RİNT BİR ŞAİR: İLHAMİ BULUT
Bu gün size, bu gazetede en az bir yazılı eseri bulunan ve Elazığlı olan yazar ve şairleri “Elazığ Kalemleri” başlığı ile yazan şair İlhami Bulut’u anlatmaya çalışacağım.
“Her edebiyatçı biraz şair, her şair de biraz rinttir” diyor işin erbabı. Yani şiirle meşgul olan her şair kendisini adeta şiirin içinde kaybolmuş (şiir olmuş) bulur.
Aslında bu şiirde kayboluş da biraz mistisizm değil midir? Mistisizm yalnız dini alanlar için kullanılmaz. Ruhun yöneldiği, zevkle uğraş verip temaşa ettiği her uğraşı esasen mistisizm değil midir?
Yazanla yazılan arasındaki bu enteraktif ilişkiyi edebiyatın, belki şiirin dışında pek bulamayız. İlhami Bulut belki de bu cümleyi ispat sadedinde; “Bu aşkla / yanarken diri diri / Ölümü öldürmeden / Bir çuvala giremeyiz bu aşkla.” diyor.
Önce biraz şairimizin hayat hikayesine (şimdi buna öz geçmiş diyorlar) bakalım: İlhami Bulut 1956 yılında Elazığ/ Pelte köyünde dünyaya gelir. Elazığ Orta Okulunu ve Ticaret Lisesini bitirdikten sonra 1977 yılında askere gider. Askerlik dönüşü 1979 yılında Elazığ Adliyesinde Zabit Kâtibi olur. Aynı yıl evlenir. Bu arada 1987 Fırat Üniversitesi Edebiyat Fakültesine kayıt yaptırır ama hem memuriyet hem de öğrencilik bir arada yürümez diyerek okulu bırakır. Kısa sürede terfi ederek 1991 yılında İcra Müdürü olur. Erzurum/Narman’da, Kayseri/Sarız’da, Malatya/Yeşilyurt’ta ve Elazığ’da icra müdürlüklerinde bulunur. 2012 yılında İstanbul/ Çağlayan adliyesine icra müdürü olarak tayin edilir. 2013 yılının Haziran ayında emekli olur.
2011 yılında şiirlerini topladığı “Sır Sızıntısı” kitabını yayınlar. Halen yerel Yeniçağ ve Haberkent gazetelerinde köşe yazarlığı yapmaktadır. Haberkent Gazetesi’nde “Elazığ Kalemleri” başlığı altında Elazığlı yazar ve şairleri tanıtmaktadır. Bu yazılarda zannederim yüzden fazla (135 olabilir) şair ve yazarın hayatı nihayette bir kitapta toplanacaktır. Ben şahsen bu çalışmayı önemsiyorum. Çünkü Elazığlı şair ve yazarlar gelecek kuşak için tek kitapta (en azından büyük bir bölümü) bir çırpıda bulunabilecektir. Takdire şayan bir çalışmadır. Zira hazırlanması okunması kadar kolay değildir herhalde.
İlhami Bulut’un şiirleri; Türk Edebiyatı, Bizim Ece, Kümbet ve Bizim Külliye dergilerinde yayınlanmıştır. Şairimiz İLESAM üyesidir. Ayrıca bazı şiirleri antolojilerde yer almıştır.
Yazı yazmayı bir virt haline getirmiştir. Disiplinli bir çalışma stili var. Dahası, bu işi topluma hizmet için yaptığını ifade etmektedir. Pakistanlı ünlü şair ve düşünür Muhammet İkbal hayranıdır. Onu nerede görürseniz görün, elinde muhakkak bir dergi, bir kitap ve yazmak için kağıtları vardır.
İlhami Bulut, arkadaş canlısıdır. Bol espri yapma gücü vardır. (Buna zeka da diyebiliriz, sanatkar mizacı olarak da bakabiliriz.) Bazen geçici alınganlıklar gösterebilir ama bu durum kalıcı değildir.
İlhami Bulut bir “aşk” aşıklısıdır. “Kainat her gün, her an aşk fışkırır, aşk; devrimsel eyleminden bir an bile geri durmaz. Şiir, bana göre bir duyu ve duygunun mumyalanması ise de, aşkın tanımsız ve bitimsiz lakırdısıdır” cümleleri onun aşk için neler hissettiğini anlatır.
Anne ve babasına karşı büyük bir içtenlikle “evlatlık görevini” yapmaya gayret eder. “ Ak düşen yıllarım dönsün tersine / Bir yılı bir güne satayım anne / Dizinde, başımın minnacık izine / Uzanıp yeniden yatayım anne…” Bu dizeler onun anne sevgini anlatırken, şairlik gücünü de göstermektedir.
Şairlerin şiirleri kendileri için elbette güzel ve önemlidir. Ancak her şairin kendisine yakın hissettiği şiirleri ya da dörtlükleri vardır. İlhami Bulut’un da kendisine yakın hissettiği bir dörtlüğü ile yazımızı noktalayalım:
“Çeker ömrü zaman gün perde perde
Şu tümsek alana düşen resmimden
Şimdi can evimden kim bilir nerde
Sönecek mum gibi yırtar gölgemden…”
Bir şair yaşarken biliniyor ve tanınıyorsa bu önemli bir olaydır. Elazığ’daki yazar ve şairler cidden onu tanıyor ve çoğunluğu da seviyor. Kültür ve sanat dünyasında tanınmak ve büyümek çok zordur. Çünkü bu camiada bulunan herkes, yaşadığı toplumda zaten rutin olmayan bir işe imza atmaktadır...2014...
