I. SUNUŞ
…Aman efendim, aman
…Bu hikâye pek yaman
…Duyan nasihat alsın
…Zamanlar eski zaman.
II. PALA VE SULTAN
Padişah’ın sarayında biri
Adını herkesin unuttuğu
Bıyıklarından dolayı “Pala” dedikleri
Saraydaki Harem’in hizmetkârı
İri yarı, sanki insan azmanı
Eli her işe yatkın, her işin uzmanı
Yıllardır Sarayda çalışır durur,
Valide Sultan'ın en büyük hayranı.
Onun aşkıyla kudurur.
Her gün gizlice gözler Sultan’ı
Öpmek, yalamak ister canı
Öyle memeleri var ki Sultan’ın,
Çok hoşuna gidermiş Padişah’ın.
/
…Aman efendim, tarife ne gerek?
…Her birisi birer karpuz mübârek.
…Yürür iken sağa, sola sallanır
…Görenin eli ayağı dolanır.
III. HAREM AĞASI VE PALA
Harem Ağası Pala’nın en iyi sırdaşı
Hem de çocukluktan beri arkadaşı
Saraya Pala’yı o aldırmış
Pala onun yanında saygıda kusur etmez,
Ama yedikleri, içtikleri ayrı gitmez.
Pala bir gün demiş ki Harem Ağası’na:
“Biliyorsun ben Sultan’ı pek beğenirim
Onun için istese canımı bile veririm
/
…Şu Sultan'ın göğüslerini koklat
…Elbise diktireyim sana kat kat.
…İstersen tüm altınlarım senindir
…Yeter ki sen bu dostunu sevindir.
/
Ne olur sadece bir saat
Bir yolunu bulup da
Şu Sultan’ı bana yalat.”
Harem Ağası önce kızmış köpürüp
Sonra kabul etmiş biraz düşünüp.
“Bir yolunu bulurum” demiş Pala’ya.
/
…“Gönlünden geçenleri oldu farzet
…Sen yeter ki altınları hazır et.”
IV. HAREM AĞASI VE HEKİM
Ağa hemen tanıdığı bir hekime gitmiş
İki losyon hazırlamasını istemiş
Biri kaşındırsın, biri iyileştirsin.
Hekim birkaç gün sonra hazırlamış
İki şişede vermiş losyonları.
Saraya dönünce Ağa
Doğruca gitmiş Sultan’ın hamamına
Gözetlemiş önce sağı solu
Sultan'ın banyodan sonra giyeceği sütyene
Gizlice sürüvermiş losyonu.
/
…Sultan çıplak tenine giyince sütyenini
…Birden kızarıp yanmış, hemen kaşınmış teni.
…Koca koca memeler, kaşı kaşı bitmiyor,
…Mübarek kaşımaya sanki tırnak yetmiyor.
…Duramamış yerinde kaşıntıdan, acıdan
…İçi bir tuhaf olmuş sıkıntıdan sancıdan.
…Ülkenin dört yanından hekimler çağırmışlar
…Ama onlar da buna çare bulamamışlar.
…Ne merhem, ne de ilaç kâr etmemiş Sultan’a
…Böylelikle iş düşmüş bu Harem Ağası’na.
V. HAREM AĞASI VE PADİŞAH
Ağa huzura çıkıp demiş ki Padişah'a:
“Hünkârım, Sultan’ımızın dermanı bendedir
Bir tanıdığım var, kendisi çok efendidir
Biraz iri yarı, biraz kalın kafalıdır
Ama tükürüğü ve salyası şifalıdır,
Saray hizmetkârlarından Pala,
Bir saatte iyileştirir Sultanımızı yalamakla”
Padişah önce hiddetlenip kızmış,
Sonra ayağa kalkıp bağırmış:
/
…“Sen ne dersin bre zındık?
…Biz de seni adam sandık
…Tiz zindanlara atıla
…Yüz tane kırbaç vurula!..”
/
Alıp götürmüşler Ağa’yı zindana
Tam yüz kırbaç vurmuşlar sırtına.
Sultan geceleri duramamış acıdan
Zamanla Padişah uzaklaştırmış yatağından
Ama hem özlemiş, hem de dayanamamış
Sultan’ın göğüsleri yara olunca
Padişah çaresiz, zindandan çıkarıp
Haber yollamış Harem Ağası’na.
/
…Demiş ki: “Bu olay bir sır olarak kalacak,
…Eğer duyan olursa kellesi vurulacak.
