Gel hamal baba,
Gel kardeşim,
Eğil şöyle önümde taşlara dayayarak ellerini,
Sırtına yükleyeyim şu çile sandığını,
Üstüne bir sandık, bir sandık daha,
Sonra hüzünlerimle dolu şu valiz,
Üstüne ayrılıklarımla doldurulmuş şu bavul,
Sağ eline özlemlerimin paketleri,
Sol eline, cefalarımla dolu şu torba
Dayan, dayanabilirsen;
Hamal baba.
Sızlanma gözünü sevdiğim, sızlanma,
Ben bir ömür taşıdım bunları her gittiğim yere,
Belim büküle büküle,
Dizlerim titreye titreye,
Bacaklarım yaylana yaylana.
El yükünü taşımayan kendi yükünü ağır sanır, hamalım,
Kolaysa; benim gibi bir sevdalan
Bakalım.
Az mı isyanlara kalktı yüreğim bu çileler altında,
Her gözümü açışımda
Bütün bu yükler sırtımda.
Taşı babam, taşı sabahtan geceye kadar,
Gün dediğin uzanır gider, bitmeyen yollar gibi,
Ne akşamlar gelir, ne güneşler batar,
Ne gönül dayanmaya dayanır,
Ne bacaklar.
Taşımış mıydın ömründe böyle yük
Ey tükenmeyen yüklerin hamalı?
Ey torbaların, sandıkların, çuvalların hamalı! ..
Nerden taşıyasın babam,
Gönlün olmazsa;
Sevdalı.
(KAVAKYELLERİ isimli Serbest Şiirler 'inden > 39-40/100)
İsmet BarlıoğluKayıt Tarihi : 23.4.2005 23:38:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!