Nevzat Ülger
*
DOSTTAN GELENLER
Derin derya bir gönül ! İlhami Bulut
İyi ki üstadım ben ! Sizi tanıdım
Kendisi yağmurdur, soyadı Bulut
İyi'ki İlhami üstadım, sizi tanıdım
***
Sohbette Okyanus ! Sözlerde derya
Hayran kaldım üstad ! Size ben var'ya
Yankılanmış dizeler ! Semada seda
İyi'ki İlhami Şairim ben, sizi tanıdım
***
Selçuk ta tanıştık, selçuk nova vilada
Misafirdik bestekarımız Nezihe İnan da
Tanıştık, kaynaştık işte ! Orda bir anda
İyi ki İlhami Şairim ben, sizi tanıdım
***
Az konuşan birisiniz, nazarı dikkat
Ali cenap kıymetlimiz, yüreği şefkât
Sohbetine doyulmaz, ayrıca bir tat
İyi'ki İlhami üstadım ben, sizi tanıdım
***
Memleketi Elazığ'dır ! O Erenlerden
İnsanlara daima, iyilik öğütleyenden
Vaziyeti ve ahvalleri, gözetleyenden
İyi'ki İlhami Şairim ben, sizi tanıdım
***
Ne kadar müşfik ! Ve'de mübarek
Gönül sohbetlerinde ! Mahir'dir elbet
Dostluğumuz baki kalsın ! İlelebet
İyi'ki İlhami üstadım ben, sizi tanıdım
***
Benim kalem ! Sizi yazmaya yetmiyor
Gerçek dostluk ! Gönülü terk etmiyor
Nezihe hocamın, sürpriz'leri bitmiyor
İyi'ki İlhami Şairim ben ! Sizi tanıdım
***
Feyz aldım ! Sohbetinden sözünden
Olmalısınız sizler ! Bu milletin önünde
Öyle değilmiydi benim ! Atatürk'ümde
İyi'ki İlhami üstadım ben ! Sizi tanıdım
***
Sizin gibi değerler ! Çok çok azaldı
Sohbetleri ve şiirleri ! Ne'de güzeldi
Dalını güzelleştiren, yaprağı ve gazeldi
İyi'ki İlhami üstadım ben, sizi tanıdım
***
Bugün'lük bu kadar ! Müsade bana
Sağlık sıhhat, dilerim mevladan sana
Sirçuni lisan etmiş isem, üstad affola
İyi'ki İlhami üstadım ben ! Sizi tanıdım
Aydın Kılıçaslan..2020
*
BİR VEFALI DOSTA
Bir yol vardır ince ince
Şah dedirtir yüreğince
Açılmaz acının rengi
Gönülde dost tütmeyince
Kabuk içinde öz gerek
Sözü yetiren söz gerek
Kalem yetim sevda olsa
Közü eriten köz gerek
Dost dediğin kana benzer
Ten içinde cana benzer
Hücreleri vefa yüklü
Gün doğuran tana benzer
Bir tomurcuğu ışkının
Ruhu diridir taşkının
Sevda yüklü Bulut gibi
Can suyu olur aşkının
Yıkayıp karayı akla
Akar ummana ırmakla
Biz şiirin hizmetkârı
Bahtiyarım tanımakla
Elazığ’ın piri hani
Biliyor ki dünya fani
Vefakâr dostlar içinde
Eşi bulunmaz Hicranî
Vuslatî’nin tek inancı
Yolcu gider kalır hancı
Binlerce selam ey dostum
Var boşa dönsün meydancı
25 Nisan- 13 Mayıs 2017 Hacettepe Onkoloji Hastanesi
Osman Öcal
*
Şiirin içinde kaybolmuş bir şair: İlhami Bulut
Şiirimizin ve yazın dünyamızın üretken isimlerinden İLESAM Üyesi İlhami Bulut ile şiir üzerine konuştuk. Şairliğinin yanı sıra yazarlığına dair ustalığı yakından bilinen, şiirin içinde kaybolmuş bir şair İlhami Bulut ile şiiri, gelecek nesillere kaynak nitelikteki eseri ‘Elazığ’ın Kalemleri’ni konuştuk.
31 Ocak 2017 19:01 439 Yazdır
Şiirin içinde kaybolmuş bir şair: İlhami BulutKültür-Sanat
Röportaj:Recep ALTAY
Şiirimizin ve yazın dünyamızın üretken isimlerinden İLESAM Üyesi İlhami Bulut ile şiir üzerine konuştuk. Şairliğinin yanı sıra yazarlığına dair ustalığı yakından bilinen, şiirin içinde kaybolmuş bir şair İlhami Bulut ile şiiri, gelecek nesillere kaynak nitelikteki eseri ‘Elazığ’ın Kalemleri’ni konuştuk. Şiir tadındaki sohbetimizden kesitler ise şu şekilde:
İlhami Bulut kimdir kısaca tanıyabilir miyiz?
Öncelikle ben okuyucularımı tanıyorum. Güzel yürekli insanlar. Sizin aracılığınız ile o güzel yüreklere bir damla şiir, şiire dair bir malumat servis edebilirsek çok mutlu olacağız. 1956 yılı Elazığ doğumluyum. Fırat Üniversitesi Edebiyat Fakültesi’nden işim nedeniyle ayrıldım. Daha sonra Adalet Yüksekokulunu bitirmek nasip oldu. 34 yıl kamu görevi deruhte ettim. 24 yıl daire amiri olarak çalıştım. Erzurum Narman, Kayseri Sarız, Malatya Yeşilyurt, Kahramanmaraş, Elazığ ve İstanbul’da görev yaptım. Son olarak görev yaptığım 2103 yılında İstanbul Çağlayan adliyesinden emekli oldum. Evli iki erkek çocuk babasıyım.
Manas Kültür Evi müdavimlerindensiniz Manas Hakkında neler söyleyeceksiniz?
İlimizin en belirgin kültür mahfili olan Manasın müdavimiyim. Manas bir ufuk açıyor. Manas Yayıncılık’ta yapılan etkinliklerle ihya oluyorum, Manas ufku açıyor. Elazığ kültüründe çok büyük eksiklikleri kapatarak kültürümüzü insanlara taşıyor.
Şiirleriniz dışında okuyucularınıza nasıl ulaşıyorsunuz?
Emekli olmadan önce şiire bir yatkınlığım vardı bu arada 2011 yılında daha önceki yıllarımda şiire ilgimden kaynaklanan derleyip topladığım ‘Sır Sızıntısı’ adlı bir kitabı çıkardım okuyucularıma bu kitap vesilesiyle seri yolla ulaştım. Bu arada Yeniçağ, Haberkent, Hakimiyet, Yeni Ufuk gazetelerinde köşe yazarlığı yaptım. Halen Hakimiyet gazetesinde köşe yazarlığı yapmaktayım.1985 yılında ‘Hancı’ şairi Bekir Sıtkı Erdoğan’a ithaf ettiğim ‘Çare Sende’ isimli şiirimi Ahmet Kabaklı hocamızın yönettiği Türk Edebiyat Dergisi’ne gönderdim ve yayımlandı. Şiirimin yayımlanması beni teşvik etti. Şiirlerimi yazmaya çalıştım. Şimdiye kadar Bizim Külliye, Bizim Ece, Maki, Erciyes Dergilerinde muhtelif şiirlerim yayımlandı.
Şiirin tanımını yapar mısınız?
