Halk Ve Egemenlik 18 Şiiri - Bayram Kaya

Bayram Kaya
2947

ŞİİR


15

TAKİPÇİ

Halk Ve Egemenlik 18

Özgürlük ve hak, toplumda üretim ilişkileri ile belirlenen, üreten ve ürettiren süreçlerdir. Özgürlükler ve haklar halktan talep edilmez. Örnek; halk size hiçbir zaman bir transatlantik üreterek sizi özgür kılıp, hak sahibi yapamaz. Toplum olmakla insanlar, artık zaman yarattılar. Bu artık zaman, halkın kendini öznel üretmesine ve öznel gelişmesine, öznel tüketmesine yönlendirmede etkili olmuştur. Ancak bu etkinliğin ne olacağı, nasıl olacağı halkın tasarrufudur. Bu yöneliş, halkın ideoloji ve sanatıdır. Alabildiğine soyut somut yetkinleşmesidir. Toplumun buraya nizami ve güvenlikli olmak dışında fazla etkisi olmaz
Bunlar öznel özgürlüktür, toplumsal özgürlükle karıştırılmamalı. Öznelliklerimizi toplumdan isteyemeyiz. Tıpkı toplumun kendi zorunlu işleyişlerini halktan istememesi gibi.

Halkın egemenliği parçalı olduğundan ilişkilerde parçalı ve halkın alanı zorunlu hoşgörüler alanıdır. Bu hoşgörüler sizin halk içinde ferdi egemenlik sel belirmenizin koşuludur. Toplum hoş görmez. Toplum mazeretlerinizi belli sınırlılıkla kabul eder. Kurumlara göre mazeretinizin neler olacağının tadat’ını (sıra sayımını- dökümünü) kurumlar size söyler. Toplumda hoşgörü, toplum egemenliğini ve toplum özgürlüklerinin kullanımını ortadan kaldırır.

Halkın egemenliği, seçme yetkilenesi ile gerçeklendikten sonra halkın seçme gücü; toplumun yönetim gücüne dönüşür. Yani halkın egemenliği toplumun gücüne rücu etmek zorundadır. Süreç içinde uygulamalarla doğan aksamalar, yetki paylaşımı olarak ve sivil örgütlerin denetimi olarak, basının dördüncü kuvvet olarak işleyişe dâhil edilmesi hukukileştirildi.

“Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir” sözü; geçmişten beri süre gelen bir mevcut duruma yani saltanat ve teokrasiye karşı bir sürecin olgunlaşmasını sürükleyen düşüncedir. Sürecin dönüşmesiyle de bu ifade olup bitenin ikmalini belirtmiştir. Yani laik bir yapı ve anlatımında egemenlik sel olduğunun vurgulanmasıdır. Çünkü yapının teokrasi oluşuna karşı da, söylemdi.

“”Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir; millet egemenliğinin üstünde Hiçbir kuvvet olamaz” sözü; tarihin belli bir konjonktür el süreci içinde çıktığı unutulmamalıdır. Bu sözün ortaya atıldığında ülkemizde saltanat ve hilafetin olduğu bir konjonktür elliktir. İşte bu; saltanat ve hilafete karşı olunuşa söylenmiş bir bilinç sözdür.

Bu feraseti gösterenlerin, o günkü mücadele içerisinde birbirini tanıma parolasıdır. Ve o günkü (kurtuluş Savaşımızdaki) güncelin, hilafet ve saltanat egemenliğine karşı oluşu simgeler. Yine bu söz, o günkü, tartışma konularına karşı geliştirilmiş bir slogan sözü şifre etmektedir. Ki Müdafaayı Hukuk örgütlenmesi, mücadelenin meşru ve hukuki güncel ve somut ilişkilerden doğduğunun ilişkilerin laik olmasının bir uzantısı olarak tamamlayıcı çaba ve başarıdır.

Özgürlükleri, halkın toplumdan kullanımı görecelidir. Yani sizin iç ve dış koşullarınıza uygun olup olmamakla, sizin özgürlükleri kullanım ve tüketim sınırlılığınız vardır. Örneğin el ve ayakları olmayan Ya da felçli biri arabaya binme hak ve özgürlüğünü talep edecek iken, taşıtın; trafikte kullanılması hak ve özgürlüğünü talep edemeyecektir. Ha keza bedensel yeterliliği oluşta, arabaya binme ve onu seyir halinde kullanabilme talebi olan biriside, parası olamadığından; araba alamayacaktır. Arabanın kullanım tüketimini, hak ve özgürlük talebi olarak, iç ve dış nedenle isteyemeyecektir.

Bu sayılanlar, sizin dış koşullarınızla; hak ve talebinizi, göreceli, bağıntılı sağlar olmanızdır. Aynı şekilde dış şartları uygun birinin de, ruhsal ve akli geriliği, fobilerinin olması bu tür kullanımların kısıtlılığıdır. Alkol kullanma gibi bir isteğinize, midenizin el vermemesi, Ya da kesenizin elvermemesi gibi engeller olacaktır. Hava şartlarına sağlığınızın elvermemesi gibi iç nedenlerde sizin hak ve özgürlüklerden gerektiği gibi yararlanmamanıza, sizi görece bağıntılı yapacaktır.

