Halk Ve Egemenlik 14 Şiiri - Bayram Kaya

Bayram Kaya
2947

ŞİİR


15

TAKİPÇİ

Halk Ve Egemenlik 14

Yıldırım ve şimşek çakması havadaki azotu, azotlu bileşikler halinde yere indirerek bir nebati beslenme çevrimi ortaya kor. Aynı zamanda bir ağaç bu azotlu bileşiği kullanarak yaşamını oldururken, bir anlamda ve öznel olarak, bir duygu yansıtması olaraktan yıldırıma minnettar iken; kafasına düşecek yıldırımdan da kurtulamayacaktır. Yani yıldırım sayesinde yaşayacak. Buna iyi diyecek. Yine yıldırım sayesinde ölecek. Subjektif kaygılarla buna da kötü diyecektir.

Burada yıldırıma ihtiyaç olmadan azotlu bileşikler bitkilere verilemez miydi? Diye sormanızda absürttür. Sorunu bilmezlikle ve tersten ortaya koymaktır! Çünkü yaşam: kendi çevresinde olan kendisinden önce, nasıl bir ilişkileniş girişimi ile karşılaşmışsa ona göre organize olmuştur. Dağ olan bir çevrede, gitmek ilerlemek için dağı aşmak zorunda olmuşsunuzdur. Azotlu bileşiği ancak, yıldırımla giriştirerek o şekilde var edersiniz. Böyle bir çevrede yıldırımla ilişik zorunlu olarak, hayati olarak, ilişkilenmek zorundasınız, kaçınamazsınız. Biyomerler çevrede azotu bulduğu için, en mahrem yerlerinizde azot bulunur. Bu azotu dışarıdan ihtiyacı olarak enerji girişimi olarak transfer etmek zorundasınız vs; vs.

Değilse başlangıçta ilişkiler ve tüm ihtiyaçlar saptanmışta ona göre biz veya canlılar yol alıyor ya da aldırılıyor değilizdir. Çevrenizdeki canlı cansız ilişkilenme nasıl bir yol ve belirlenim ve kaoslar ortaya çıkarıyorsa, biz de, ona göre işlevsel kılışlar geliştiriyoruz. Hayat illa bu dizim ve dizilim ilişkileriyle var olmak zorunda diye hesaplanan bir olay durum değildir. Tıpkı birçok bilgisayar işlemcisi ve programı olduğu gibi. Ancak hayat bu tür bir bağıntılı ve ilişkilisel çevrede, bunlara ve bunların özelliklerine bağımlı kalarak bir yol alışı, seçip ayıklamaktadır.

Bu yüzden gelecek bilinemezdir. Determinizmde, bir kısım kaosu içinde mutlaka barındırmak zorundadır. Doğa koşularında iterasyonlar yapar. Değilse gelişme ve değişme olamazdı.

Örneğin bir yıldızın 500 milyon km. uzaklığındaki gezegeninde, diyelim ki silikatlı bir hayat formu ilişkilenişi var. Silikat suda başka bir oluşumla çözülüyor olsun. Ya da başka bir mayi içinde çözülüyor olsun. Bu hayat, kendi mantıklı ilişkileniş biçimine göre düşünüldüğünde, bizim 150 milyon km. yıldız uzaklığımızı kabul edilemez bulabilirler. Ve kendi yıldız denk uzaklığını hayat formu için vaz geçilmez uzaklık olarak değerleye bilirler. Yani yaşamın var olması için, illa 150 milyon kilometrelik bir Güneş uzaklığı gerekmiyor. Bu bir çevresel arzın inorganik ve organik ilişkilenmesinin ona göre girişen bir yol alışıdır. Değilse 150 milyon km uzaklık, hayat için zorunlu bir yol alış, gerektirmesi hiç de değildir. Siz, sizin gibi bir organik hayatı ararsanız; elbette sizin mevcut bu koşulları aramak zorundasınız! Çelişki ve kaygısal bilmezlikler cahilliği de burada ya zaten. İlkesel olarak var olan Tanrı'yı, bu tür sanı kanılara dayandıran kendi çelişkilerimizin yanılgılarımızın kaygısını taşırız.

İyi bir fizik, kimya, biyoloji, hukuk, mühendislik bilir olmamız Ya da farklı bilimlerle değin bilgileri bilir olmamız, bizi genel cahil olmaktan alı kor bir tutumlama değildir. Varlık olgu olaylara oradan da sistemlere değin ilişkisel, bağıntılı bilgileri, yani bilimler bilimi bilgisi olan felsefe bilemezliği; bu tür okuryazar kişilerin, sırf mesleklerini bilir olmak ile yetinmeleridir ki onların cehalet cahilliklerinin ve ayak direme yobazlıklarının; nedeni olmaktadır.

Konu anlatmalarım, ana temadan uzaklaşma gibi ise de, çok temel ana varoluşların ortak konudan dallanıp çatallanmasını ortaya koyan bir tematiklik yapılanışı olmaktadır. Bu dallar üzerinde budaklar, filizler belirtişim anlamsız gibi ise de, ana konunun kol parmak dallarıdır.

Şimdi gene salt halk egemenliğinin olamayacağını hem canlılık var oluşla, hem sistemsel var oluşla açılımlaşmaya devam edeyim çünkü şeytan (kaos) ayrıntılarda (dallanmalarda) gizlidir.