‘ŞİİRİN ÖNEMİNİ ANLATMAK BENİM İÇİN İBADETTİR’
Şiirin tanımı yok. Dünyada üç kavram tanımdan mahrum: Biri aşk, biri şiir ve biri de zaman… Şiiri hayatımızdan çıkarıp aldığımızı varsayarsak; ‘Şol cennetin ırmakları akar Allah deyu deyu’ bu sözleri duymamış olacağız. ‘Allah adın zikredelim evvela vacib oldu cümle ihsan her kula’ bu Mevlidi Şerifi de duymamış olacaktık. ‘Havada bulut yok bu ne dumanadır’ bunu da duymayacaktır. Yüzyıllar öncesine ait savaşlarımızı, kahramanlıklarımızı, destanlarımızı, acılarımızı günümüze kadar getiren, yüreklerimizi dolduran bu ezgiler de olmayacaktı. ‘Korkma sönmez yüzen alçaklarda ‘ile başlayan İstiklal Marşımız da şiirdir. Bunları duymayacaktık. Şiirin toplumumuzda bu kadar önemi varken bunun önemini anlatmak, bunu insanlara servis etmek bana göre adeta bir ibadettir. İnsanların yüreğine bir damla sevgi taşıyabilirsek, o insan da çevresine sevgiyle yaklaşır. Ben isterim ki sabah traktörüne binip tarlasına giden kardeşimiz dudağına bir şiir iliştirsin; müsteşarı, valisi, kaymakamı şiirle bir şekilde iç içe olursa toplumun duygu yapısı daha çok gelişir kanaatindeyim.
Şiir hayatınıza nasıl girdi?
ŞİİR BİR DUYU VE DUYGUNUN MUMYALANMASIDIR
Ben 5 yaşında iken sünnet vesilesi ile mevlitler okunurdu. Mevlit, beni çok etkilerdi. Beni farklı alemlere götürüyordu. Büyüklerim tarlada ekin biçerken babam: ‘Gökten indi bir kır at, kanatları kat be kat, kolumuza kuvvet, tarlamıza bereket, ‘Allahümme Salli Ala Seyyidna Muhammet’ diye söylerdi. Bu ve bunun gibi durumlar bende farkında olmadan bir birikime yol açtı. Okula başladığım zaman İstiklal Marşımız beni çok etkilerdi, bana çok tesir etti. Yaz tatillerinde köyün ortasında toplanır şiirler okurduk. Ben de Faruk Nafız Çamlıbel’in ‘Çoban Çeşmesi’ şiirini okurdum. Okuduğum şairler, şiirler, duygu malzemeleri, birikimlerim şiirlerime vesile oldu diyebilirim. Şiir için şunu derim: Şiir bir duyu ve duygunun mumyalanması ise de; aşkın tanımsız ve bitimsiz lakırdısıdır. Şiirin tanımı yok. Şiir okuyucunun sol yanında bir etki hissettirmeli.
Şiirle olan bağınızı nasıl tarif edersiniz?
Şiirle olan bağımı şu şekilde anlatmaya çalışayım: Necip Fazıl’ın bende ayrı bir yeri vardır. Necip Fazıl der ki: ‘Siz hiç bir sarrafın bağırdığını duydunuz mu? Kıymetli malı olanlar bağırmaz. Domatesci, biberci bağırır da kuyumcu bağırmaz. Eskici bağırır ama antikacı bağırmaz. İnsan bağırırken düşünemez. Düşünemeyenler ise hep kavga içindedir. Popcular, rockcular boğazlarını patlatana kadar bağırıp duruyor. Ama Dede Efendi'yi okuyanlar bağırmıyor. Cemil Meriç’in de söylediği gibi sen kaliteli bir şey yap, yaptığın şeyi bir şişeye koyup ağzını kapat denize at, mutlaka onun bir gün kadrini kıymetini bilen insanlar olur.
Şiirlerinizde hangi konuları işliyorsunuz?
Şiirlerimde daha çok aşk konularını ve vatan konularını işlemişimdir. Aileme düşkünlüğümden olacak ‘Anne’ ve ‘Baba’ şiirlerim var. 4 bin yıllık kadim kültürümüzün bende uyandırdığı etkilerle, yöremizi dile getirmeye çalıştığım şiirlerim bulunuyor; Bunlardan bir tanesi ‘Diyarı Harput’ adlı bir şiirim. Bu dizeleri naçizane insanlara sunmaya çalışıyorum.
Etkisinde kaldığınız yazar veya şairler oldu mu?
‘MESNEVİYİ BAŞUCUMDAN EKSİK ETMEM’
Aklıma gelenlerden birkaçını söyleyeyim ancak unuttuklarıma saygısızlık olmasın. Necip Fazıl, Nazım Hikmet, benim yanardağ diye tabir ettiğim Mehmet Akif, Ahmet Haşim, Yahya Akengin, Sıtkı Caney, Sezai Karakoç, Abdurrahim Karakoç, Bekir Sıtkı Erdoğan, Bahattin Karakoç beni duygusal bakımdan çok etkileyen değerler. Türk Edebiyatı çok zengin bir edebiyat, Fuzulisiyle, Bakisiyle, Nedimiyle; Halk Edebiyatı hakeza yine öyle… Dünyaya mal olmuş isim Yunus Emre, Mevlana, Ahmet Yesevi Hazretleri gibi çok kıymetli değerlerimiz var. Tablet gibi Mesnevi’yi başucumdan hiç eksik etmem. Biri iki paragraf okur rahatlarım. Yabancı şairlerden de etkilendiklerim oldu onları da okurum Divan Edebiyatını da fırsat buldukça okurum takip ederim.
İlk şiiriniz hangisi?
İlk şiirim ‘Mavi Hayal’ ancak onu şiir olarak kabul etmiyorum. Anne şiirim de ilk şiirlerim arasındadır. Ancak ‘Söyle Sana Fırat’ adlı şiirim için ilk şiirim desem yanlış olmaz.
Size ilham veren şeyler neler?
‘ŞİİR ÇOK NAZİK BİR SANAT DALIDIR’
Ben hiç kâğıt kalem kullanmam. Şiir yazarken mülhem olan tahayyülümde canlanır, sonra şiiri naçizane şiir terminolojisine, o kalıba uydurarak dizeleri oluşturmaya çalışıyorum. Yazdıktan sonra kesinlikle ezbere okumak için yeniden ezberlemem gerekir. Deniz kıyısına vuran bir Aylan bebeğin cesedinden, maden kazasından, martılara simit atarken, annesinin babasının koluna giren bir insan gördüğümde, telefonda bir arkadaşımın arayıp hal hatır sormasıyla, televizyon izlerken gibi durumlar ilham kaynağım olabiliyor. İlham kaynakları bazen bende gelgite bağlı olabiliyor. Günün belli saatlerinde nüksedebiliyor; öyle zamanlar da oluyor ki aylarca bir şeyler üretemiyorum ve bazen de sabahtan akşama kadar şiirle iştigal oluyorum. Şairlik apayrı bir kavram. Şairlik insanın muktesebatında olan bir şey karşındaki insan, sana şairsin dediği müddetçe şairsin. Israra kapalı, çok nazik bir sanat dalıdır şiir.
Şairlik doğuştan mıdır, yoksa sonradan kazanılabilen bir yetenek mi?
