15 kasım 1962 de Giresun'un Dereli ilçesine bağlı Çalca Köyü'nde doğdu. İlk ve orta öğrenimini Giresun'da tamamladı. Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesini 1988de bitirdi. 1996 yılına kadar Gaziantep, Ağrı ve Gölcük'de öğretmenlik yaptı. 1996 yılında öğretmenlikten istifa ederek Gölcük'de üniversite hazırlık dersanesi kurdu. 1999 Marmara Depremi'ne kadar dersane kurucu ve müdürü olarak bu hizmete devam etti. Bu arada Sakarya Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Sosyoloji Bölümü'nde yüksek lisans programını bitirdi. 1999 Marmara Depremi'nde Gölcük'de ailecek enkaz altında kaldı ve 10 yaşında bir oğlunu kaybetti. Depremin ardından Deniz Feneri Derneği'nin bölgede yaptığı yardım çalışmalarına gönüllü olarak katıldı. 2000 yılı mayıs ayından itibaren 2003 yılı sonuna kadar Deniz Feneri Derneği'nin lojistik müdürlüğünü yürüttü. 2004 yılı başından itibaren oluşan yeni yapılanmada, deniz Feneri Derneği İstanbul Şubesi kurucuları içinde yer aldı ve yönetim kurulu üyesi olarak görevine devam etti. 2004 yılı haziran ayında yapılan Deniz Feneri İzmir Şubasi Genel Kurul Toplantısında şube yönetim kurulu başkanlığına seçildi. Hala bu görevine devam ediyor.
Evli ve üç kız çocuk babasıdır.
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
hamit bey Cok guzel yazmissiniz duygularima hakim olamadim.
Zaten bu siiri sizden baskasi bukadar duygulu ifade edemezdi.Sizi simdi daha cok anliyorum
Rabbim bir daha boyle aci kimseye yasatmasin
Selamlar
Lutfiye Taskan
Hollanda
hamit bey Cok guzel yazmissiniz duygularima hakim olamadim.
Zaten bu siiri sizden baskasi bukadar duygulu ifade edemezdi.Sizi simdi daha cok anliyorum
Rabbim bir daha boyle aci kimseye yasatmasin
Selamlar
Lutfiye Taskan
Hollanda