sinsi, sinsi yağar zifiri karanlık
gecenin üstüne, üstüne
gök kubbede tüm kandillere üflenmiş
sokak lambaları, hak getire
köşe başlarını tutmuş batakhaneler
kerhanelerde yosmanın bini bir para
Ne çok özledim seni
bir bilsen
Ayrılık saati hiç gelmese
Zaman dursa birlikteyken
Ancak biliyorum
her şeyi paylaşmaya
beklemediğin bir günde
bir gecenin ayazında
battaniye gibi dökülsem dizlerine
sabaha kadar ağlayıp
“pişmanım, dön bana ay ışığım” desem…
yüzüme bakıp
Sen
Bir, beş, sekizin sonunda
bir nokta
Sen
deniz dibinde
istiridye içinde
yokluğun
kanatır içimi,
varlığınsa
havalandırmada bir sigara,
nemli koğuşumda
demli bir çay misali
Sen ki
Kibele gibi bereketli
Sen ki
Toroslar gibi yüce yürekli
Eteğinde topladın bizi
Koruyup kolladın
Tak,tak,tak…
kapı çalınıyor
kulağım kirişte
biliyorum gelen sen değilsindir
ama
Pandora’nın kutusunda kalan
can evimin üstünde
üç gün üç gece taşıdım
busenden kalan izi
kendime paye yaptım
bir sır gibi sakladım herkesten
bu, senden kalan izi
ağustosu on bir geçenin
gecesini dört yüz geçe
alışılmadık bir serinlikte
aksayan adamla oğlunu karşılar
koltuğu ekmekli kadın
yetiştirir müjdeyi
Tomurcuk
bir yağ tenekesinde
bir çift tomurcuktuk
birer çocuktuk
yurdumuz oldu
şiirleriniz çok özensiz kafiye uyumu hiç yok biraz daha emek verirseniz daha güzel şiirler ortaya çıkabilir
şiirleriniz özensiz,kafiye uyumu yok.dikkat ederseniz iyi olur