Alp dağlarının eteklerinde ufacık bir köy karlarla kaplı kırmızı kiremitli çatıları..
Bu sabah yine kuru ayazla birlikte minik kar kristalleri,havada döne, döne ufak kırmızı kiremitli evlerin bacalarının üzerine inerken Anna adında mutsuz bir kadın yaşardı buralarda.
Çünkü bebeği olmuyordu... Biliyormusunuz minikler, hiç bir kar kristali diğerinin aynı değildir.
Hepsi başka şekilde ve güzellikte.. İsviçrenin soğuk günlerinden biri, kışı epey çetin geçer. Buraların, karla kaplı güzelim dağlarında,kuşlar ötüşmez olur o zaman.
Mor minik çiçekler saklar başlarını karların en altlarına.
Anna yine hüzünlü ve mahsun köyün kıyısına kurulan pazarda satmak için yaptığı kurabilyeleri götürürken,''Ahhhh ne olurdu'' dedi. Benimde minik bir çocuğum olsaydı, ona bu çilek marmelatlı kurabiyelerden yapardım,o kadar çok yapardımki sanırım yemekten bıkardı''..
Yolda komşu kadın Esteri gördü ''Ne o Anna, niye kendi, kendine mırıldanıyorsun haa? ''Yooo söylemeyeceğim işte sonra bana gülüyorlar ve Güzel Rabbimiz bu kadına bir çocuk vermiyor,dua etmeli akşam,sabah dua etmeli, kimbilir ne suçu vardır, diye benimle alay ediyorlar''
ellerini bir tutsam ölsem
böyle uzak uzak seslenmese
ben bir şehre geldiğim vakit
o başka bir şehre gitmese
otelleri bomboş bulmasam