İnce bir ses, keyifli bir sıcaklık, hoş bir adım gelir yanaşır yanınıza. Bir kapıyı aralar gibi yavaşça içeriye süzülür. Gözlerinizin, gönlünüzün damarlarından akıp ömür hanenize yazılmak ister ve gün be gün çırptığı kanatlarıyla, yorgun bir yolcudur ya... konuk olmak, soluklanmak tek arzusudur çatınızın altında.
Aylarca dışarı çıkamamış bir kilitli kapıdan gün ışığına kavuşan varlığı ki nar! çatlayıp kabuğundan döktüğü, tane tane olgunluğun tadı. Dudaklarınızla buluşan; o mayhoş, o ateş-ten… bir kadeh elinize verildiğinde içersiniz o ölümsüzlüğün balını.
Hayat der: işte arıların doygun kovanı, işte dağların çiçek basmış kırları. Toplanan tüm kokular sizin için vardır. Dünyanın yaşı kadar sır ve en güzel ağrıdır insanın narlaşan ağrısı.
Ama dur!
Her şey kıvamdadır ya, zamanda kaynar iğnesi korkunun. Karanlığa hançereden sağılır. Ahla-vahla başındadır ve tozu dumana katıp ille de dağıtır kıpkırmızı bağınızı. İşte o zaman kapkara, zaman zifirden kıvamdır. Kocaman bir gedik açılır kapınızda.
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Ne büyük bir kavuşmadır… oysa… ruhun ruha sarılması.
Bu şiir ile ilgili 1 tane yorum bulunmakta