Her sabah erkenden kalkıp saat tam 7 de kahvaltının hazır olmasını isterdi. Öyle titizdi ki çatalı, kaşığı, bardağı ona özeldi, kimsenin kırdığı ekmeği yemez, ona özel olanlara kimse elini süremezdi. Evdeki tüm hizmetçiler ondan çekinirdi. Aslında zayıf, çelimsiz, kara kuru biriydi “Hanım Ayşe” ama güzelliği dillere destandı.
İnegöl kaymakamının biricik eşiydi. Şayet bir yere oturmaya ya da yemeğe gideceği zaman, özenle giysilerini giyerdi. Misafirliğe gideceği ev için giyeceği elbiseye uygun ev terliklerini de itinayla seçerdi, makyajı, kokusu, duruşuyla zaten o namı hak ediyordu:
Hanım Ayşe.
Tüm zamanını değerlendirir, hiçbir şeyin eksik olmasını istemezdi. Her şeyi planlı ve programlıydı, hatayı asla affetmezdi. Ev çalışanlarından birinin en ufak hatası, ya maaş kesintisiyle ya da hatanın büyüklüğüne göre işten çıkarmayla bile sonuçlanabilirdi.
1981 yılının ilk ayları gene bir misafirlik durumu vardı ve tüm ev ahalisi seferberlik ilan etmişti. Herkes Hanım Ayşe’nin etrafında fır dönüyor, Hanım Ayşe her yana emirler yağdırıyordu. En çok tekrarladığı cümleyse;
Karaçalılar gibi yardan bitme bir çocuk
Çarpık bacaklarıyla -ha düştü, ha düşecek-
Nasıl koşarsa ardından bir devin
O çapkın babamı ben öyle sevdim
Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta