Halk Ve Egemenlik 16 Şiiri - Bayram Kaya

Bayram Kaya
2924

ŞİİR


13

TAKİPÇİ

Halk Ve Egemenlik 16

Önder ve liderlikler, yönetici tutumlar cazibe merkezi denen çekim alanı olma özelliğine pek uygun bir tutum ve işlevlerdir. Aynı zamanda önder ve liderlik özelliği halka ve topluma mal oluşların çekim alanıdırlar. Lider ve önderin kitleleri sürükleme gücü bu nesnelliktedir.

Halkın egemen oluşu; bu lider ve önder karakterlerin toplum yapılaşmasına verdiği kılgısal uygulamaya yönelik işlerliklerle de yakından ilgilidir. Halkın eylemleri dönüşme koşulları oluştuğu halde siyaseten dönüşemeyen hantal toplumları dönüştürmede etkin ve etkisel egemenliklidir.

Ancak ayaklanmaların sonucunu bir pazarlıkla yönetime dikte ettiremez. Halk eylemlerinin hasadını bir temsilci aracılığı ile temsilcinin yönetimle uzlaşması ile aşılır. Uzlaşmayı halka temsilciler anlatıp benimsetir. Eğer ayaklanma sonunda yönetimde halledildi ise, halk içi uzlaşılar yönetimi belirler. Yani halkın egemenliği yine zorunlu ve şekli temsili olmaktan öte gitmez. Ama denetleme sorumluluğuna sahip çıkarsa soyut egemenliğinin gücü şiddetle artar.

Ama ne yazık ki bu güçlü soyut egemenlik, politikacıların istismar alanıdır. İşte bu çekim alanı halka mal oluşlarında temel noktası ve belirleyici unsurudur. Halk çekim merkezini kendi oluşturabilse, zaten dışarıdan halka mal oluşları dışlar ve kendilik kendi egemenliğine uygun yapılaşmaları bu kez halk kendisine mal etmeye başlar. Yani halk seçicileşir.

Oysa halk seçici olamadığından, sözün gelişi bir şarkı okuyucuyu kendine mal ettiğinde seçiciliğinden çok; kendisini duygusal olarak ifade edip deşarjlarla, psişik doyumlarla, çözümlendiği alanlar olması nedeni ile eğilimleşirler. Hatta buralarda kendisini jiletlemenin patolojik eğilimleri görsellikle; bir icabı hal gibi yayılan benimsemeler olabilmektedir. Halkın bu çekimlenmesi kendince önemli olanın üzerinde kendini önemli gösterme eğilimliliği de taşır. Halkın yönelimi gibi anlatımlarda tüm halk asla kastedilemez, çoğunluk yapı kastidir.

Böyle olmadığı içindir ki halk; yapay olanla sanatsal, fikirci akımsal, politik akımlar gibi olanı pekte ayırmadan cazibe merkezlerine çekimlenirler. Halk duygu ve bilgi sorumluluk düzey ve düzlemlerinin gerektirdiği ilgiselliğe göre bu çekim alanlarının etrafında parçalı egemenlikler estirirler. Yani başlangıçta cazibe alanları halkı çekerken, halkın çekim alanlarındaki varlığı da bu çekim alanlarının sürüp giden devamlılığını ve istismarını sağlarlar.

Halkın alkışları sizi, vezir yapabilirken, ipe de götürür. İpe gidilişte halk, bu kez de size kahredeni alkışlar. Yani halkın sürekli değişen cazibelere göre esmesi esastır. Bunun istisnasını; önder vasıflı tutumlar, örneğin peygamberler ve bir ulusun kendi liderinin çekimine kapılır oluşları oluşturur. Çünkü bu bir kimlikleşme gibi çok temel bir durum olmakla diğer mal oluşların çekimlerden kopan bir ayrılıştır. Halkın bu egemenliği çok somut olabilmektedir. Şu da unutulmasın ki evrende kalıcı Hiçbir şey yoktur. Bu egemenliğe sahip oluşta kuşaklarla sınırlı olmaktadır. Değişen çevre şartları sizin ilgi ve ihtiyaçlarınızı belirleyeceğinden, çekim alanlarınızda kaotiktir.

Halkın istisnasızlığa yakın egemenliksen belirişi, kendi içinde; yani halk alanda kendi din ve inançlarının muamelatını ibadetleri gibi bire bir ve grup cemaat yapılaşmalarında yaşamasıdır.
Devletin (toplumun) laik ve egemen yapısı, sadece düzenleme olarak güvenlik olarak, ibadet ve muamelatların esenlikli yapılabilmesi için sadece normlaşma yapabilmektedir. Bu da kamu güvenliğinin esasıdır. İnançlar gittikçe bir halk üretimi oldukça halkında egemenliği bu alanda yine parçalı ama kararlı bir güvenlikle artmaktadır. Çünkü egemenlik üretimle kaimdir.

