Halepçe Katliamı Şiiri - Mehmet Çobanoğlu

Mehmet Çobanoğlu
2547

ŞİİR


17

TAKİPÇİ

Halepçe Katliamı

Yağan zehirdir, yağan kurşun
Yağan ölümdür oy hawar hawar
Bahara sayılı günler kala
Zamansız bastı soğuklar
Bedenler dondu
Bedenler döküldü
Halepçe sokakları kan revan içinde
Ne bülbüllerden feryat-figan
Ne kavallardan ezgiler
Ne çığlıklar
Nede koşuşturan çocuklar var

Yerlerde binlerce ölü var
Sayıları belirsiz
Kimi yaşlı, kimi genç ya da çocuk
Kimileri de henüz bebek
Anneler, babalar ölürken
Kimi eşine, kimi kardeşine
Kimi çocuğuna sarılmış
Oy hawar
Ne şivan
Ne ağıt yapacak
Ne de
Bağıracak, dövünecek kimseler kalmamış

Newroz’a günler kala
Nerde kaldı o kızıl güneş
Nerde kaldı beklenen bahar
Nerde o bahsedilen kardeşlik
Hepsi yalan
Ey Kürt halkı
Halepçe Halepçe olalı
Sen görmedin böyle acı
Alev alaz yanarken tenin
Paramparça olurken yaşamın
Bedeninden etler dökülürken
Ah bu ne zulüm
Benzeri ne olmuş ne de duyulmuş
Görülmemiş bir vahşet
Saddam Hüseyin
Faşistliğini, gaddarlığını yaparken
Kimleri de ona destek oldu
Baasa kimler cesaret verdi
Tahran’dan, Şam’dan, Ankara’dan
Neden yükseldi neşeden sevinçten o yükselen çığlıklar

Bugün on altı Mart
Yıl bin dokuz yüz seksen sekiz
Tarihe bir kara leke daha düştü
Dün Koçgiri ‘de, Dersim’de
Ağrı’da, bugün kanayan Halepçe’de
Hayat durdu, yaşam dibe vurdu
İşte Kürtler'e yapılan bir soykırımı daha
Yedi bin ölü! yüz binlerce sakat var
Dünya bir kez daha görmüyor yaşanan zulmü
Ey halkım artık uyan başka Halepçe‘ler olmasın bir daha

10.03.2005
Yıldırım

Mehmet Çobanoğlu
Kayıt Tarihi : 25.12.2007 21:09:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.
  • Mahmut Nazik
    Mahmut Nazik

    SONRA YAPILACAK TEK ŞEY VAR


    Sen. Makine başındaki adam ve atölyedeki. Sana yarın su boruları ve vanalar yerine
    çelik miğferler ve makineli tüfekler yapmanı emrederlerse, yapılacak bir tek şey var:
    HAYIR de!...

    Sen. Tezgahı ardındaki kız ve bürodaki kız. Sana yarın bomba doldurmanı ve keskin
    nişancı tüfekler için hedef dürbünleri monte etmeni emrederlerse,
    yapacağın bir tek şey var:
    HAYIR de!...

    Sen. Fabrika sahibi. Sana yarın pudra ve kakao yerine barut satmanı emrederlerse,
    yapacağın bir tek şey var:
    HAYIR de!...

    Sen. Laboratuardaki araştırmacı. Sana yarın eski yaşama karşı yeni bir ölüm icat
    etmeni emrederlerse, yapacağın bir tek şey var:
    HAYIR de!...

    Sen. Odasındaki ozan. Sana yarın aşk şarkıları yerine nefret şarkıları söylemeni emrederlerse,
    yapacağın bir tek şey var:
    HAYIR de!...

    Sen. Hastası başındaki doktor. Sana yarın savaşa adam yazmanı emrederlerse,
    yapacağın bir tek şey var:
    HAYIR de!...

    Sen. Kürsüdeki din adamı. Sana yarın savaşa dair kutsal sözler söylemeni emrederlerse,
    yapacağın bir tek şey var:
    HAYIR de!...

    Sen. Vapurdaki kaptan. Sana yarın buğday yerine top ve tank taşımanı emrederlerse,
    yapacağın bir tek şey var:
    HAYIR de!...

    Sen. Havaalanındaki pilot. Sana yarın kentler üzerine bomba ve fosfor yağdırmanı emrederlerse,
    yapacağın bir tek şey var:
    HAYIR de!...

    Sen. Dikiş masası başındaki terzi. Sana yarın üniformalar dikmeni emrederlerse, yapacağın bir tek şey var:
    HAYIR de!...

    Sen. Cübbesi içindeki yargıç. Sana yarın savaş mahkemesine gitmeni emrederlerse, yapacağın bir tek şey var:
    HAYIR de!...

    Sen. İstasyondaki adam. Sana yarın cephane treni ve kıt'a nakli için kalkış sinyali vermeni emrederlerse,
    yapacağın bir tek şey var:
    HAYIR de!...


    Sen. Kentin varoşlarındaki adam. Sana yarın gelir de siper kazmanı emrederlerse, yapacağın bir tek şey var:
    HAYIR de!...

