Halatların ömrü kısa diye zincire vurdum ...

içimin özetinde..
Barut kokusu ve karanlık el var
İçimde hayat bulan…
Gamsız gecelerin beyhude sarhoşu,
Faytonlu kemer gezmelerin mavi bakışlı adamı
Seni liman şehrinden yolcu ettiğim günden beri.
Jilet yüzüme ellerim değmiyor
Tırpanlar terli alınlarıyla, resmi gövdemi biçiyor.
Hikâyesini bilmediğim bir çingene bana üzülüyor
Sen bir vapur sesinde perişan ediyorsun oysa beni
Perişanlığın ömrü kısa diye zincire vuruyorum kederleri

Satenden geceliğini bir geminin kamarasında unuttun diye
Gıyabında tutuklama emirleri çıktı, uzandığın yatağın
Güvertesinde simitle kahvaltı yaptırdığın tüm martılar
Tutsak kılındı…
Direklerinin arasında, parmaklarınla sıkıştırdığın ay.
Sürgün kılındı on dört ay.
Derin ve tuzlu kadehin köpükleri yüzüne değdi diye
Bütün balıkçılarının misinasının uçlarına takılan,
Sokağa çıkma yasağı oldu…
Seni benden uzaklaştırma cezasına çarptıran,
Gemiyi yakaladım sazlık parkının orada…
Bakırdan gözleri vardı mızraktan elleri
Halatın ömrü kısa diye zincire vurdum gemileri

Rengine safran kattım,
Neşesinin içine acılı bir ihanet, denizin…
Şimdi bir şişe şarapla fener diplerinde beklemekteyim.
Ne zaman gıcırdayan bir gemi döver bir köpüğü
İçimde koskoca bir aşk ağzımdan dökülür…
Sana kurdum;
Bekleme zamanlarını ve gelmeyiş saatlerini…
Bütün vapur seslerinde bir çizik daha atıyorum,
Bedenimde en son dokunduğun yere…
Akortlarda sen varsın şarkıların, düşmüş heceleri
Bestelerin ömrü kısa diye gövdeme vurdum tüm sesleri

21.08.2008 13.43 perşembe

Kirliyim, terliyim, çirkinim, fakirim ama sana yazacak kadar, seni yazacak kadar şairim...