Sistemdeki egemenlik sel durumlar, kararlılıklar kendi kendine benzerlikteki (fraktallerdeki) simetriden doğarlar. Sistemde egemenlik ve egemenlik sel durumlar görece ve geçicidir.

Sistemde egemenlik ilişkisel ve süreçsel durumların; ardışık olarak, birbirinin yerini aldığı; ana eksenli kaotik belirmelerin, kendi süreçsel akışını duyurduğu aşamasal çekim alanıdır.

Toplumların evrenselliği şuradadır; farklı sistemler de, aynı biçimde davranır. Şu halde toplumda, toplumun(sistemin) kendi kendine bir etki yapması gereği anlayış olan liberal bakışın; bırakınız geçsinler, bırakınız yapsınlar sözü, hiçbir zaman toplumsal bir bakış açısı olamayacaktır. Olursa da toplumun üretim ve paylaşımını ve halkı ahlaki kaosa götüren çalkantıları eksik etmez. Bu toplumun virüsü olan bir üretim tarzı olur. Toplum kendi ilişkilerini değil, virüsün genetik ilişkilerini üretir ve paylaşır. Bu insanın öznelliğinin, insan sübjektifliğin egosudur.

Toplumun etkisi ve gücü liberalizmin bireyini hem aşar hem kuşatır. Burada kolektif bireyler gücü bir bireyin yönetimine egemen kılınsa makul. Ama kolektif bireyler gücü birey gücü egemenliğine ram edilen bir sistem dışılıktır. Yani toplumun fonksiyonlar içinde fonksiyon etkisi (rekürsif yapısı) olduğu görmezden gelinir.

Bu yüzden halkın egemenliği, yurttaşlık ilişkisinden, bireyin halkla ilişkisinden yansıyandır. Egemenlik, sistem ilişkiselliğinin bağıntısında ortaya çıkarılan, bağıntılı ve toplamsal bir ilişkiler bütünüdür. Halk egemenliği, halkın sistemle bağıntı ilişkiselliğinin özel bir yansıyışı ve yansıtılışıdır. Yani ilişkilenme bir nevi sınırlı ve etkin parça (bireyi) büyütme gücüdür.

Canlılıkta bir sistemdir. Ama canlı sistemlerin fonksiyonel bağıntıları içinde insan öznelliği gibi, ben diyen ve fonksiyonlar içi ilişkinin üzerine kendisini taşıran egemenlik sel bir baş kaldırışı yoktur. O canlının kendi dışında da, kendisinin ürettiği bir sistemi de yok. İnsanın egemenliği, bağıntı ve bağımlılıkların ilişkilerini yeniden üretir olmasındandır. İnsanlar bu yeniden ve yeniden üretme gücü sayesinde, bireyin ve yurttaşın egemenliğini, toplumsal gücün üstüne çıkarır. Ama bu gücün toplumsal güce bağlı olduğu sorumluluğunu Hiçbir zaman asla unutmaz. Buna aykırı olacak tutumlar toplumu geriletip çalkantılara sokacaktır.

Oysa Yüce Tanrı, insanın bilinç sorumluluğunun idrakidir. Ve tamamen bizim olamlılıklar alanında değerlememizi düşündürmektedir. Olamlılık alanı; bir şeyin öyle ya da böyle olup olmayacağının, zorunlulukla, belirlenmemişlik durumudur. Şu örnek genel bir olamlılık tanım içermesinin anlatmasında açıklık tarif edebilir. Uzayda gök cisimlerinin çarpışmasını gerektiren hiçbir zorunlu neden yoktur. Aynı şekilde iki veya daha fazla gök cisminin de, çarpışmasını önleyeceğine dair hiçbir belirlenmiş nedeni de yoktur.

Bu şu demek, evrenin seyrinde iyi kötü diye belirlenmiş bir zorunluluk yoktur. Bizim iyi kötü dediğimiz durumlar seyir ve eylemlerin, olayların, değişme ve dönüşmelerin ortaya çıkışıdır. Toplum içinde bencilce, çıkarcı olan hoşlanma duygumuzla, yine bencilce elemi ifade eden, duygu ve yaşantılaşma anlayışımızı; evrene genelleştirdiğimiz bir çarpıtma prangadır. Bencillik bireysel bazda temel bir var oluş belirlenmesi iken evrensel bakışa götürüldüğünde prangamız olmaktadır.

İşte bu tür olgu olaylar zorunlu ilişkilenmesini kendi öznellik zaaflarımıza indirgeyip çarpıtan yapımız egemenleşecek yerde kendisine, kendi üstüne gelen doğaüstü güçleri, fantezileri vehmederek kendine yeni bir alan yaratmaktadır. Halk bu tür yapıların çarpıtılmasındaki zenginlikleri taşıması nedeni ile egemenliğin zorunlu şartı olan geçici birlikleri sağlayamaz.

Sürecek 16

Bayram Kaya
Kayıt Tarihi : 16.4.2009 16:26:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

Bayram Kaya