Dostum Mehmet Akyol ve İÇAN ulularına ithaf...
Biliriz elbet, düşünenlerin:
Çok eskilerden;
Sokrateslerin, Eflatunların,
Büyükler büyükleri;
Alilerin, Hüseyinlerin
Yüce insanlar:
Mevla’na, Hacı Bayramların
Hocası olsa da Akşemsettin
Olamaz,oldurmazlar, bildiklerini uygulaması
.....
Siz mahcup mu edecektiniz?
Yezitleri, Omarları, Mülcemleri, Şimirleri
Zaman aynı, mekan aynı, hırs aynı
Ufak tefek fark olsa da, metot aynı aynı
Çıkar oldu mu?
Çekinmezler takarlar mızraklara Kitabullahı
Aldılar mı?
Bir yağlı kemik kokusu
Atılır her türlü takla alimallah
Gözlerini kan bürür, duymazlar bile ahı
Vurmak için çöl sıcağında yanmış yürekleri
Kesmek için suya giden yolları
Keserler doğru sözü, çekerler pervasızca silahı
ULAŞmak için kemiklere; YILDIRIMlar bulunur,
Can atar yıkmak, can evinden hançerlemek için bir Müftü..
Saldırır masumların üstüne;
Yezit adına, kendi hesabına; Zeyitler, Şamirler ittifak kurar
Yeter ki çıkarları uyuşsun;
Birleşir iştiyakla tüm şer ordusu
Hedefe varmak için;
Kullanılır, yüceler, siyasal önderler
İstismar edilir her türlü kutsal,
Zaman akıp gitse de;
Bu kafa milim ilerlemez
Yöntem aynı, düzen aynı
Tek fark sahne dekoru.
Bir olur tarik,siyaset, ticaret
Durur akan su.
...
Söylersiniz; kendiniz olun, İradenizle doğruyu bulun
Kabul görmez,, duyurmazlar hakikati uğultulara boğarak
Hakkı, toplumsal düzeni, sosyal sorumluğu iter bir kenara
Gelirler hep birlikte çıkarlarını öne alarak
“Siz ne yaptınız” diye Başbakan feryat etse de
Üşüşürler aynı yere hınzırca
Kolaçan ederler tek tek çıkarlarını kurnazca
Yağlı kemik yerken kuyruklar dik,
Kemik sahipleri karşısında benlik yok, her şey sinik,
Kemik kesilir diye, kuyruklar inik.
.......
Öyle olmuştu zamanında da
Zira,Yezit nezdinde,
Mevkii sağlam, nufüz kuvvetli,
Abdullah İbni Abbas ikaz etmişti Ali’yi:
”Muaviye ve adamları.Dünya adamları... Bunlar yerlerinde kaldıkça bir şey olmaz. Aksi halde kıyamet koparırlar.”
O yüzdendir ki;
Sehl bin Hunef’lerin yolu kesilecek atlılar bulunur.
Haset ile korkup, suçlarlar tezvirat ve fesat ile
Bulurlar yıkmak için her dem bir Müftü..
Vaziyet huzur olsa;
Zira anlaşma, kuvvet demektir. Ama karışıklık, fesat.
Fesattan medet uman Abdullah İbni Sebe,
Halit İbni Mülcem vaziyet alır.
Savaştan geri duran Zübeyr bin Avvam’ı namazda vurur:
Amr bin Cürmüz.
Talha bin Ubeydullah, ne kaçsa savaştan;
Siyasi ihtiras ve entrika adına
Bir ok atacak Mervan bin Hakem bulunur
Elbet siyaset değil.
Fakat, Firavunlar ülkesi düşü için;
Amr ibn’il –As hileye, hasede başvurur. Dalavere çevirir.
Ali’yi hükmen ortadan kaldırır.
Yetmez..
Mülcem, bir sabah namazda hancer indirir alnına Ali’nin
Ali, can evine kast eden için “Yine de cezalandırmayın nefesim çıkmadan” diyecek olsa da...
........
Desin dursun Hüseyin’e şair Farazdak:
“Halkın gönlü senle, fakat kılıçları Beni Ümeyye iledir”
Görüntü farklı olsa da hakikat budur.
Zira Habil’den bu yana
Halkı, kalbi başka çıkarları başka yöne götürür
Mana makamı Medine’den, iktidara..
Dünya mekanı Küfe’ye gitmek isteyen Hüseyin; ”İsterseniz terk edin, size zarar gelmesin. Ben tek başına giderim” diye mahiyetini serbest bıraksa da
Bırakmaz O’nu yağlı kuyruk peşindekiler....
Bulunur dünyalıklar için; Makamı, sarayları Irak’daki arazileri elden çıkmasın diye korkan Übeydullah bin Ziyat,
Ve kulu bir Ömer bin Saad bin Ebi Vakkas,
Adamların ne küçük şeyler için alçaldığını bilen Hüseyin, bildirir hatta yalvarır ashabına “terk edin beni”
Ama terk etmezler binler ordulara karşı bir avuç yakınları..
Keserler suyla irtibatı Amr bin Haccac ve adamları,
Ürkerek ruhaniyetinden Hüseyin’in Ubeydullah Bin Ziyat kabul etse Hüseyin’in teklifini,
Şimr, çıkar karşısına şeytan olarak.
Bir an önce işi bitirmek gerek.
Şamdan nasıl olsa çok yağlı kemik gelecek
Dört bin azılı orduya karşı; 72 şehit, Hüseyin’de yara ağır, Otuz üç mizrak ve ok, otuz dört kılıç yarası
Zurra bin Serik, Vurur Hüseyin’in öpülesi eline ve omuzuna kılıç
Sinan bin Enes En -Nehai harbe saplar ve başını keser
Ağlayın..ağlayın
Yezid’e sövenler. İbni Ziyat yezitleri fersah fersah geçti...
Şimirler, dünyalık için cenneti değil cehennem kapılarını seçti.
Heyhat, asırlar geçse bile zaman çok çabuk akıp geçti.
Haksız çıkarırlar mı hiç kemik peşindekiler?
Zira zamane aynı, mekan aynı, hırs aynı
Ufak tefek fark olsa da;
Metod aynı aynı kafa aynı, yöntem aynı, düzen aynı,
Tek fark sahne dekoru.
Haklısınız:
Çıkmamalı idi haksız; Şamirler, Omarlar ve “şimirin eşekleri..”
Yezit namına Hakkı susturan Yezit’ten kemik uman itleri...
Necati Çavdar
Temmuz 2004
Kayıt Tarihi : 29.3.2006 01:14:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!