Akademik bir formasyon tabiî ki şiiri güçlendirebilir. Aşık Veysel eğitimsizdir ancak Ahmet Hamdi Tanpınar bir Profesördür, akademik eğitimi vardır. Şiirde akademik kariyerin mutlakiyeti yoktur ama olursa da şiire renk katar, terminolojik olarak şiire bir şeyler ilave eder. Şairliğin doğuştan olması payı çok yüksek. Zorla şair olunmaz. Herkes bir şairdir belki ama okuyucu şiiri okurken içlenmesi gerekir. Ayrıca insanın yaşam biçimiyle de o dağarcığı dolduracak şeylerle uğraşması da çok önemli. Mesela yaylada kuzuların yayılışını görmek gibi bu tür kaynakları beslediğiniz zaman daha verimli olunur diye düşünüyorum.
Sanatınızın neresindesiniz, olmak istediğiniz yerde misiniz?
‘ÖZLEDİĞİM, BEKLEDİĞİM ŞİİRİ HENÜZ YAZAMADIM’
Şiirde bir işçiyim, şiir yazmak, elde olmayan bir şey. Bir nevi şiir yazmaya mecbur kalıyor insan. İçten bir şeyler kaynıyor adeta. Yoksa huzursuz oluyorum. Şiir dünya gailelerini örtüyor. Şiir ile hemhal olunca olumsuz şeylerden etkilenmek de zorlaşıyor. Nefesim yettiği müddetçe şiire katkı sunmaya çalışacağım; ancak özlediğim beklediğim şiiri henüz yazamadığımı düşünüyorum. Peygamber Efendimiz (S.A.S) ’e bir methiye yazmayı düşünüyorum. Onun dışında uzun soluklu şiirler yazma gayreti içinde olacağım.
Şiir yazınca kendinizi nasıl hissediyorsunuz?
İçten kaynayan sancıları çekmeye razıyım. Daha çok çalışmam, daha çok toplumla hemhal olmam lazım. Tarihimizi, coğrafyamızı, duygu yapımızı daha iyi analiz etmem lazım, insanlara kayıtsız kalmamak lazım. Yaşadığım bir olayı anlatmak isterim: Bir gün hastaneye gitmek için evden çıkarken komşunun kapı zilinin üzerinde ‘lütfen zili çalmayınız bebek uyuyor’ yazısını gördüm. Hastaneye giderken ise yağmurlu havada yalın ayak, yağmurlu soğuk havada başka bir çocuk gördüğünüz zaman bu iki tezatlık durumunda, bunu şiirleştirebildiğim zaman kendimi rahatlamış, ödevimi yapmış gibi hissediyorum, müsterihlik hissediyorum.
Rekabetçi bir insan mısınız?
Azmin içinde rekabet yer alır mı bilmiyorum ama gıpta ettiğim yazarlarla, şairlerle aynı kulvarda koşmak, yarışmak gibi bir hevesim yok dersem yalan olur. Körü körüne bir rekabet değil ama…
Ve kaynak niteliğinde olacak ‘Elazığ Kalemleri’ çalışmanız…
Elazığ kalemlerinden şimdiye kadar 60 isim oluştu. Ahmet Tevfik Ozan Bey’in bir sözü ile bağlamak isterim bu konuyu; hocamız der ki “Elazığ Tarım il müdürlüğüne gidersen Elazığ’daki tüm hayvanların kayıtları bulunur ama bizim kitabı, eseri olan yazarımız şairimiz kaç tane var? Başvuracak böyle bir kaynak yok. Bu durum dikkate şayandır. Kültür müdürümüzden de yardımlar alarak Elazığ Kalemleri isimli çalışmamı yaptım. Araştırmalarım sonucu birinci cilt kısmı tamamlandı. Ancak rötuş eksiklikleri var. Ve tabiî ki basımı yapmak için işin bir de maddi boyutu var. Bu çalışmamı yaparken kriter olarak sadece şair ve yazar baz almadım, yemek kitabı olsun moda kitabı olsun yayımlanmış bir kitabı olan Elazığlı olan herkesi baz aldım. Yeter ki kitabı olsun, Elazığlı olsun. 200 civarında isime ulaştım bu çalışmam ile alakalı olarak. Cumhuriyet döneminden günümüze kadar olan dönem içerisinde kitabı olan Elazığlıları kaleme aldım. Biyografik çalışma stilinde bir çalışmayı kitaba dönüştüreceğiz.
Sır Sızıntısı adlı şiir kitabınızdan bahsedelim?
‘İNSANLARA BİR DAMLA SEVGİ SERVİS EDEBİLDİYSEM NE MUTLU’
‘Düş bilgiden daha değerlidir’ sözü beni çok etkilemiştir. Düşün içinde duygu yapısı var; sevgi,aşk var. Düş,insan hayatının bir projesi demek ki.O zaman da dedim ki şiirin önemini buradan kavrayabiliriz. Bu düşünceden hareket ederek ilk kitabımı heyecanla yaptım. Kendi ilk kitabım ‘Sır Sızıntısı’ adlı kitabım spontane bir çalışma oldu. İlk kitap yayımlamanın heyecanı ile tam olarak içime sinmiş bir kitap değil. Yakın çevremin teşviki ile yaptığım bir çalışma oldu. Yeni bir şiir kitabı yayımlamayı düşünüyorum.O kitabımla insanlara bir damla sevgi servis edebildiysem ne mutlu bana.
Rabbim hayırlı ömürler versin size, olurda bir gün ömrü hak vaki olursa nasıl anılmak istersiniz?
Çok güzel bir soru bana göre. Mümin bir insan temayüz etmeli.Mesela Ahmet bey babasına annesine çok iyi baktı, Mehmet bey komşularına çok saygılıdır gibi… Ben ömrü hak vaki olursa, rahmetle anılmak isterim; rahmetle anılmak için ne gerekirse, onu yapmayı rabbimin bana nasip etmesini dilerim.
Son olarak neler söylemek istersiniz?
Ülkemizin sıkıntılardan geçtiği, şehitler verdiğimiz bir dönemde önce vatan diyorum. Bu vatan olmadan hiçbir şeyin olması mümkün değil. Bizim asıl sevdamız vatan. İnsanlar istediği gibi yaşayabiliyorsa vatan sayesindedir. Bizler bu duyguyu aşkı vatanımızdan alıyoruz bu saikle çalışmaya devam edeceğiz. Naçizane çalışmalarınız okuyuculara servis etmek açısından, insanların kendilerine çeki düzen vermesi açısından güzel, takdir ediyorum. Çalışmalarınız için teşekkür ediyorum...2015
DİYAR-I HARPUT
Dedem derdi ki oğul; HARPUT eski kaledir.
