Muğlalı Bilgisayar Mühendisi / Yazar / Tasarımcı
Yolculuk, 1990 yılının ilkbaharında Ege’de başlar. O yıllar, çok popüler olan fakat günümüze kadar gelemeyen misket, taso gibi aklınıza gelen doksanları çağrıştıran oyunlar ile özetlenir. Zaman hızla geçerken öğrenmenin tadını projelerle çıkarmaya başlamıştım. Bu sırada evin bir bölümünde kurduğum elektronik projelerle uğraştığım atölyemi saymadan edemem. Orada farklı çalışmalar, keşifler ve tasarımlar yapardım. Şu an birbirlerinden farklı birçok proje o yaptığım halleriyle gözlerimde canland ...
Saat sabaha karşı iki olmak üzere;
Ne uykum var ne de kalkıp koşma isteğim.
Sadece düşünesim var, düşleyesim var.
Birini ya da birilerini
Bilmem hatırlar mıyım o günleri
Aksiyon filmlerinde olur, cesur yürekli âşıklar
Bazen kadere inanır, bazen de rüyalarda gördüğüne
Cesur delikanlılar da başka sever hani, tutuşurcasına
Çarpar kapıyı girer ortama, yıkar masayı
Dağıtır ortalığı, sonra da kendine bir kahve söyler
Ansızın, hiç beklenmedik anda karşıma çıktı
Beni benden aldı, seni ilk gördüğümde tenin
Canı yansa da beynimin, hissetmiyordum sızısını
Çarklar geri sarsa da sürekli düşünecek olsam da seni
Diyarları gezmek lazımmış seveceğin birini bulmak için
Akıl almaz olaylar, gizemler ve endişeler
Bacadan tüten ılık duman parçası namertçe
Cam kırıkları avucunda sırılsıklam,
Çamurdan alevler için yanan gözyaşları
Dehşete kapılmış yalınayak gezen duvar
Aklıma geldikçe seni düşünüyorum,
Duygulanıp duygularda boğulup içiyorum.
Sensiz dakikaların acısını çıkarıyorum,
Dudaklarım kurudukça sana bakıyorum.
Kendimi bar taburesinde alıkoymak,
Bana kendinden bahset,
Mesela gözlerinden, mesela sözlerinden;
Bana bir şiir oku, içinde sen olan,
Sensizlik kaçınılmaz olsun, her bu demde.
Bana huzurun kokusu nasıldır onu anlat.
Ne kök salacak ne uçacak,
Ne de yok olup gidecek,
Ama şurada sade, sessiz ve kimsesiz
Ne ağlayan gözler ne unutan yüzler olacak,
Ne de efkârlı bir kedi, adı duman,
Bir deniz ol, bir yağmur ya da bir çöl;
Ben de denizdeki gemi,
Yağmurdaki damla, çöldeki kum olayım.
Bir toprak ol, bir orman ya da bir habitat;
Ben de topraktaki bereket,
Bir şeftali düşün, ağaçtan düşmüş ve parçalanmış,
Bir deniz düşün, içinde milyonlarca balık ve kargaşa,
Bir gökyüzü düşün, özgürce uçan bulutlar ve ahenk,
Bir sen düşün, gözlerine bakıldıkça dalınıp gidilen.
Sessiz bir gülücük atar,
Sanki hiç gülmemiş gibi,
Dudaklarından bal süzülür,
Yedi cihanın tatlılığı oymuş gibi.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!