Hal-i Pürmelâlimdir! Şiiri - Yorumlar

Alper Gencer
137

ŞİİR


137

TAKİPÇİ

Ömrümün son yirmi gününde ettiğiniz küfre ve hakarete önceki otuz küsur senemde maruz kalmamıştım. Ne provokatörlüğüm kaldı, ne dönekliğim; ne yalancılığım kaldı, ne de kâfirliğim… Eksik olmayın, bu dünyada henüz mülk edinmemiş zatıma cehennemin yedi kat dibinde el ele vererek bir suit daire aldınız bile. Üstelik bunun hala size ne faydası olduğu hakkında en ufak bir fikre sahip olmuş da değilim. Zebanilerin beni cayır cayır yaktığı çukuru cennet locasından ibretlik bir manzara olarak seyretmeyi düşünüyorsanız, cennet tahayyülünüzü bir daha gözden geçirin derim. Gerçi Allah hakkında bildiklerimi söyler söylemez, işi ehline bırakmadığım için bir de vaiz damgası yiyorum ki, elinizde olsa o güzel yâri sevmemi de alıkoyacaksınız benden.

Ey babalarının inançlarını devralan kalabalık! Babanız nasıl seviyorsa, öyle sevmek istiyorsunuz Rabbinizi, eyvallah! Ama ben öyle inandırıldım ki, başkalarının aşkı gönlünüze dolup sizin “biricik” aşkınız olmadıkça; aşk diye bildiğiniz, yârin etrafına toplanan kalabalığın arasında dolaşan bir rivayetten ibarettir sadece. Yâriniz hakkında bildikleriniz herkesin bildiklerinden farklı değilse, kalabalığın fısıltısını taşıyorsunuzdur üzerinizde. Ve dahi yüzyıllardır devam eden, saltanat ve devlet korkusuyla şekillenen bir dinin gereklerini… Yok mudur bunun faydaları? Vardır elbette! Ya zararı, eksiği? Ona ne şüphe!

Ömrümün hiçbir döneminde İslamcı olmadım. Kendilerine İslamcı diyen dostlarım oldu beraber ekmek yediğimiz, bir’likte Allah dediğimiz. İslamcı, soğuk bir kelime! Zaten yapım eklerinden hazzetmem, bir şeyi yapmaktansa çekmek iyidir fikrimce. İyelik ekleriyle de ciddi sorunlarım var. Çünkü bir şeyin sahibi olduğumuz zannı, görüyorum ki sahibi olunan kıymetin çoğu zaman önüne geçiyor. İnsan ya da kul kelimesinden geçip kendine demokrat, muhafazakâr, sosyalist, kemalist, milliyetçi, islamcı, cumhuriyetçi, komünist vs. diyen herkese bakın, çoktan sahibi olmuşlar esasen hizmetinde olmaları gereken mefkûrelerinin. Hepsi özünde bir zaman iyi niyet barındırıyordu belki. Ama artık bir topluluğun içine girilir girilmez, kapısı çalınan birer odaya dönüşmüş durumdalar. İşin doğrusu, içinde halis bir niyet, doğru bir amaç olduğu düşüncesiyle insanları tefrik etmek maksadıyla kuruldu bence bütün bu localar. Yoksa özünde bir insanın ötekinden ne farkı var? Neşet Baba’nın da dediği gibi: “Güneşi bir kuvvet karaltır mı hiç / Allah sevmediğini yaratır mı hiç”.

Senelerdir şunu tartışıyorum bazılarıyla: İnsan kendine bir yol bellemişse o yol ile mi, yoksa o yolun sonu ile mi birlikte anılmalıdır? Yola çıkanın derdi yürüdüğü yol mudur, yoksa o yolun sonu mu olmalıdır? Bir insanı yola çıkaran/çağıran şey yolun bizzat kendisi midir, yoksa o yolun gittiği yerin yahut o yolda yürümenin beklentisi midir? İslam bir yolsa mesela, ondan beklentimiz değil midir esas olan? Müslümanlık hani adaletli olmak, merhametli olmak, iyilik yapmayı sevmek, aciz olmak, mütemadiyen sevgiyle davranmak, yardımsever olmak, kötülükten sakınmak, kalp kırmamak vb. gibi akidelerle donatılmışsa eğer; İslamcı kelimesi yerine kendinize adaletli, merhametli, sevgili gibi isimleri ne için seçmediğinizi bir türlü anlayamadım. Ve bu yüzden bir türlü İslamcı olamadım. Hele dindar yahut moda deyimle mütedeyyin hiç olamadım. Bunun için bana kızmayın, birbirimizi sevmek için birbirimizi anlamak zorunda değiliz. Birbirimize teklifimiz sadece Allah ise, birbirimizden vazgeçemeyiz. Bunu da merhametle, ancak severek başarabiliriz gibi geliyor bana.

Tamamını Oku

Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta