İçimden hangi taşı kaldırsam altında hüzün
bir kuş yeniden hatırlatabilir mi unutulmuş bir göğü
kucağında yıldızlar taşıyan bir çocuktum o zamanlar
henüz bilmiyordum
okyanus diplerindeki suyun bile vurulduğunu
içindeki yaradan
ezgilerini yitirmemişti çingene çocukları
silinip gitmemişti dilimizden türküler
mezarlara dönüşmemişti binalar
şehirlerin orta yerlerinde
sevdalar sessizce uzaklaşıp gitmemişti
güvercin renkli avlulardan
böylece bir hayat gelip geçti dışımızdan
evet tamamen bizim dışımızdan
derin kuyularda döllenirken su
kendi kendine
sonra ağzının içinde ıslak bir ürperti
uzun uzadıya rüzgarlar gönderdin bana
harlansın diye ateş
yırtılsın diye gül yaprağı
sonrası geceler içinde
çırılçıplak bir sızı
sonrası
üzerime kapanan içimin ağır demir kapıları
sesini duymak çocukluğuna göç edişi gibiydi insanın
sesin ağır ağır esen rüzgarlar gibi
bilinç altıma işleyen
biraz direniş
biraz devrim
çok ıssız
çok durağan
ve mutlaka savunmasız
geçersem eğer sesinin kıyılarından
yaşamak diyorum
yarım yamalak
bir gelincik sapı kadar kırılgan
İçimden hangi taşı kaldırsam altında hüzün
yok unutmadım
hala iki elim aşkta
ve sesin
hala serseri bir deniz gibi büyüyor şuramda...
Kayıt Tarihi : 30.10.2015 20:40:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
fakat ilk dize ben de başka şairlerin şiirlerine dair
çağrıştırma yaptı
mesela hangi taşı kadırsam sözcüğü
turgut uyarın sonett şiirine
atında hüzün sözcüğü de biraz attilla ilhanın elde var hüzününe
şiirin diğer kısımlarının kendine has sesi vardı
çok daha beğendimi söyleyebilirim
kutluyorum Şaireyi
yarım yamalak
bir gelincik sapı kadar kırılgan
şiirin bütünüyle birlikte özellikle bu dizelerden çok etkilendim, gelinciğin o kırılgan sapı bir o kadar asidir rüzgara, tebrikler...
TÜM YORUMLAR (15)