…Pala’nın elleri ve gözleri bağlanacak,
…Sultan’la sadece bir saat yalnız kalacak”
VI. AĞA’NIN PALA’YA MÜJDESİ
…Ağa çok memnun olmuş tabiî bu durumdan
…Başı önünde çıkmış Padişah huzurundan
…Geri geri giderek kapıdan geçmiş Ağa
…Koşup hemen müjdeyi vermiş bizim Pala’ya:
…“Gönlünden geçen oldu, gözlerin aydın Pala,
…Sultan bir saat senin, ister öp, ister yala.”
/
Pala’nın keyfine diyecek yokmuş
Önce gözleri sevinçle dolmuş
Sonra kucaklamış Ağa’yı
Ama henüz anlayamamış olayı
Sormuş: “Ağam, nasıl olacak bu iş?”
/
…Ağa da keyfe gelmiş, gülümsemiş neşeyle
…Sonra da tarif etmiş elindeki şişeyle:
/
“Sultan’ın yanına girerken
Ellerin ve gözlerin bağlanacak
Bundan yalnız bir yudum alacaksın
Sonra tam bir saat yalnız kalacaksın.
Sen yalarken ağzından salyalar gelecek
Böylece Sultan’ın memeleri iyileşecek.
Biri duyarsa eğer ikimizin de kellesi gidecek
Mezara kadar gideceksin bu sırla
Sen şimdiden altınları hazırla.”
VII. SULTAN’LA BİR SAAT HALVET
…Bağlamışlar bir iple Pala’nın ellerini
…Bir mendille örtmüşler iyice gözlerini
…Pala, tamam bir saat Sultan'la yalnız kalıp
…Muradına ermiş hem öpüp hem de yalayıp.
…Sultan geri yaslanmış gözlerini kapatmış
…Pala öpüp yalamış, salyasını akıtmış
…Salyanın etkisiyle memeleri gevşemiş
…Tam bir saat sonra da eski haline gelmiş
…Sultan zevkten mest olup derin uykuya dalmış,
…Vakit tamam olunca hemen kapısı çalmış.
VIII. PALA’NIN İHANETİ
…Harem Ağası açmış Pala’nın gözlerini,
…Bağlandığı iplerden kurtarmış ellerini
…Hemen sormuş “Nasıldı Sultan’ın memeleri?
…Kapı ardından duydum gelen inlemeleri
…Söz vermiştin ya hani, altınları vermeyi
…Dilemiştin ya benden muradına ermeyi”
…Ancak Pala verdiği sözü asla tutmamış
…Ağa hatırlatınca hiç oralı olmamış
…”Altınım da altınım” diye tutturmuş Ağa
…”Şu gün, bu gün” diyerek hep oyalamış Pala.
/
Demiş ki: “Eğer beni şikâyet edersen
Padişah hazretleri bu işe ne der?
Vallahi ikimizin de kellesi gider.”
IX. HAREM AĞASI’NIN İNTİKAMI
…Harem Ağası kızmış, sinirlenmiş bu işe.
…Padişah hamamına koşmuş elinde şişe
…Hamamdan sonra onun giyeceği donuna
…Bu kez iki kat sürmüş önüne, arkasına.
/
Giyince donu Padişah’ın yanması, kaşıntısı tutmuş,
Acıdan kıvranmış, yerinde duramaz olmuş.
Çaresini biliyor ya Hünkâr
Demiş ki Harem Ağası’na:
/
…“Yanmam, kaşıntım tuttu, haber verin Pala’ya
…Bu işin erbabıdır, gelip beni yalaya!..”
Yılmaz ÖRMECİ
Ankara, 13.03.2017, 03:45
Yılmaz Örmeci
Kayıt Tarihi : 11.3.2017 23:33:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiiri yaklaşık 10 yıl önce sadece duyum üzerine kaleme almıştım. Oldukça uzun olduğundan önce kısaltarak paylaştım. Yeniden eski halini düzenleyerek yazdım. Saygılarımla...
![Yılmaz Örmeci](https://www.antoloji.com/i/siir/2017/03/11/harem-agasi-ve-pala-destani.jpg)
Yine aynı keyifle okudum. Gönül isterdi ki asıl halka söz verip de tutmayanlar bu şiiri okusa.
Kutluyorum yürekten Yılmaz bey.Nicelerine...Saygımla.
Birbirinden yararlanmak üzerine kurulu tüm ilişki biçimleri gün olur, ters teper.. Yetemediğinde kopar ipler, kullananla kullanılan yer değiştirir.. Çünkü doyumsuzdur insan, hele nefsinin esiri olanlar, zayıf kişilikler...
Oyun, oyunla bozulur...
Çarpıcı bir 'öykü şiir..'
Çokça kutlarım Yılmaz Bey..
TÜM YORUMLAR (3)