Taşı topraktan fazla, aslında yek paredir.
Kat kat olmuş kayalar, her katı ayrı çağdır,
Bir mihraptır kurulmuş. Dağ üstünde bir dağdır.
Güneşten evvel doğar minare alem alem;
Tarihe ilk besmele; çekmiş kudretli kalem..
Mayası sütten hasıl, tarihe derc olmuştur.
Bin kavim bu kalede acep; nice olmuştur...
'Beyzade'ler medfundur, dönersin türbe türbe
Haşa! ayandır ona, geri dönmez bir tövbe,
'Arap Baba' cam türbe, besmeleyle girersin;
Ayrılırsın gövdenden, başın alıp dönersin
Tarih kaplar kimliğin, meğer ademoğlusun......
İlk görüşte sanırsın, doğuştan HARPUTLUSUN..
Sekiz köşe şapkalı; selam alır derinden,
'Buzluk' taki Temmuzun; farkı yok zemheriden
Su başı duman olmuş; çökmüş Mastar dağına.
Dirilir 'Hazar Baba'.Yaslanır şakağına
Sert eser 'Kaya Başı'. Koca çınar el sallar.
Kuşak bağlar gardaşı. Gelin giderken ağlar...
Sarı yün didilerek, başlar; bizim tamzara..
Diz vurur halay başı, gakkoş atar nağara.
Elips döner çıralar,şamdanda yana yana
Seda kalır kubbede; nikah kıyar Vatana
Göllü bağın bülbülü şimdi bir şiir oldu.
Hey gidi hey payitaht 'Eski bir şehir' oldu.
HARPUT göbek adım.. Kimlikte Anadoluyum
Hüviyetim ay-yıldız, ben de bir HARPUTLUYUM.
İlhami Bulut
ANNE
Ak düşen yıllarım dönsün tersine,
Bir yılı bir güne satayım anne.
Dizinde minnacık başım izine;
Uzanıp yeniden yatayım anne.
Geceyi gündüzün yanına koydun,
Sesini sesimin ardına koydun,
Gözümü hâla o yıllarda koydun,
Ben hangi birini sayayım anne.
Ayağın altına serili cennet;
Anadan ayrılan getirir cinnet.
Sımsıcak bir mezar canıma minnet!
Ben senin yerine gideyim anne,
Ve boyandı dünya hüzün rengine,
Sarmayın annemi toprak bezine.
Sarılıp, mübarek sıcak eline,
Hakkını helal et; öpeyim anne,
Biricik anneme cennet mülk olsun;
O nasıl evlat ki; anne yük olsun! ! !
Anneler ölmez ki, sana aşk olsun;
Ben hiç büyümedim, neyleyim ANNE..
İlhami Bulut
*
YUNUS GÖNÜLLÜ ŞAİR İLHAMİ BULUT
12 Ekim 2017
“ŞAİR VE ŞİİR” Başlıklı seri yazımızın bu günkü konuğu 1979 yılında memuriyete girerken atama kararında bendenizin de imzası bulunan ve “İyi ki seni tanıdım dediğim” kırk senelik bir mesai arkadaşım bir kadim dostum şair ve yazar emekli icra müdürü İlhami Bulut.
İlhami Bulut 1956tarihinde merkeze bağlı Pelte köyünde dünyaya gelir. İlkokulu kendi köyünde okurken ortaokul ve liseyi Elazığ’da tamamlar. Askerlik hizmetini Kıbrıs’ta ifa ettikten sonra memuriyete atılır.
Memuriyeti sırasında Ankara Hukuk Fakültesi Adalet Yüksek Okulunu bitirir
Erzurum/Narman, Kayseri/Sarız, Malatya/Yeşilyurt, Kahramanmaraş ve Elazığ’da icra müdürü olarak görev yapar ve 2013 yılında emekliye ayrılır
İlhami Bulut “Unumu eledim eleğimi astım” Demez yazarçizer, araştırır, bulur ve okur.
Araştırıyor, o sorunun cevabını buluyor ve öğreniyor.
İşte İlhami Bulut böyle birisi okumasını araştırmasını ve öğrenmesini çok iyi bilir.
Evli ve iki çocuk babası olan şairimiz torunlarından vakit buldukça çeşitli dergi ve gazetelerde yazılar yazar.
Başta Uluslar Arası Hazar Şiir Akşamları olmak üzere yurdun dört bir yanında yapılan şiir etkinliklerine katılır.
Halen yerel bir gazetede köşe yazarlığı yapan İlhami Bulut halka ve olaylara tercüman olacak kadar sözünü esirgemeyecek derecede cesur yazılar kaleme alan bir köşe yazarıdır.
Elazığ Gazeteciler Yazarlar Cemiyeti ve İLESAM üyesidir.
“Dağların bağrına bastığı taş görünse de aslında aşktır” diyen Yunus gönüllü şairimizin hayat hikâyesini burada bırakarak onun ANNE başlıklı şiirinden bir dörtlükle yazımıza devam edelim.
***
Ak düşen yıllarım dönsün tersine
Bir yılı bir güne satayım anne
Dizinde, başımın minnacık izine
Uzanıp yeniden yatayım anne.
*
Bu özlem dolu şiirle duygulanmamak hatta ağlamamak mümkün mü?
Sözün burasında bende bu değerli şairimin bu değerli şiirinin yanına konulması için Annem Başlıklı bir dörtlüğümü siz değerli okurlarıma arz ediyorum.
İşte bendenizin o dörtlüğü;
*
ANNEM
*
Seni zaman mı bitirdi, yoksa çilelerin mi?
Neden iki büklüm olmuşsun annem.
Çok mu çile çektin, çok mu derdin var?
Dört erkek çocuklu kimsesiz annem…
*
Her insan zaman zaman gözyaşı dökecek kadar duygulanır. Ama şairlerin
duygusallığı bir başkadır. Onlar bir yetimin gözlerinde bir dünyayı gören insanlardır.
İlhami Bulut’ta bunlardan birisidir o bir yetimin gözlerindeki dünyayı görürken bir kuzunun melemesinde etkilenen bir kişidir.
Onun için “Aynı şeyi sadece biri kez görebilirsin” demektedir. İşte onun bu gerçeğin altını çizen bir dörtlüğü…
***
Çeker ömrü zaman gün perde perde
Şu tümsek alana düşen resmimden
Şimdi can evimden kim bilir nerde
Sönecek mum gibi yırtar gölgemden
***
“Kâinat her gün her an aşk fışkırır, aşk; devrimsel eyleminden bir an bile geri durmaz, Şiir: bana göre bir duyu ve duygunun mumyalanması ise de; aşkın tanımsız ve bitimsiz lakırdısıdır.” Diyen İlhami Bulut BİZİM TÜRKÜLERİMİZ Başlıklı şiirinde bakınız neler diyor?
