milyonların yaşadığı bu koca şehirde
insanların içinde yalnızım işte.
çıkarlar girince işin içine
bizim bildiğimiz kara
beyazdır bu şehirde.
biz yabancıyız anne
aynı dili konuşsak da
aynı havayı solusak da...
rantın, rüşvetin, şerefsizliğin çarkına
girmedik ama,
o çarkların talihsiz yağlarıyız anne.
istemesek de oyuncuyuz bu oyunda
oyunu kuranlar çevirmiş çitleri
sağımıza solumuza
kaçamıyorsun,
her tarafta demirden jandarma
itiliyorsun tekrar bu oyunun ortasına...
burası bir arena;
izin yok kolkola durmaya.
güçler sırıtkan matador
bizler se zayıf bir boğa.
keyifle izleniyoruz anne.
önce tahrik ediliyor, sonra şişleniyoruz.
bu düzen, göğsüme inen bir hançer anne
çekiyorum çıkmıyor
çıkmadıkça canım yanıyor...
keşke hep senin kucağında kalsaydım
dört duvar yerine senin ayaklarında yatsaydım.
Korkuyorum anne, sevgim gidiyor elden
göğsüme saplanan bu hançer
yıllardır kin taşıdı bu güne
nefretlerden arındır beni
yalvarırım, hançeri göğsümden sen çek anne.
her gün ölüm korkusuyla beklemektense
uyut beni, o yumuşacık göğsünde
sirenlerin, yakarışların, ağıtların aksine
yine ninnilerinle avut beni anne...
kulakları patlatırcasına gelen silah sesleri
yarınları yırtarcasına kesen umut tacirleri
sarmışken etrafımıza bu çemberleri
çıkmaz sokaklara girmişiz bilmeden
daha bulvarların yüzünü görmeden...
bu günler çok karanlık anne
çelme takılmamışsa, çıkarılmamışsa yolundan
patlamamışsa lambası
bir sevgi var ışıtan,
bir de senin analığın var anne.
göğsümdeki bu hançeri çekmeye
bir tek senin gücün yeter anne...
Kayıt Tarihi : 31.10.2004 12:24:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
TÜM YORUMLAR (1)