ÖZYAŞAMÖYKÜM
Hatay’ın Altınözü ilçesine bağlı, Büyükburç köyünde doğmuşum. Doğduğum yıl belli, fakat; doğduğum günü anam da bilmiyor.” Buğdaylar biçiliyordu.” der. Benim doğum günüm yok. Aylara dağılmış. Buğday biçim mevsimi haziran ve temmuz aylarının her günü, doğum günlerimdir.
İlkokulu doğduğum köyde, Büyükburç’ta bitirdim. İki kız, iki erkek kardeşim var. Kardeşlerimin en büyüğüyüm. Babamın babası "Halil" dedem; babam, 20 günlükken ölmüş. Nenem genç, güzel kadın. Başkasıyla evlenmiş. Babam hem öksüz, hem yetim kalmış. Doğarken acılarıyla doğmuş. Ana sütüne hasret. Babamın birçok kardeşi var. Önüne gelen her sütlü kadın acımış, babama meme vermiş, onu emzirmiş. Babamı Ayşe Ninesi, oğlunun yerine bağrına basmış, ciğerine koymuş torunu "Bereket"i. Nazarı, gözü gibi korumuş, koklamış, büyütmüş. Büyük amcası Zahra Hüseyin kollamış, sahip çıkmış babama. Babam algılamaya başlayınca; amcasını (Zahra Hüseyin) baba diye belletmişler kendine.
Ailenin en büyük çocuğu olduğum için, babam; okumam taraftarı değildi. Düşüncesine göre, kendisine bir yardımcı; aile bütçesine, katkı sağlayacak biri gerekliydi.
Babam, ben ilkokuldayken; her şubat ve yaz tatilinde beni,dinimi ve dinayetimi öğrenmem için köyün imamına gönderirdi. “ Biz ölünce mezarımıza gelir, bir kuran okursun.” derdi. Fakat ben, o kadar kalın kafalı biriymişim ki; ilkokul tatillerim boyunca ilk cüzü bile geçemedim. Kafam bir türlü o kargacık, burgacık; elifli, üstünlü, med ve cezirli şekillere basmadı. Yazık oldu hem babamın umutlarına hem de benim tatillerime. İlkokuldan sonra, iki yıl hep okuma özlemi çekerek yaşadım. Anam! Benim canım anam! Kendi gözünden bile saklayıp koruduğu beni, babamı ikna ederek okula gönderdi.
Altınözü Ortaokulunu, Antakya Merkez Lisesini bitirdim.
Lise son sınıfa geçtiğim yaz tatili dahil, her yaz, harçlığımı kazanmak için; Amik ve Ceyhan ovalarında ırgatlık, Mersin’de limon bahçelerine kamyonlarla kum taşıma işçiliği, Hatay Tapu ve Kadastro Müdürlüğünde teknisyen katipliği yaptım.
Liseyi bitirdikten sonra, dönemin siyasi koşulları nedeniyle eğitimime iki yıl ara verdim. 1973 sürecinden başlayarak, halkımın ve yurdumun özgürlüğü ve bağımsızlığı için; emekten, insan haklarından, özgür düşünceden yana olan, insanın insana kulluğunu yadsıyan siyasi yelpazede, demokrasi güçlerinin, devrimci mücadelenin saflarında yer aldım. Defalarca tutuklandım.1980 askeri darbesinden ben de payıma düşeni yaşadım. İskenderun – Akçay Askeri Cezaevinde 5 nolu koğuşta yattım. İlk duruşmada berat ettim.
1978 başında okumak amacıyla Almanya’ya gittim. Gelsenkırşen – Vupertal Üniversitesi siyasal bilgiler fakültesine kaydımı yaptırdım. Koşullarım gereği, kısa süre sonra memlekete dönmek zorunda kaldım.
Hatay Eğitim Enstitisü Türkçe bölümünü bitirdim. 1981 Eylülünde Urfa-Merkez Çamlıdere Ortaokuluna Türkçe öğretmeni olarak atandım. Urfa’da Merkez Ortaokulunda, Orhangazi Ortaokulunda çalıştım. 1989 eğitim ve öğretim yılında maaşla ödüllendirildim. Ağlayarak gittiğim ŞANLIURFA’dan, on yıl sonra yine ağlayarak ayrılacaktım. Beni ağlatan; acılarıma ve ağıtlarıma ortak olan, beni ve ailemi hiçbir zaman yalnız bırakmayan, kendi ailelerinin bir evladı sayan Urfa’nın dürüst ve onurlu halkından edindiğim dostlardan (Mustafa-Hasan Biner, Çamlıdereli Hüseyin Kaya ve aileleri) , dostluklardan ve sevdiklerimden, acı-tatlı yaşamış olduğum anılarımdan kopuyor olmamdı.
1991’de Eskişehir Anadolu Üniversitesinin (fark derslerini vererek) edebiyat bölümünü bitirdim.
Hiç kimseye ihanet etmedim. En dayanılmaz anlarımda bile kimseyi gammazlamadım, arkasından konuşmadım.Çoğul konuşup, tekil davranmadım. Riyakârlık en aşağılık duygudur. Ne söylediysem insanların yüzlerine dostça söyledim. Söylediklerimin hep arkasında durdum.Yanlış yaptığımı anladığım an, çocuk da olsa; o kişiden özür dileme yüceliğinden kaçınmadım. Yalandan ve yalan söyleyenden korkar, kaçarım. Çünki; o nitelikteki insanların yıkamayacakları hiç bir kutsal değerlerinin kalmadığını yaşadım ve bilirim. Hiç kimse için sessiz düşünmedim. Sözlerim, gözlerim ve yüzüm hep yüreğimle örtüşük yaşadım. Maddi ve manevi anlamda veremeyeceğim hiçbir hesabım olmadı. Hiç kimseyi küçümsemedim. Unvanı, görevi kim ne olursa olsun, saygı duydum, fakat; hiçbir zaman, önünde eğilmedim. Çünki; eğilirsem, hep eğilmemin bekleneceğini bilirim. Bu nedenle çoğu kez kırıldım, fakat; eğilmedim. Bu güne değin hep alnım ak ve açık yaşadım.
Ortaokulda üç yıl, aynı sınıfta okuduğum, acı ve sevinçlerimin ortağı, takatımı aşan, dayanma gücümün bittiği yaşam olaylarında, yiğitçe ve onurluca her zaman yanımda olan, bana yaşama umudu ve sevinci veren, dünyaya yeniden gelsem, kendisiyle yine evlenebileceğim eşim, dostum, arkadaşım, sır yoldaşım SUENDAM’ la evlendim. İki kızımız var.
2011 Temmuzunda Antakya Atatürk Lisesinde edebiyat öğretmeni olarak çalışmaktayken emekli oldum.
Ve gün yüzlü çocuğu,
Sorar: Nerede babam?
Bakarlar, oldu, bitti;
Gelir, derler çocuğa,
merhba.
hocam Atatürk Lisesınden eski hemde çok eski bir öğrenciniz....ilk mezunlarından lisenin.sizlere ulaşamıyoruz yardımcı olabilrsenız....