*
Dörtnala türkülerimiz vardı bizim
Ormanlardan aşağı aşar giderdik
*
Sarı gelin dönerken plaklarda
Odam kireç tutsun diye türkü söylerdik
*
Çeyiz sandığı gibi demet demet
Kırmızı türkülerle dolardı içimiz
*
Ne tez havalanırdı huma kuşu
Biz de beraber uçar giderdik
*
Suyu çeşmede unutur
Türkü doldurup dönerdin testiye
*
Bir sarı sabahlığın vardı ya
Bahçelerden toplamıştık deseni
*
Kadir Mevlaya avuç açar
Muhtaç olmazdık namerde
*
Ela gözlüm ben bu elden gidersem
Gözlerim emanet olur verdiğin mendile
*
Kanadı kırık bir türkümüz vardı hani
Her akşam söylerdik ya üst üste
*
Şimdi uzun ince bir yoldayız gülüm
Göz kırpıp duruyor sadık yârimiz
*
Havada bulut yok bun ne dumandır
Geri döner mi acep bizim allı turnalar
*
Ah gülüm gülüm
Nereye gitti bizim türkülerimiz
..
***
MEMLEKET HAVALARI
*
memleket havaları
biz de çaldık
biz de oynadık ama
*
ne felek kese açtı bize
ne de kamu malına
deniz dedik
*
bir bakış attık aşka
salladık halayları
kimseye mendil sermedik
*
horonlar teptik koç gibi
içmeden sarhoş olduk
döndük barlarda
*
biz de çaldık
biz de oynadık ama
*
serde efelik vardı
gülüm
arada bir
diz çaktık yere
***
kaval çaldık mor koyunlara
sütü memede mayaladık
*
yar kıvrım kıvrım olurdu
çektiğimiz uzun havalarda
*
cepken kuşandık cephede
o kırık aynalarda
bir ayağımız Yemen
bir ayağımız Çanakkalede
*
biz de vatanı
böyle sevdik
gülüm
*
ekmeğini suyunu
aşkla yedik iştik
*
yeri geldi
gelin-güveyi
yeri geldi
şehit olmak için
sıvadık kolları
*
biz de böyle çaldık oynadık
işte
hey gidi hey
bizim
memleket havaları
.
***
KARABAĞLI YAR
*
Dağlık Karabağlı maral bir türkü
Aşk mektubu gibi dolanır dilime
Aynı anadan emmiş süt gibi
Taze bir hasret olup yayılır göynüme
Bahtına ağlama Azerbaycanlı kız
Kurşun sende ama yara bendedir
Mektubun geldi gel gardaş diye
Gardaşın ölüme gidip gelmektedir
Yahşi bir baharla çıkmış gelirem
Birlikte üzüm yemeyi çok sevirem
***
Şairimizin BİR VATAN TANIMI YAP” Başlıklı şiirinde ise;
*
Bir Vatan Tanımı Yap Bana
Bir vatan tanımı yap bana
İçinde Çanakkale
Kale içinde aynalı çarşı
Çarşılar türkü olsun
*
Bir vatan tanımı yap bana
Hududunda Mehmet
Yüreğinde Memleket
Bir yanı Mustafa
Bir yanı Kemal olsun
*
Bir vatan tanımı yap bana
Seması yıldız yıldız/ay hilal
Marşı istiklal
Bayraktaki rüzgâr helal olsun
*
Bir vatan tanımı yap bana
Şimali Köroğlu/güneyi Toroslar
Muradını alsın Fırat
Irmaklar yeşil olsun
*
Bir vatan tanımı yap bana
Her ağaçta bir kuş yuvası
Mecnunu Leylası
Memleket sevdası tetikte olsun
***
Bir vatan tanımı yap bana
Demet demet kırmızı türküler
Soyadı cumhuriyet
Adı da Türkiye olsun
***
Şimdi de onun İSTANBUL’ DA başlıklı bir şiirine göz atalım;
*
bir türkü mavzeri yaylımda
basıyor akşam çığlığını gölgesi kopmuş martılar
mavi bir yangın çıktı gönlüm ateş altında
kim demiş çok kalabalalık bu şehir
bir türkü bir de ben dolaşıyoruz İstanbul da
*
bir acı kahveden geri mi kalır bir buse hatırı
paslı bir kampana göz yaşlarında
senden geçti bu illet
her acı sirende bir hicran başlar İstanbul da
*
"İstanbul u dinliyorum..........."
kınası dökülmüş eski mısralarda
sen olmadan şiir olur mu gülüm
şimdi bir şair olsam ki ne yazar İstanbul da
*
beyoğlu benim olsa içindeki caddesiyle
emirganı üste verseler bütün çay bahçeleriyle
hatta bir yalı döşeseler tam boğaz kenarında
velhasıl iki yakanın bütün mülkü
beş para etmez eğer sen yoksan İstanbul da...
***
Ve geldik sonbahara geldiğimiz gibi onun EYLÜL HALLERİ başlıklı hüzünlü şiirine;
*
yüreğin susturulmuş yanıyla gel/gel eylülce açıl biraz
bu eylüller hicran için var sanki çok farklı dokunur insana
nice ayrılıklar var ki yeşertmiştir hiç olmayacak duaları
hasretim nehirden daha uzun dur birazcık aksın sana
*
hiç okumadan yak bu şiiri/şiirde kalsın bu cevapsız sorular
biz ömrün yollarında çileyi derledik bile bile
mavi buz kırığı olmuş ikimizi göstermez bu aynalar
elbet baharın bir şavkı takılıp kalmıştır zülfün ince teline
*
dağ suyu ol dökül biraz irkilsin ruhumdaki çiçek kökleri
günahlarım cam kırıklarında akşam güneşinde yanarken
bu mevsimde çok görürsün özellikle vuslat hayali
rüzgar uğultusu çocuk gibi yamaçlarda kayarken
*
kanatlarındaki ölümsüz efsane karanlığı söndürür
izdivaç renkli kelebek şem-i rûşende aşk içinde yanarken
her eylül dirilir bende ve beni her gün öldürür
efsunlu perilerin inat mizaçları hepsi sende yaşarken
*
bu akşamda kıyısız derya kenarında yine beklerken seni
kurşuni renge boyadım denizi güneş batacak yer arıyor
bulandırdı beni şu kuytuda ters takla atan densiz kuğular
sudaki izlerin öptüm diye seni bana yar sanıyor
*
bu mevsimde dudağıma ilişir bütün sarı türküler
bu mevsimde öfkeli dalışa geçer balık ve martı sürüsü
bu mevsimde yanmıştır mektup-şiir ve bütün şarkılar
bu mevsimde bulunur göçmen kuşların ölüsü
*
hüzün saltanat kurdu ve reva gördü eylüle
içim dışarıdan görünüyor çok eskidi pembe şafak tülleri
bir ara teşrif eyle yüreğimdeki sana mahsus yerine
şu sonbaharı sil mevsimlerden bitsin bu eylül halleri
*
gelirken çiğ düşer /üşürse ellerin kalbine geri dönersin
zemheri yaftasını artık hamaylı gibi asmışım boynuma
yüklerim eylül yapraklarına Zümrüdüanka efsanesini
bir kucak yıldız koparıp galaksiden alıp yatarım koynuma.
