İnce bir ses, keyifli bir sıcaklık, hoş bir adım gelir yanaşır yanınıza. Bir kapıyı aralar gibi yavaşça içeriye süzülür. Gözlerinizin, gönlünüzün damarlarından akıp ömür hanenize yazılmak ister ve gün be gün çırptığı kanatlarıyla, yorgun bir yolcudur ya... konuk olmak, soluklanmak tek arzusudur çatınızın altında.
Aylarca dışarı çıkamamış bir kilitli kapıdan gün ışığına kavuşan varlığı ki nar! çatlayıp kabuğundan döktüğü, tane tane olgunluğun tadı. Dudaklarınızla buluşan; o mayhoş, o ateş-ten… bir kadeh elinize verildiğinde içersiniz o ölümsüzlüğün balını.
Hayat der: işte arıların doygun kovanı, işte dağların çiçek basmış kırları. Toplanan tüm kokular sizin için vardır. Dünyanın yaşı kadar sır ve en güzel ağrıdır insanın narlaşan ağrısı.
Ama dur!
Her şey kıvamdadır ya, zamanda kaynar iğnesi korkunun. Karanlığa hançereden sağılır. Ahla-vahla başındadır ve tozu dumana katıp ille de dağıtır kıpkırmızı bağınızı. İşte o zaman kapkara, zaman zifirden kıvamdır. Kocaman bir gedik açılır kapınızda.
İki gözüm pınar oldu gel gayrı.
Elim değse akan sular tutuşur
İçim dışım yanar oldu gel gayrı.
Ayların sırtında yıllar taşındı,
Ne büyük bir kavuşmadır… oysa… ruhun ruha sarılması.
Bu şiir ile ilgili 1 tane yorum bulunmakta