Tarihten güne düşmüş bilmem kimin eseri
Demir bir bilezikle tanıştığımdan beri
Yürek yakan feryadım inletiyor her yeri
Sanki önümde engel göğe uzanan dağlar
Ah duvar, zalim duvar!
Gün gelecek gizinden bıkacağım taş duvar
Bir hamlede tepene çıkacağım taş duvar.
Ne hasta bekler sabahı,
Ne taze ölüyü mezar.
Ne de şeytan, bir günahı,
Seni beklediğim kadar.
Geçti istemem gelmeni,
Devamını Oku
Ne taze ölüyü mezar.
Ne de şeytan, bir günahı,
Seni beklediğim kadar.
Geçti istemem gelmeni,
SAYIM ZAMANLARINDA ADAMDIM....
Erkek değilim,
Kadın da değilim,
Hürriyetsizim yaşam kafesinde,
Kimliği yok dudaklarımın,
Yaşadığımı hissederim volta zamanı,
Adamdan sayıldığımı,sayım zamanı
fısıldar ironik kalemler...
Baba da değilim, öğrenci de...
Aşk, masal kitaplarında,
Güneşsizim,
Şiirlerim mehtapsız,
Mahpusum ben...
Trafik işaretlerini unuttum,
Kravatım,arabam, telefonum yok.
Kafede gol diye bağıran kalabalıkları özledim,
Akşam üstleri eve dönüşleri,
Kızıma masal anlatmayı,
Sevgilimin gülümseyen sesini,
Oğlumun ergence sitemlerini,
Bakkaldan sigara almayı,
Yani özgür olmayı özledim...
Hafta sonları loto oynayıp,
Bir sabah trilyoner uyanma hayallerimi,
Günbatımını izlemeyi,
Antalya havaalanında sevgilimi karşılamayı,
Kapımın zil sesini,
Tarkan'ın annesinin kuaförü bizim mahallede
oturuyor muhabetlerini bile özledim.
Bu lanet duvarlardan kurtulup,
Güneşle sansürsüz kucaklaşırsam;
Hataylı Mehmet için Gümüşük'te balık,
Müebbet Selçuk için kaymaklı ekmek
tatlısı yiyeceğim.
Ilgaz'ın bir dağ evinde kızıma
masal anlatacağım,
Hala bekliyorsa beni,
sevgilimle balayına çıkacağım.
Şiir yazacağım Yalıkavak'ta,
Adana'da,Büyükada'da...
Dahası,
Sabah akşam sayılmadan yaşayacağım...
26 0cak 2008
İbrahim EROĞLU
Kıymetini bilmedim hazineymiş hürriyet
Karanlıklar içinde yetmiyor iyi niyet
Kılıç yarası gibi dayanılmaz eziyet
İçimdeki şelale çağlar durmadan çağlar
Ah duvar, zalim duvar!
Öfkemle seni bir gün yıkacağım taş duvar
Asırlık boğazını sıkacağım taş duvar.
..
kutlarım ablacığım iyi şiirdi.
Daha geçen hafta,pazar günü Mersin'de MEŞYAD'ın gelenekselleşen bir toplantısına konuk olarak katıldım.
Toplantıyı onurlandıran seçkin dostlarım arasında Kardeşim Afet KIRAT da vardı.
Antoloji'de başlayan dostluğumuz ve kardeşliğimizin 9. yıla ulaştığını paylaştık kendisiyle.
Edebiyat siteleri konu olunca Antoloji'den de söz ettik.Burada daha fazla yoğunlaşmamız gerektiğine vurgu yapmıştım.
Afet Kardeşim tam bir şiir emekçisi.Hece şiiri denilince us'uma ilk gelen beş altı kalemden bir.O;hece,denilince yürürken,otururken,alış veriş yaparken bile arayış içinde olur;en özgün söylemleri bulunduğu dehlizden çıkararak şiir aydınlığına teslim eder.Bunu yaparken gündelik yaşamının içindedir.Özel bir yazma uğraşı içinde olmaz.
Bir de....
Kalemini kullanırken haksızlığa,yabancılığa karşı balyoz gibi indirir sözcüklerini.
Haktan ve adaletten yana tavır alır.Özellikle kendi şiirlerini seslendirirken duruşundan gözlemleyebilirsiniz nefretini ve muhalif yönünü.
Günün Şiiri'nde Afet Kardeşim'in adını görmek beni fazlasıyla sevindirdi.
Bu şiiri için özel bir şey yazmaya gereksinmiyorum.
Çünkü özel olma durumunu bu ödüllendirme ile hak etmiş bulunuyor...
Sayın Seçici Kurul'a 'kalite'yi' sunma yolundaki bu özel ve saygın tavrından dolayı teşekkür ediyor; Afet Kardeşimi yürekten kutluyorum.
Nice başarılara.
Erdemle.Işıkla...
Bu şiirle birlikte hayatımda özel yer tutan Sabahattin Ali esti aklıma ve Sabahattin Ali eserleri.
