İlköğretim matematik öğretmenliği mezunu .
İçimde yangın var
Taze bir fidanın kökünden sökülmesi gibi
İçimde yangın var
Evladını yitirmiş anne gibi
İçimde yangın var
Kuruyan göl gibi
Omuz başlarında yükseliyor bir çığlık
O çığlık ki beni sağır eden kimsenin duymadığı
Ve üşüyorum ayaza vurmuş gecenin dipsiz kuyularında
Gitmek istiyorum bir ecnebi mahallesine
Bodrum kat bir ev güneşin bile girmeye üşendiği sokaklara
Burada evler boyasızdır
Gürültü patırtı içinden
Çıkıp geleceği sana
Yanardağından çıkar gibi
Karıncanın yuvasından çıktığı gibi geleceğim sana
Gün ağaracak birazdan
Kırlangıçlar uçuyor
Ocakta çay demleniyor
Güneş henüz kurumamış ölü toprağını ışıtıyor
Bir bebek doğuyor adı Hilal oluyor
Cephede bir asker kolunu kaybediyor
Ama sen yoksun
Uzun kavak ağaçları
Ürpertici sesleriyle
Gecenin sessizliğini tarumar ediyor
Rüzgar, leylakların mis gibi kokusunu barındırıyor
Ve dağlar dimdik boyun eğmiyor rüzgara
Güneşin kızıllığı gökyüzünde hala
Umut doğacak mı gecekondulara ?
Dünyayı yaratan eller gülecek mi hayata ?
Akşam hayalini kurduğu demli çayı tadacak mı o çatlamış dudaklar ?
Ve yine söverek uyanacak dumanlı sabaha
Yürüyecek yokuş aşağı yırtılmış pabucuyla
Tutacak gri fabrikanın yollarını
Güneşin toprağı çatlattığı zamanda tanıdım seni
Gülüşünü ilk rüyamda gördüm senin
İlk dokunuşum sanki hiç olmadı sana
Bir sonbahar günüydü seni sevişim
Dökerken ağaçlar yapraklarını
Bir Anadolu yazgısıdır acıdan kıvranmak
Genç fidanlar, vermeden meyvelerini
Karıştılar toprağa
Taze birer delikanlıydılar
Düşlerinde bir hayaldi yaşamak
Erken gidenlerden oldular
Bayrağı tutan haykırdı
Yaşasın insan kalan diye
Yığınlar, yığınlar, yığınlar
Yığınlar sıktı yumruğunu göğe
Göğü deldi yığınların öfkesi
Patladı aştı volkan gibi
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!