***
ANNE
*
Şairimizin şiirlerine başlarken Anne adlı şiirinin bir dörtlüğü ile başladık. Biliyorum ki merak ettiniz bu şiirin devamını sizleri daha fazla merakta bırakmamak için o şiirin tamamını siz değerli okurlarıma arz ediyorum.
*
Ak düşen yıllarım dönsün tersine,
Bir yılı bir güne satayım anne.
Dizinde minnacık başım izine;
Uzanıp yeniden yatayım anne.
*
Geceyi gündüzün yanına koydun,
Sesini sesimin ardına koydun,
Gözümü hâla o yıllarda koydun,
Ben hangi birini sayayım anne.
*
Ayağın altına serili cennet;
Anadan ayrılan getirir cinnet.
Sımsıcak bir mezar canıma minnet!
Ben senin yerine gideyim anne,
*
Ve boyandı dünya hüzün rengine,
Sarmayın annemi toprak bezine.
Sarılıp, mübarek sıcak eline,
Hakkını helal et; öpeyim anne,
*
Biricik anneme cennet mülk olsun;
O nasıl evlat ki; anne yük olsun! ! !
Anneler ölmez ki, sana aşk olsun;
Ben hiç büyümedim, neyleyim anne...
***
VE… İlhami Bulut’ut ölümsüz diyebileceğimiz bir şiirinde sıra. Bugüne
kadar Harput’la ilgili pek çok şiir okuduk ama bu şiir farklı okuduğunuzda sizlerde bana hak vereceksiniz işte o şiir;
*
DİYAR-I HARPUT
*
Dedem derdi ki oğul; Harput eski kaledir.
Taşı topraktan fazla, aslında yek paredir.
*
Kat kat olmuş kayalar, her katı ayrı çağdır,
Bir mihraptır kurulmuş. Dağ üstünde bir dağdır.
*
Güneşten evvel doğar minare âlem âlem;
Tarihe ilk besmele; çekmiş kudretli kalem..
*
Mayası sütten hâsıl, tarihe derc olmuştur.
Bin kavim bu kalede acep; nice olmuştur...
*
'Beyzade'ler medfundur, dönersin türbe türbe
Hâşâ! Ayandır ona, geri dönmez bir tövbe,
*
'Arap Baba' cam türbe, besmeleyle girersin;
Ayrılırsın gövdenden, başın alıp dönersin
*
Tarih kaplar kimliğin, meğer ademoğlusun......
İlk görüşte sanırsın, doğuştan Harputlusun.
*
Sekiz köşe şapkalı; selam alır derinden,
'Buzluk' taki Temmuzun; farkı yok zemheriden
*
Subaşı duman olmuş; çökmüş Mastar dağına.
Dirilir 'Hazar Baba'.Yaslanır şakağına
*
Sert eser 'Kaya Başı'. Koca çınar el sallar.
Kuşak bağlar gardaşı. Gelin giderken ağlar...
*
Sarı yün didilerek, başlar; bizim tamzara..
Diz vurur halay başı, gakkoş atar nağara.
*
Elips döner çıralar, şamdanda yana yana
Seda kalır kubbede; nikâh kıyar Vatana
*
Göllü bağın bülbülü şimdi bir şiir oldu.
Hey gidi hey payitaht 'Eski bir şehir' oldu.
*
HARPUT göbek adım.. Kimlikte Anadolu’ yum
Hüviyetim ay-yıldız, ben de bir Harputluyum.
***
NOTASIZ ŞARKI
*
Bir şarkı sözü yazdım
Notası sana kaldı
Adın geçti bir yerde
Malesef yarım kaldı
*
Adın sildim ağladım
Şarkıda yalnız kaldım
Bir mecaza bağladım
Tek fani yanım kaldı…
***
İlhami Bulut’un biri birinden güzel bütün şiirlerine yer vermek isterdim ama sayfamızı doldurduk. Onun Masum Anılar şiiriyle sizlere veda zamanı geldi.
İşte MASUM ANILAR
*
Aramızda kalan masum anılar
Mumyalandı bir bir. Kapandı mazim
Şakakta yıkandı son hatıralar
Anılar kabrine döner bu kalbim
Bir sela gibidir çalan her şarkı
Damla damla olup dökülür mazim
Günde birkaç defa defneder aşkı
Taziye evine döner bu kalbim
***
Sizlere ve değerli şairimize selamlar, sevgiler, teşekkürler.
***///***
Mehmet Şükrü Baş 09 Ekim 2017 Elazığ Fırat Gazete
*
DUA ALDIM
İlhâmî’den dua aldım bu sabah
Yüreğimi sarmaladı ışk ile
Duasının sırları da pek âgâh
Yaktı bizi çerâğ misâl aşk ile…
Aşk yolunun yolcuların bilince
Erenlerin meclisine girince
Nazar ile gönlümüz de gülünce
Yaşamalı şu âlemde meşk ile
Günahımla, kusurumla varınca
Hak dostları meclisine dalınca
Dostlarının muhabbetin tadınca
Doldu taştı gözüm gönlüm eşk ile
Gutmuloğlu ara durma birliği
Kaybetme hâ, birlik ile dirliği
Erenlerden öğren sen de erliği
Yaşanmaz ki bu dünyada şek ile…
28 Kasım 2017 Denizli
Şerif KUTLUDAĞ
*
Tatlı gülüşün den aldım ilhamı
O bakışın yakar senin her canı
Ruh derinde seninle yaşar her anı
Tatlı gülüşünden aldım ilhamı
/
Aşk ateşi yüreğini sardı mı
Aşk bahçemin sana ait her santimi
Gözlerin bana selamlar saldı mı
Tatlı gülüşün den aldım ilhamı
/
Gayret eda, seda yarin duruşu
Söz ile yüreğime hançer vuruşu
Cihanı güldürür onun gülüşü
Tatlı gülüşün den aldım ilhamı
/
Güller özenmiş gülüm gül rengine
Cihanda rastlamadım ben dengine
Onun için indim yükseklerden engine
Tatlı gülüşün den aldım İlhamı
Bir Dost..
*
AH, ŞU BULUTLAR……
Bu Bulut’lardan hiç kurtulamadık.