Mahpushane Türküsü
Başın öne eğilmesin
Aldırma gönül aldırma
Ağladığın duyulmasın
Aldırma gönül, aldırma
Dışarda deli dalgalar
Gelip duvarları yalar
Seni bu sesler oyalar
Aldırma gönül, aldırma
Görmesen bile denizi
Yukarıya çevir gözü
Deniz dibidir gökyüzü
Aldırma gönül, aldırma
Dertlerin kalkınca şaha
Bir sitem yolla Allah'a
Görecek günler var daha
Aldırma gönül, aldırma
Kurşun ata ata biter
Yollar gide gide biter
Ceza yata yata biter
Aldırma gönül, aldırma
Sabahattin Ali
Bu türküyü hepimiz dinledik kuşkusuz. Kimimiz eşlik ettik, kimimiz bu türküye tek başımıza asıldık zaman zaman...
Afet Hanım ismiyle tanıdıktı fakat şiirleriyle tanışmamıştım. Geçenlerde tam olarak nerede ve nasıl olduğunu şimdi bilemeyeceğim, şairimizin görüntüsünü görerek sesinden şiir dinledim. Bu sayfaya şiiriyle hoşgelmiş.
Amasya'ya selam olsun.
Saygılar,
kıymetini bilmediğimiz anların tenine değince esaretin duvarı
başlar ruhumuzun göğünde sitem ve keşkelerin saltanatı!...
empati yaparak acının içinde acıyı yoğurmanın adıdır da bazen şiir...
kutluyorum değerli şairimi...
Şiir bir çok zaman bir fikri tartışmak değildir. bilakis insanlığımıza ait duyguların ve hissedişlerin aktarılmasıdır ince bir dille...böyle olunca bu söz dizimine bakılacak kulvar değişmiş oluyor. ve şiirin bana verdiği ile yetinebiliyorum.
tebrikler afet hanım
saygılar
Sayın Donkişot, hapse düşenlerin hepsi katil mi, cani mi, iftiraya uğrayanlar yok mu hiç, hele de ülkemizin durumunu düşünürsek ki şahit olduğum olaylar var. İçeride masum insanların duygularını anlatmak suç mudur sizce? Ha oldu ki şaştı yanıldı bir suç işledi, pişman olmaya hakkı yok mu o insanın? Tabi ki söylediklerim asla caniler, tecavüzcüler, teröristler vs. için değildir.
Sizin rumuzunuz olsa da asıl ben Donkişot’um, sesini duyuramayanların sesi oluyorum birçok şiirimde. Masumlar için, onların aileleri için, geride mağdur olan, utanç içinde yaşamaya mahkûm olan çocukları için.
Şiirin tekniğini eleştirebilirsiniz, konuyu eleştirmek bence doğru değildir. Zira yazmaya başladığımdan beri ben kimsenin şiirinin konusu hakkında bir şey söylemedim, söylemem de.
Düşüncenizi söylemişsiniz saygı duyarım, selametle efendim.
Ünlülerden günün şiirini seçen ekip ile üyelerden güne şiir getiren ekibin senkronize çalışmasından mıdır nedir tema aynı oluyor kaç gündür ya da ardarda okuduğumdan bana öyle geliyor
ya da bahar ile hürriyeti özdeşleştirmesine inat edebiyatın ve şiirin; özgürlük kışın geliyor..
Bir borges öyküsünden...
Karanlıkta yattığım yılların sayısını unuttum; bir zaman genç, bu zindanda volta atabilen benken, şimdi beklemekten, hem de ölüm-duruşunda, yazgımı beklemekten başka bir şey elimden gelmiyor.
...
İlle de bir şeyler yapma, ne yapıp edip zamanı doldurma çaresizliğinin kışkırtısıyla, kendi karanlığımda, bildiklerimin tümünü anmaya çalıştım. Bitimsiz geceleri, taşa-oyulma yılanların sırasıyla sayısını ya da şifalı bir ağacın şaşmaz biçimini anmaya adadım. Böylece geçen yılların gönlünü aldım gitgide, böylece aslında benim olanı yeniden ele geçirdim.
...
Bir gün ya da bir gece —benim günlerimle gecelerim arasında ne ayrım olabilir ki?— zindanın zemininde bir kum tanesi gördüm düşümde. Önemsemedim, yine uyudum, düşümde uyandığımda, zeminde iki kum tanesi vardı. Yine uyudum, kum tanelerinin sayısının üçe yükseldiğini gördüm. Böyle çoğalıyor, sonunda zindanı dolduruyorlardı, ben de o kum yarı küresinin altında ölü yatıyordum. Düş gördüğümü kavradım; büyük bir çabayla silkindim ve uyandım.
....
Kişi, yazgısının biçimlenişinden şaşkına döner gitgide, nereden bakılsa kişi, içinde bulunduğu koşullardır. Bir şifre-çözücü ya da bir öc-alıcı, tanrının bir rahibi olmaktan öte bir tutukluydum ben. Düşlerin labirentlerinden, sılaya dönercesine döndüm acımasız zindanıma. Onun ıslaklığını kutsadım, kaplanını kutsadım, o ışık sızıntısını kutsadım, kendi ihtiyar, acılı bedenimi kutsadım, karanlığı ve taşı kutsadım.
...
bu yüzden, burada bu karanlıkta yatarak günlerin unutuşa gömmesine bırakıyorum kendimi.
Tanrının El Yazısı- jorge lois Borges
Bu şiir ile ilgili 24 tane yorum bulunmakta