Haram bana. Şiiri - Hadi Kuranlıoğlu

Hadi Kuranlıoğlu
102

ŞİİR


3

TAKİPÇİ

Haram bana.

Ah ölümsüzlüğün habercisi, ah celladım..
Kırk suda yıkanıp öz suyunda boğulmuş nergisin keskin bıçağını kuşanıp gelen..
Günlerden gün, mesafelerden mesafe, devirlerden devir çalarak bıçağını bileyen..
Ayrılığa gebe aşkların acısıyla ve ipek elleriyle Leyla’nın dilindeki emanet selamı kendinde hapseden.
Görmüyor musun?
Kaşlarımın karası bakışlarımdan akıp kalbime ulaşırken nasıl da gark oluyor acıya.
Bilmiyor musun, geç kalmış öpmelerin küfürden ağır olduğunu?
Merhamet mi sanıyorsun, narına düşmüş pervaneyi öperek yakmayı?
Annemin şefkati gezinmiyor saçlarımın dalgasında.
Hatırası sisli puslu bir beyaza bürünmüş, kız desen değil, kadın desen değil, gelin desen değil; anne desen hiç değil.

Ak düşen saçlarıma ne ad koysam belli değil. Değmiyor annemin elleri ak saçlarıma, düşmüyor hatırası artık belli belirsiz düşlerime.
Oysa, onun hatırasıydı içimdeki bu terk edilmiş çocuğun gözyaşlarını silen.
Terk etmek ne kelime, geçmişim gülden, gülizardan, hayata gebe bütün mezarlardan.
Kanayan dikenlerden, bağrımda açan yaralardan, mahreme sığınak sandıklardan.
Aklımın ne haddine sırrına ersin bilinmezliğe açılan kapıların, biliyorum kırılsa zincirlerim kayıtlarla mukayyet ruhumu çalacaksın ..
Bu saatten sonra terki bile terk etmiş bu yetime kim annelik yapsın..
Bağrına çekiyor beni nehirlerden baş gösteren keskin bıçaklı nergisler.

Aşka aşık, kendine mahkum köpükler uzanır ta uzaklara, uzanır en aşılmaz tuzaklara..
Bedenime sarılan kayaları eritiyorum, sudan toprağa, topraktan suya.. ve kendimi sende öğütüyorum..
Adem’in çamuruyum, şekillenecek Havva’nın nefesinde.
Gel desen gelemem, utanır nergisler, utanır taş toprak, utanır nehirler, utanır tuzaklar, utanır uzaklar, utanır aşk..

Utanmak ki mukaddes, unutmak ki şifa.
Derdine aşık neylesin şifayı, neylesin unutmayı..
Hangi utanmaz coğrafya cesaret edebilir, mesafeden münezzeh olana hudutlar koymayı..?
Vadiler, sıra dağlar, ırmaklar yerleşmiş gözbebeklerime, kapamış gözlerimi çoktan aşmışım dipsiz ve karanlık uçurumları..
Ne vahiy, ne ilham, ne çağrı…
Evvel ve ezelin levhi mahfuza damlayan mürekkebi, kalpteki mukaddes ağrı..
Tek damla, sonsuz alem, alemler içre insan, insanda kalp, kalpte ağrı, ağrıda sen ve ben.
Değil yedi saat, yetmiş saat, yetmiş yıl..
Yetmiş asır bile, terki terketmişin gönlünde sadece bir an.
Sen ki onulmaz yaram..
Ödeşmek yok, helalleşmek bana haram…
bana haram. Haram bana..

Hadi Kuranlıoğlu
Kayıt Tarihi : 19.10.2024 13:25:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Hikayesi:


insanları derin acılara boğuştuğu, gecenin siyah bir örtü gibi şehirlere yayıldığı, sokakların sessizliğiyle yankılandığı, korkunun her eve sinip insanları suskunluğa mahkûm ettiği dönemlerdi. Zaman sanki durmuş, her şey gri bir pusun içinde kaybolmuş gibiydi. O karanlık günlerde insanların yüreğinde yer eden hüzün, umudu gölgede bırakmıştı. Yaşanan acılar tarifsizdi; kaybolan insanlar, özgürlüğünden mahrum bırakılan masumlar, işkenceyle sınanan bedenler ve ruhlar..

Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!