bu yağmurlar eski yağmurlar değil
o çok sevdiğimiz yağmur taneleri
artık kırık seramik parçaları gibi batıyor ömrümüze
her günümüz delik deşik
biz bardaktan boşalırcasına kanıyoruz
bu şehrin mazgallarından akıp gittikçe hayat
biz acılarımızı abaküs boncuğu gibi sıraya diziyoruz
çıkmaz sokaklarda kapana kısıldık
şehrin arka mahallelerine düşüyor artık gölgemiz
elde avuçta bir kuru canımız kaldı
bir yandan yaşamak için çırpınıyor
bir yandan afili ölümler beğeniyoruz kendimize
yanlış anlamayın kendimizi övmüyoruz
hal-i pür-melalimizi beyan ediyoruz
lanetlenmiş Lut kavmi gibiyiz
günü kurtarayım derken dünümüzü tefeciye bozdurduk
artık her saklambacın ilk sobeleneni
her süreğin en kıdemli avıyız
düş yorgunuyuz
aşk yorgunuyuz
aşka açılan kapılarımız darmadağın
gözlerimizde katledilmiş aşkların kızıllığı
pire için yorgan yakmaya bahane arıyoruz
gitgide anlamsızlaşıyor nefes almak
ha bire bizi çağırıyor içimizdeki kör uçurum
bir adım atsak
belki bu sonsuz kahır son bulacak
belki içimizdeki yitik nehir yatağına kavuşacak
öldürün ulan öldürün bizi
yoksa kahrımız bu şehri havaya uçuracak
Ömer Yücekaya 2
Kayıt Tarihi : 25.12.2024 15:39:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!