Halk Ve Halklar 1 Şiiri - Bayram Kaya

Bayram Kaya
2924

ŞİİR


13

TAKİPÇİ

Halk Ve Halklar 1

Halk ve halklar kavramı bana göre, en yanlış ve tanımsız kullanılan, sözcüklerdir. Halk rast gele bir tanımlılık olmayıp, bir süreçsel oluşmadır. Tarihin belli döneminde ortaya çıkmıştır.

Halk, insanla ortaya çıkmış değildir. Oysa halk yaşamı daha ortada yokken dahi insanın bir sosyal yaşamı vardı.

Doğada insan yokken de insansız bir sosyal yaşam (yaşantılaşma) vardı. Sosyal yaşam demek, kimi organik varlıkların organ elleşme iletişmesiyle, birliktelikler organizesidir. Yani biyolojik bireyin dışında, bireyler ilişkileşmesidir. Bireyler organizesi ile organ elleşmektir.

Yani sosyal yaşam genelde, koloniye yaşam, simbiyoz yaşam ve sürü yaşamı gibi oluşla organiklerin yaşantılaşmalı, girişmesidir. Özelde de, insanların yaşantılaşma girişmesidir. Bir insan-İnsan ilişkileşme sidir.

Halk kavramı, bir olguyu, bir olayı, bilgisel bir tarihi süreç aktarandı iletişimedir. Tarih içinde, halkın ortaya çıktığı bir süreç vardır. Halkın ortaya çıkmasından önce de, insanların bir sosyal yaşanılmıştı olurla genel ve uzun süre birbirinden kopuk bir totemi insanlık tarihi vardır.

Halk, süreç içinde; toplumsal yapının oluşmasına denk düşen bir var oluştur. Başlarda halk, toplumla etkileşerek gelişti. Halk birçok sosyal birliğin, bir çok etnik yapıların müktesebattı, aidiyet ilişkilerini taşıyan ve bunları sahiplenen bir yapıdır. Konu 'toplum ve halk', başlıklı yazımda işlendi.

Yine de burada; sosyal yapı, halk ve toplumsal yapının ayrımını ortaya koymalıyım. Sosyal birlikler, doğadaki ham sağlayışların birliktelikler organizesidir. Komüncü bir evrilime doğru süreçleşmedir. Oysa toplum; insanın doğada üretmesinin, insanların emeklerini işleşmelerini; girişen, iş bölüşümü ile ortaya çıkan bir yapıdır. Ki sosyal birliğin ortaya koyduğu devrimsel sıçramadırlar.

Halk ise toplumsal yapıyla ortaya çıkan bir sosyal birlikler kümesidir. Başlardaki ittifakı yapılar, yani etnikçi yapılardan oluşan bir ittifaktı. İttifaklarla bir araya gelmiş başta totem ayrılıklarını belirten, inançtı, kültürdü, dil gibi yaşantısal ayrılıkları olan, etnikçi birliklerdir.

Bu halkçı nüve, toplumun; öznel yanının da, nüvesidir. Ancak halk; birlikler ittifakı olmanın yanı sıra, toplumda çeşitli nedenlerle üretemeyen üretime katılamayan yapılarında özelliğidir. Yine halk; bireyin toplumdan aldığı üretim payını, özel yaşam olacak tan, kişinin üretimden aldığı payını tükettiği, aile ortamlarıdır da. Kişiye değin serbestliklerinin oluştuğu alandır.

Bu mana da halkın kendi müktesebatı ile ve toplumla girişmesi, epey bir süre, çatışacaktan da olsa, gelişerek sürdü. Çünkü toplumun nesnelliği, daha ilk başlarda, toplum tarafından ortaya konup, toplumla ilişki eştirilememişti. Bunun iki temel nedeni vardı.

Birincisi, toplumsal insanın; doğadaki nesnelliği, bilgi olarak üretmeyi, daha henüz bilmiyor olmasıydı. Toplumsal insan, günlük olarak tan, sık sık tekrarlanan eylemlerini, ancak ve yeni yeni akıl edip de; kural aştırılmasını tek tük olacakla, az az fark edebiliyordu.

İkinci olarak tan da; toplumun insan yapısının mantığı ve mantığının anlaşılması, yorumlama kabiliyeti, çoğu kes kapasiteleri, sosyal birliğin anlama ve anlatım tekçi mantık düzeyinde idi. Yani toplumdaki insanın mantığı hala sosyal yaşamın totemdi ilişki ve üretme ilişkileşmesine göre çalışan bir mantık olmaktan, kurtulamamıştı.

