cehennemde soğutulmuş bir yürekle girmeliyim bu şehre
yoksa günahlarım okunur gözlerimden
uyursam ölüler beni uyandırmaz
büyücü, bırak elindeki asayı
güz elmaları çürüsün
I
karanlıktı yağmur
belli ki ötelerde gece
bir gül yaprağının keskinliğinde
üşüyordum
günün en güzel saatlerinden yontuyorduk hayallerimizi
akşam güneşinden kızıl elbiseler kesiyorduk
bir rüya piramidinin cam odalarında
biz gurbeti hiç yaşamamıştık
önce sükut vardı
boğazlanmış bir adam edasıyla gülmüşüm fotoğraflarda
idamı ertelenmiş bir mahkum suretiyle
durup
batan her günü
etime gömülen bir hançer sanmışım
otobüslerde uzayıpta durmuş gövdem
I
karanlık bir gecenin soğukluğu
parmak aralarından sızan
beklenen hazin bir ekimdir aslında
kurulup yıkılan şehirlerin ötesinde
yalınkılıç girdiğim savaşlarda
yenilmişim.
daraltan, boğduran, kahreden bakışların müptelası
belanın nazargâhıymış kalbim.
uykulara serilmiş rüya atlasından bir ülkeye girdim
yatakların üzerinde makinalar, kaygısız ve akışkan
okyanuslarla vuruşa vuruşa devrilmiş dağlar
avuçlarımda ölü çiçekler, kan cevheri
hıçkıra hıçkıra akan nehirlerden geçtim
yorgun sabahlar çalınıyor gözlerimden
çirkinleşen bir çocuk oluyorum gri beyaz göğe karşı
kuru dallarda ansızın açan ve dökülüveren çiçeklerin
rengarenk ve diz boyu olduğu o iklimde
hırçın bir rüzgarın öfkesinden savrularak geçiyorum
Ey kendi karanlığına mahkum şehir.
ben yürüdüm sokaklarında bütün kasırgalarımla
Kar yağarken
Bana ram oldu düşler ülkesinden kaçan hayaller
Direndim, esrimedim şarkılarından
Kanıma bulaşmadı ağulu akşamların
I
bir dolunay vakti
aynadaki cesedimin yansımalarında
bilmem kaçıncı intiharımı kurguluyorum
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!