Yine bir dış sebep, belki bir toplumsal ihtiyaç değil ama bir toplumsal sirkülâsyon için sizin alım gücünüzün çok çok üstünde bazı kişiler için 600 000 bin dolarlık gelinlik üretecektir. Toplum böyle bir çelişkili sürecide dış şartın gereği bağrında taşır. Ancak bu bir hak ve özgürleşme olmaktan öte, tek elde birikmiş sermayenin, topluma pompalanması babında bir fantezi durumdur da. Yani kapitalizmde parası olan kapitaliste toplumun para harcatma becerisidir. Halkta aynı duruma, eğlence sektör tüketimini sunacaktır. Eğlence sektörü halkla toplumun en iyi iletiştiği kendine özgü kuralları olan bir sarmal var oluştur. Sanatın süreçlendiği alanda burasıdır. Bura ne halktır, nede toplumdur. Ne halk değil nede toplum.

Halk, toplum yapısının yansıyan bir ürünü olaraktan; toplum halkla bir karşılaşma birliği gibi, bir gelişme ilişkisine veya öznel üretim ilişkisine girer. Bu bir girişimin akıp gitmesidir. Akıp giden bu girişimin belli bir aşamasında, zaman ve zemin önceliği, halkın mı, toplumun mu? Dememiz haklı bir tavır olur. Ancak bunu yaparken de, hem süreci sabit kılmamız gerekecek, hem de süreci parçalamadan anlayamayız. Çünkü karşılıklı gelişen, ikili yapıdırlar. Bağımlılığın süreçlendiği en başlardaki durumlarda, bir ayırt edici özellik belirmekle birlikte, pek pek olamamaktadır. Şartların kendi özelliğine göre, biri diğerini şart koşabilir.

İlk aletli insan yaşamı önce komün tipi ortaklaşa yaşamı ortaya kodu. Komün yaşayış ortaya konduğu zaman zaten yepyeni bir yaşamı oluşturma başlangıcı olan aletli sistem; (aleti kullanamayan) halkı ve (aleti maharetle kullanan) toplumcu yapıyı belirlemişti. Her doğum hem belirlenme, hem belirlenişti. Yani yeni doğum olan alet kullanma halkı, beceriyi belirledi. Bu belirlenen iki özellikte; alet kullanmanın farklı bir ilişki üretim tarzı olduğunu belirledi. Ve bunun yeni bir paylaşım biçimi olduğunu belirledi.

Doğumun ürünleri de, kendisini doğuranın; toplumsal yapı olduğunu ortaya koymuştu. Yani araç kullanımının doğurmasıyla belirlenen halk ve beceriklilik özelleşmesi, bir belirlenmedir Belirlenenin kendisini belirleyeni (doğuranı) belirlemesi de; doğumun toplumsal yaşayış olduğunu göstermesidir.

İki yapının sürtüşme çelişmelerinden doğan, yani halk ve toplumun sürtüşmesinden yeni anlamalar ortaya çıkıyordu. Bu anlamalar, başlangıçta her iki yapının kutsalı ve totemsel anlamaları oluyordu. Soyutlama gücü yüksek ahlakçı filozofik insani yetkinlikleri ortaya çıkarmıştı. Bu yetkinlik karışık bir yapı idi. Öznellikleri yansıtması bakımından ruhsallaşır iken, somut ilişkileri yasa, kanun, gelenek yaparak somut oluyordu. Bunlar ileride süreçle ayrışan, daha da sürtüşen yapılar olacaktı.

Buradan da, görülmektedir ki toplum ve halk sürtüşmesinde yeni bir doğum çok zorunlu olmuştu. Bu iki yapıyı halk ve toplumu, hem işletecek; hem anlaştıracaktı. Bu iki düzlemin fren etkili sürtüşmesini normlaştıran, kurallaştıran, aidileştiren toplum yapılara kırılmanın dallanmanın, çatallanmanın zorunluluğunu bağrında taşımıştı. Giderek dinleri oluşturacaktı

Alet kullanmanın egemenliği yetkinliği doğururken, yetkinliğin fazla öznelleşmesi ve kendini egemen kılması somutun egemenliğini soyutlamanın egemenliğine kaptırır olacaktı. Buradan da “egemenlik kayıtsız şartsız milletindir sözüne gelinecekti.” Alet kullanmayan yapıların varlığı görevini daha soyutlamaya devretmiş olmasını sonradan ve tekrardan ve toplumsal işleyişe yetkilendirme ile katılıp, parçalı kullanımla egemenliğe dâhil edilecekti.

İkili karşılıklı ve gerektirmeli bir eytişimsel durumların etkileşimi olur. Bir biri ile bir kez ilişkileşme üretim sürecine girdiğinde, artık baş ve son aynılaşır. Son da baş olmuş gibi, girişen bir ayırt edilemezlik karakterine adeta bürünür. Ancak ansal olarak, olgu ve olayların ürünlerinde bunları tespit etmek olasıdır. Halkın müşteri olma sirkülâsyonu, özgürleşmelere kaynak sağladığı gibi, yaşantılaştırılanları, çokça ve zevke hitap eder çeşitçe zenginleştirmeye götüren bir etkileşim yanı da vardır.

Sürecek 18

Bayram Kaya
Kayıt Tarihi : 18.4.2009 11:28:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.
  • Osman Öcal
    Osman Öcal

    “”Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir; millet egemenliğinin üstünde Hiçbir kuvvet olamaz” sözü; tarihin belli bir konjonktürel süreci içinde çıktığı unutulmamalıdır. Bu sözün ortaya atıldığında ülkemizde saltanat ve hilafetin olduğu bir konjonktürelliktir. İşte bu; saltanat ve hilafete karşı olunuşa söylenmiş bir bilinç sözdür.

    BENCE BENZER DURUM ŞİMDİ DE YAŞANIYOR GİBİ HOCAM. HER NE KADAR DEMOKRASİ VE SEÇİMLER OLSA DA. EMEĞİNE SAĞLIK.

    Cevap Yaz

TÜM YORUMLAR (1)

Bayram Kaya