Bu yüzden toplumsal düzlemde yetişen insan dahi, çoğu kes, yeni olanı soyutlarla anlamakta, biraz Fransız kalıyordu. Toplumsal öznel bireyler de, bu yeni toplumsal girişmeli ilişkileşme mantığını, sosyal birlikçi anlamayla yaptığı eşleştirmeye göre sindirme de; toplumsal mantığı tek tük kategorice edebilmekteydi. Halk sa, bu yeni mantıktı işleyiş eşmeye tamamen yabancı kalıyordu. Halk toplumsal işleyişe ister istemez yabancılaşıyordu.

Halkın mantığı ve izanı, çok büyük oranda; geçmiş müktesebatlarını sahiplenen ve bu edinçti envanterlerin muhafazasını inançlaşmalı kılan, bir mantığın işleyişi, idi. Toplumlar, yeniyi halka sunarken ve eskiyi de toplum dışına atarken; bu müktesebatları üzerinde dönüştürmek sureti ile ancak, yeni olanı tutumlaştırmada yararlanabilecektir. Bu müktesebatları kutsal ata soylu, totemdi anlayışları idi. Yani totemci anlamalı tabu yaklaşımları idi.

Hiç kuşkusuz ki kişiler, şimdiki toplumsa yaşamlarıyla ve biyolojik kazanımları bağlamında da eski sosyal birlikçi düzeyde değildiler. Ne de, sosyal yaşantılaşma ve sosyal yansılayışlar bağlamında, kendiliğinden de olsa, eski sosyal birlik düzeyinde, değillerdi. Halk, olayları ve dünyayı, bu eski sosyal birlikti komün mantığı ile yorumluyordular.

Ancak bu da, böylesi mantıklarla anlar olmak da; toplumsal alan ile halktı alanın, sürtüşmesi demekti. Halkın bu gibi mantık koyuş tutumu, halkın topluma göre, zaman içinde mantıkça, epey bir geri kalışlarla gericileşmesidir. Toplumsal değişmelerin etkileri, istenmese de halka yansır. Bu etki halkın sosyal yaşamını değiştirir. İşte bu yeni değişmeye karşı halkın direnççi durması gericiliği, halkın travmaya düşmesinin de bir alt yapısıdır.

Toplum daha başlarda, kendi gelişmesini; sosyal birliklerin müktesebatı olan inanç aidiyetleri üzerinde dönüştürerek, usul usul kurumlaştıra bildi. Ve önce böylesi bir anlamanın sınırlarını zorladı. Toplumun işleyişleri olacak kurallarını halk; ancak eski müktesebattı dil üzerindeki çevrileriyle anlayabiliyordu. Toplumsal yapının gereklerine göre olacak olan sosyal yapısının değişmelerini de halk, bu müktesebattı kalıplara dönüşmesi ile düzenleyebiliyorlardı.

Bu türden her yeni kurumlaşmalar, halkın toplum üzerinde olan etkisini de sınırladı. Sınırlar, az az geriletecek olan çatışmalarını dahi, başlatmıştı. Yani halkın, topluma karışmacı etkimesi geriledi. Çünkü halkın geneli toplumun üreteni değildir. Şimdilik, olup biteni anlamalar da, düzenleşmeler de, müktesebat üzerinde dönüştürülüyordu. Zaten çatışmalar da, müktesebatlar yüzünden oluyordu.

Bu yalın çatışmaya üretimin paylaşılmasından kaynaklı çelişkilerinden doğan çatışmaları da bu işin içine girişince; biriken müktesebatlar sürtüşen iç direncinin frendi etkisiyle girişti. Bu girişme esnasında alan yüzeyini büyütemeyen müktesebat, gerilim basıncına dayanamayıp bölünerek doğum yapacaktı. İşte bu bölünme olayı toplumsal alanla, halksal alanın ayrılması idi. Uzun süreçler boyunca bu doğumun adı laikleşme olarak tan ortaya konacaktı.

Halk; çeşitli hizmetleri sunmasıyla; aile hizmeti verme, nesili sürdürme, toplum içine üretim yapmak için birey gönderme gibi girişmelerle, kendisini topluma aktarıyordu. Halkın kendisi de, toplumunda, yol, su, eğitim, savunma, refah vs. gibiden temel ve genel sağlayışlarını aldı. Yine halk; topluma gönderdiği bireyin kazancı ile kendi sosyal girişmesini ve özneldi olacak yaşantısını oluşturdu. Bu muazzam bir girişme idi.

Sürecek

Bayram Kaya
Kayıt Tarihi : 25.1.2011 11:42:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

Bayram Kaya