetiğine göre dizayn edilmiştir. 4) 'Beldetün Tayyibetün' Kur'an'dan bir cümle olup 'temiz belde' manasında olup ebced hesabıyla hicri 857'ye tevafuk eder. Yani miladi 1453 ki bu tarih malum İstanbul fethinin tarihir. 5) Şiirin sonunda geçen ‘okudum harf harf alfabem İstanbul’u’dizesinin işaretlenmesindeki neden bu dize de ebcedle 1453 tarihine tamı tamına tevafuk eder. Bu tarih düşürme alıntı değildir şaire aittir. 6) Yine şiirin ahirinde geçen; ‘doymadan tekrar tekrar biz sevdiceğim yeniden’ dizeleri de ebced hesabıyla şiirin yazılmaya başlanıldığı tarihi gösterir (2005) . 7) Bu şiir 77 hece ölçüsünce kaleme alındı (2-3 istisna haricinde) . Bu pek belli değil belki de hissettirmek istemedim! Keyifli okumalar....

Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.
  • Suna Doğanay
    Suna Doğanay

    Bayağı uzundu ama keyifle okudum ve dinliyorum. Tebrikler, sevgilerimle.

    Cevap Yaz
  • Saadet Ün
    Saadet Ün

    Şiire böylesine emek verip, şiir tadında, defalarca okunulası bir şiir yazmak herkese nasip olmaz.

    Ben Zafer ŞIK Kardeşimin kaleminden hep böylesi güzel şiirler okudum.
    Her defasında hayran kaldım. Kendi kendime şunu dedim hep; Bende şiir yazdığımı mı sanıyorum... işte şiir bu.. böyle yazılır.. Şair böyle olur... ben olsam olsam ancak şair müsvettesi olurum... diyorum.

    Kendimi amatör şair olarak bile kabul edemiyorum. Şiiri adam gibi yazan böylesi usta bir kalem görünce...
    Gerçek bu. Siz yorumların en güzelini hak ediyorsunuz.

    Yürekten kutluyorum Üstad.

    Saygımla

    Cevap Yaz
  • Saadet Ün
    Saadet Ün

    Şiire böylesine emek verip, şiir tadında, defalarca okunulası bir şiir yazmak herkese nasip olmaz.

    Ben Zafer ŞIK Kardeşimin kaleminden hep böylesi güzel şiirler okudum.
    Her defasında hayran kaldım. Kendi kendime şunu dedim hep; Bende şiir yazdığımı mı sanıyorum... işte şiir bu.. böyle yazılır.. Şair böyle olur... ben olsam olsam ancak şair müsvettesi olurum... diyorum.

    Kendimi amatör şair olarak bile kabul edemiyorum. Şiiri adam gibi yazan böylesi usta bir kalem görünce...
    Gerçek bu. Siz yorumların en güzelini hak ediyorsunuz.

    Yürekten kutluyorum Üstad.

    Cevap Yaz
  • Recep Koç
    Recep Koç

    beni de alfabende bir elif say :)) ya ne müthiş bir söz kaç gündür dilimde tekrar geldim sayfana zafer yani bu söz yetti bana yüreğine sağlık kardeş

    Cevap Yaz
  • Kerem Kayar
    Kerem Kayar

    seslendiren arkadaşın diline yazanın kalemine sağlık çok güzeldi...

    Cevap Yaz

TÜM YORUMLAR (22)

Zafer Şık