Nasıl ki özdek, kimi dem elektriksel, kimi dem, magnetize, kimi dem devinim, kimi dem dalga çekim alanı, kimi dem zaman vs. olarak belirirse, canlılıkta özdeğin zorunlu girişimiyle beliriş biçimidir. Nasıl özdek olgu ve olaylarda farklı elektriksel yapılanışla ayrı özellikli bir belirme gösterebiliyorsa, canlılıkta farklı özdek ilişkilenmeleri ile farklı hayat formları ortaya koymak zorundadır. Bu atomsal yapının canlı, devingen, girişen olaylar ve iterasyonlar koyup göstermesinin zorunlu ve zincirleme ilişkisidir. İlişkiler uzaktan yakına yakından uzağa girişir.

Canlılık nasıl özdeğin bir beliriş süreçleşmesi ise; sistemlerin kendilerinin kendileri üzerine bir sürtünme etkisi, bir fren etkisi, kendini sınırlama, geri bildirişim yasası gereği olan bir başlangıç koşullarına sıkı sıkı bağlılık vs etkisi ortaya koyması, yine özdeğin zorunlu devinme beliriş biçimidir. Bunlar egemenlik gibi bir soyut kavramı bağımlılıkların girişimi gibi somut olgu, olay ve biçimlenişlere sokmaktadır.

Sistemin girişen ilişkileri, yasaları kurumları, entegre üniter ilişkilenmesi yine sistemin içine ayrıntı ve tekil olaylara bir müdahale etki yaratır. Bu sistemin kendi üst üretiminin yine sistemin iç işleyişine sistemin kendi etkisidir. Sistem sonucu ile yine kendisi üzerine yansır ve etkiler, denetler. Başıbozukluk ve başına buyrukluk yoktur. Zaten başıbozukluk ilişkinlik değildir, ilişkin olmayacağından sistem tarafından seçilip elenir, ilişkilenemediği içinde başıbozukluk girişemez, büyüyemez, enerji transferi ile varlığını sürdüremez; dağılır ölür.

İnsan vücudunu; sistemin yine kendisinin, kendisine ilişkilenmesini, kendisinin kendisine yansıyarak etki etmesini kabaca şöyle belirtebiliriz. Sistem (vücudumuz) ilişkinlikleri gereği aktif, devinimli, geçişen dalgalar girişimli olarak dışa büyümüş bir durum olarak belirir. Dışa bir büyüme (sonuç) koyan vücut, yine içe kendi içine sistemin ilişkilerine, hem bir etki hem de bir neden olarak, söz gelimi AĞIRLIK olarak döner ve yansır, iç işleyişi etkiler.

Ağırlığın basıncı iç işleyişi ezmeye, iskelet sistemini çökmeye zorlar, neredeyse tüm sistemin tüm ilişkileri koparacak bir vahameti; hem bu ağırlığı taşıma, hem bu ağırlığı besleme, hem bu ağırlığı sürdürebilir olmak için enerji sağlama, hem de bu ağırlıktan (sistemin çıktısından) sistemin yararlanmasını sağlama gibi sorunlarla, sistem yüz yüze kalır. Yani sistem yine dışa belirişini içe bir ilişki olarak yansımak, içte yeni ilişkilenmeler kurarak çözmek zorundadır.

Toplum sistemi de, kendi çıktısını, geri besleme, denetleme koşulları ile yasa ve kurumları ile bir iç etki olarak kendine döndürüp yansıtır. Bu sitemin başlangıç koşullarına sıkı sıkı bağlı
Oluşudur. Sistem çıktılar elde edebilmek için bireylerini güçlü kılmak zorundadır. Bu sistem bireylerinin üretim ilişkileniş gücüdür. Sistemin çıktısı olan dış beliriş yine sistemin içine referans edilerek, bireyin büyümesi ile sürtüştürür, sistemin kendi devinimi sistem iç işleyiş ilişkilenmelerine fren etkisi yapar. Bunlar yasalar ve kurumsallıklarla parçalı beliren bir egemenlik toplamıdır.

Sistem (toplum) bırakınız yapsınlar, bırakınız geçsinler gibi bilim dışılıkları kabul etmez. Ferdi büyütürken bırakır ve yaptırır. Ancak bu yapışın sisteme egemenci yansıması, sistemin başlangıç koşularına referans edilen çıktısı ile kararsız sapmalar lineerleştirilir. Sistemin tek yanlı nonlineer oluşu, sistemi zamanla bitirir yani sistem karasız çalışır, kararsızlıklara gider ve sistem bir krizle biter. Bu yüzden toplum aya gidecek diye iç işleyişlerini tüketen bir kararla; bırakınız yapsınlar bırakınız geçsinler diyerek iç parça ilişki başıbozukluğu (canlıda kanserleşme) yaratamaz. Hiç bir sistemde üniterdik egemenci olamaz. Tıpkı kalbiniz gibi...

Sistemin işlemesi olmadan birey büyümesinin bırakılıp geçilecek ve bırakılıp yapılacak Hiçbir durumu yoktur. Sistemin üretim ilişkilenmesi için, bireyini büyüten için bir ilişkilenme bağıntı birlikleri koyar olması zorunludur. Ancak bu ilişkileniş iç sürtünme ile dengelenip zorunlu bir fren etkisine dönüşür. Çünkü sistemin girişen dalgalanması, devinimi bu ilişkiyi zorunlu olarak, kendilik belirler. Fren; sınırlılıkları, girişim ilişkilerini ve üretimi sağlar. Çıktı başlangıç koşullarının bir iterasyonu ve çok az bir bin delikle değişmiş bir kısımdır. Bu da yeni durumun başlangıç koşulları olacaktır. Bireyin büyütülmesi sistemin sınırlılıkları ile bireyin frankeştayn laşmasını önler.

Sürecek 14

Bayram Kaya
Kayıt Tarihi : 8.4.2009 10:57:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

Bayram Kaya