    Sen. Normandiya'daki ana ve Ukranya'daki, sen Frisko ve Londra'daki ana. Sen Hoangho ve Missisippi' deki
    ve Hamburg ve Kore ve Oslo'daki ana., bütün toprak parçaları üzerindeki analar, dünyadaki analar, sizden
    yarın yeni kırgınlar için hemşireler ve çocuklar doğurmanızı isterlerse, dünyadaki analar, yapacağınız bir tek şey var:
    HAYIR deyin!... Analar, HAYIR deyin!...

    Çünkü eğer hayır demezseniz, eğer hayır demezseniz analar, sonra, sonra:

    Gürültülü vapur dumanlarıyla yüklü liman kentlerinde büyük gemiler inildiye inildiye sessizleşecek, dev mamut
    kadavraları gibi su üstünde ölgün ve hantal, su yosunu, deniz bitkileri ve midye kabuklarıyla kaplı, önceleri
    öyle ipildeyip çınlayan gövdesi mezarlık ve çürümüş balık kokusuyla yüklü, yıpranmış, hasta ve ölü gövdesi
    rıhtım duvarlarına karşı, ölü ve yalnız rıhtım duvarlarına karşı yalpalanacak.

    Tramvaylar beyinsiz, ışıltısız, cam gözlü kafesler gibi yamru yumru olacak. Çürümüş hangarların arkasında, büyük
    çukurlar açılmış yitik caddelerde raylar öylece duracak.

    Çamur grisi, pelteleşmiş, kurşuni bir sessizlik dönenecek ortalığı, her şeyi unutarak, büyüyecek okullarda ve üniversitelerde
    ve tiyatro salonlarında büyüyecek, stadyumlarda ve çocuk parklarında, korkunç ve hırslı kesintisiz bir sessizlik büyüyecek.

    Güneşli taze bağlar yıkık yamaçlarda çürüyecek, kuraklaşan toprakta kuruyacak, pirinç ve patates ekilmeyen tarlalarda
    donacak ve sığırlar katılaşmış bacaklarını devrilmiş iskemleler gibi dikecek gökyüzüne.

    Enstitülerde büyük doktorların dahi buluşları asitlenecek, çürüyüp, mantarsı küfle kaplanacak.

    Mutfaklarda, hücre odalarda ve kilerlerde, soğuk hava depolarında ve ambarlarda son torba un, son kase çilek, kabak
    ve diğerleri bozulup gidecek, ekmek ters çevrilmiş masaların altında, parça parça olmuş tabakların üstünde yemyeşil kesilecek,
    ortalığa yayılan yağ arap sabunu gibi kokacak, tarlalarda buğday paslanmış karasabanların yanına düşüp kalacak, yok edilmiş
    bir ordu gibi ve tüten tuğla bacalar, demirci ocakları ve yıkık fabrika bacaları sonsuz çimle kaplanarak ufalanacak, ufalanacak,
    ufalanacak.

    Sonra son insan dökülüp parçalanmış barsaklarıyla ve kirlenmiş ciğerleriyle zehir gibi kızaran güneşin altında yalnız ve yanıtsız
    ve yalpalayan yıldızların altında bir yanılgı gibi ordan oraya dolaşacak, o kocaman beton yığınları, tenha kentlerin soğuk putları
    ve gözden kaçması olanaksız toplu mezarlar arasında yalnız, son insan, kupkuru, delirmiş, allaha küfrederek, yakınarak o korkunç
    soruyu soracak : NEDEN? Bu ses bozkır derinliğinde yiterek duyulmaz bir hale gelecek, yıkıntılar üzerinde esecek, çatlaklar
    arasından akacak, bu ses, ibadethane enkazları içinde ve sığınaklara çarparak şaklayacak, kan birikintileri üzerine düşecek,
    duyulmayacak, yanıtlanmayacak, son insan-hayvanın son hayvanca bağırışı.

    Tüm bunlar olacak, yarın, yarın belki, belki hemen bu gece, belki bu gece, eğer-eğer-eğer siz.
    HAYIR demezseniz!...



    Wolfgang BORCHERT

    Cevap Yaz
  • Bekir Urfalı
    Bekir Urfalı

    yüreğinize sağlık...

    Cevap Yaz
  • Mahir Demir
    Mahir Demir

    Halepçe katliamı, sahipsiz kalmıştır.
    Ermeniler, filistinliler, bosnalılar, yahudiler tarihe not düşebildiler ama kürtler öksüz ve yetim tarihe not düşemediler.

    Cevap Yaz
  • Adem Uysal
    Adem Uysal

    şiddet ve katliam nereden gelirse gelsin kınanmalıdır. insanların içine korku salmak, onları huzursuz etmek, hatta bir bahane bulup onları katletmek vahşettir. kutlarım şiirini ve seni selam ile.../10/

    Cevap Yaz
  • Şerafettin Muş
    Şerafettin Muş

    Yağan zehirdir, yağan kurşun
    Yağan ölümdür oy hewar hewar---halepce insanlığın utanan yüzüydü kaleminiz denmesi gerekenleri fazlasıyla demiş duyarlı yüreğini kutluyorum eline sağlık üstadım saygılarımla

    Cevap Yaz

TÜM YORUMLAR (19)

Mehmet Çobanoğlu