Doğduğumdan beri hep koştum...yürüdüm...koştum...
İlk günkünden farklı olarak, kirli bir boştum.
Yüzde bir de olsa dünyada kalma ihtimâlim;
Neler yapardım, neler!
Hiç...Hiç ihtimâlim yokken, neleer yapıyorum;
Neden bunca hayâller?
Onları gör, hayattan bık ve yaşamdan kesil,
İşte size, yeni gelen, acaip bir nesil;
Anasına binip, babasıyla evlenenler,
Şu devler arasında cüceyken devlenenler.
Zaman utanıyor onlar ile geçmekten,
Zifirî karanlık içinde, fikrim, aydınlık,
Yaşantım, en hoş aydınlık içinde, karanlık!
(1993-Adana)
Kuşlar dönse de yuvaya
sakın
Sen dönme canım!...
Hasretin yaşamıma devâ
Ben; hasretle onulmaz bir yarayım
Sen geri gelirsen
Ölüm gibi ansızın sönüverdi ışıklar,
Peçelerini indirdi gelen karanlıklar.
Odama doldu, hüznün matemli çağrıları,
Şaha kalktı, ruhumun dinmeyen ağrıları.
Ya bin yıl ya bin asır geçti saniyelerde,
Ölümün kolları vardı battaniyelerde.
Ruhsuz maddenin esiri olmuş, ruhsuz insan,
Gerçek yolu tarif eder mi sendeki lîsan?
Rakibini bilmeyen, mânâsız, ruhsuz mahluk,
Maddelere hükmemek mi sence gerçek kulluk?
Sen, arsızlığı namusluluk sayanlardansın,
Maddeye hükmedişle küfre kayanlardansın,
Zikirde iş; yalanı bile hakka çevirmek,
Bu hale gelene dek zikir, zikir devirmek!(1996)
Genci, yaşlısı çırıl-çıplak, hep curcuna,
Yaşamlar, sanki desenli bir muşamba.
Hiç olmazsa muşambada ölçü belli,
İnsanların ölçüsü kalmamış temelli.(1988)
*Bu şiirimi bir zamanlar değerinin çok ötesinde gördüğüm ve yanıldığım Silifke'li Hacer AYDIN'a ithaf ediyorum.
Hacer; yaşam esrarının gizlendiği güzel...
Halil; bu esrara uzana, meçhûl garip el...
Sende, büyük sırra ermenin doymaz visâli
Bende gaibi kurcalayan kâşifin hali...
Günah deryasına dalar insanlar,
Nefse selam verdikleri anlarda.
Küfre götürür insanı yalanlar,
Boşluğa düştükleri zamanlarda.
Zerre zerre küfrün çocuğu olur,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!