Doğuya baktık, Palu’lu Bulutlar.
Batıya baktık Pulutlu Bulutlar…
Şimdi bir de Elazığ’da bir ‘Gülan ‘ayında dünyaya gelen şair ve yazar İlhami Bulut çıktı karşımıza.
Durmuş durmuş, tam da emekli olduktan sonra sesini duyurmaya başlamış. Şiirler yazmış birbirinden güzel. Düz yazılar yazmış tıpkı yıllanan yazarlar gibi. Şimdilere kadar nerelerde kalmış, yetenek ve becerilerini neden bugünlere kadar saklamış.
Biz, yıllar önce “Bu Toprağın Yaşayan Ozanları” diye üç cilt kitap yazdık. Koştuk doğulara, batılara, kuzeylere, güneylere nerede bir Elazığ’lı bulduksa aldık bu üç ciltlik eserlerimize. Doğaldır ki, ulaşamadıklarımız, bulamadıklarımız hemşerilerimiz de oldu. Bir M.Şükrü Baş, bir İlhami Bulut’da bunlardan.
İkisinin de kalemi keskin, şiirleri o değin ağırlıklı.
Hele hele Bulut’lar, bunlar bize çok daha da yakın.
Belediye Başkanlığına soyunduğumuz yıllarda Palu’lu Bulut’lar çıkmıştı karşımıza. Bedri Bulut, Davut Bulut, İzzet Bulut öylesine de sevdiğimiz, güvendiğimiz, yaşam boyunca unutamadığımız kişiler olmuştu. Davut Bulut’un oğlu Ahmet Bulut, yıllardır Kültür ve Turizm Müdürü olarak hizmetler verir. Türkiye coğrafyasını çok kişimizden de iyi bilir. Bedri Bulut’un çocukları, az hizmet vermediler Elazığ’a, Abdullah Bulut, Belediye Başkan Yardımcısı, Köy Hizmetleri Bölge Müdürü olarak bir o kadar hizmetimize koştu. Metin Bulut, hâlâ bulvarında koşuşup durur.
Gelelim Pulutlu Bulut’lara. Reşat Bulut’u Türk Hava Kurumu Müfettişi olarak tanımıştım. Oğlu, UZUN YILLAR dsi. Bölge Müdürlüğü yaptı, güzel hizmetler verdi Elazığ’a. Fuat Bulut’u, İl Genel Meclis Üyesi, Kemal Bulut’u İl Tapu Müdürü olarak tanıdım. Yıllardır Elazığ kültüründe at koşuşturan ve adı sanı Avrasya’lara, Balkan’lara, Kıbrıs’lara kadar uzanan Şener Bulut’u n babası ve kardeşlerini de Bahçelievler’de komşu olarak tanımıştık.
Seni gidi sesini geç duyurmaya başlamış İlhami Bulut.
Bak, nasıl bir uzun giriş yaptıktan sonra döneceğiz sana.
Ben de Gülan (Mayıs) ayının 19 unda dünyaya gelmişim.
Eskiden, çocuk iken (Mayıs ayı, Gülan ayı, çocuk alır büyük payı) diye bir tekerleme okurduk. Mayıs ayı, gerçekten bir çok önemli tarihlere kapı açmış bir ay. 15 Mayıslar, 19 Mayıslar, 27 Mayıslar 29 Mayıslar, sadece bizim bildiğimiz tarihler.
Böyle bir ayda doğmanın verdiği mutlulukta başka.
NİRVANA SEMBOLLERİ adlı şiirinden bir altılık vererek başlayalım asıl söze.
“Bugün yaşadım dünü, yarını erteledim”
Erteli sevdalarda senden başka sevmedim
Daldım sema seyrine, yeryüzünde yoksun sen
Ruhun benim mihrabım, kabak için gelmedim
Yokluk bizim varımız, hem varım hem yoksun sen
Tutuşur karanlıklar mum gibi yakarsın sen.
“Şu seslenişe, şu güzelliğe, şu ağırcalığa bakın.
Varıp bu yüceliklerin önünde siz de ateşler yakın.”
Diyerek birkaç dizesinden daha söz ederek, yazımızı noktalamaya çalışalım sevgili İlhami Bulut’um.
Ağlayan Yağmur şiirinin ikinci dörtlüğünde:
“Sadece ölümdür hayatı her gün biraz daha eskitir.
Yeni bir ayrılıkta bir ömrü bir ölüm kadar bir günde eksiltir.
Belli olmaz güzelin işine
Son gelişinde ne olur, iki damla da bana getir……”
Bir de DİYAR-I HARPUT’TAN
Dedem derdi ki Oğul, Harput eski kaledir
Taşı topraktan fazla, aslında yek paredir
Kat kat olmuş kayalar, her katı ayrı çağdır
Bir mihraptır kurulmuş, dağ üstünde bir dağdır.
Güneşten evvel doğar minare alem alem
Tarihe ilk besmele çekmiş kudretli kalem
Haydi güzel kalem, ne sen bizi unut; ne de biz seni ne demişler, ey güzellik insanı, sev seni sevin.
Bu insan oğludur, açar bazen ne çok kapıyı
Güzel insanlar, bir başka süsler her güzel yapıyı, varın da bulut bulut koşun, yağmur olarak inin yere,
Coşkun coşkun ve bereketlice aksın her güzel dere.
Şükrü Kacar
*
SIR SIZINTISI Osman BAŞ Edebiyatımızın her alanından yeni yayımlanan eserler ulaşmaya devam ediyor. Ayrım yapmam uygun olmasa da şiir kitaplarının fazla olduğunu söylemek uygundur. Eğitim, kültür, sanat ve edebiyat dergilerinin sayısı da az değil. Bana ulaşan yayınlar düzenli olarak çalışma masamdaki yerlerinde sıralarını bozmadan okunmayı ve incelenmeyi bekler.
Elazığ’da 1992 yılında başlatılan, 25-28 Eylül 2014 tarihlerinde 22.si Arif Nihat Asya hatırasına ve Bayrak temasıyla düzenlenen program esnasında şairi ve yazarı tarafından imzalanıp hediye edilen kitaplar arasında “SIR SIZINTISI” Elazığ’l
Kitaba adını verdiği Sır Sızıntısı ile başlıyor şiirler.
Derinliğine yol gidiyor insan.
Vuslat cennet mahreçli; bu ayrılık sonradan
Rengi olmaz gölgenin, suyun rengi ışıktır
Gel sürelim devranı, bu kubbe kapanmadan
Gözlerim yumulsa da, gönlüm sana âşıktır.
Anne şiiriyle devam ediyoruz.
Ak düşen yıllarım dönsün tersine
Bir yılı bir güne satayım anne
Dizinde minnacık başım izine
Uzanıp yeniden yatayım anne…
Aşkın tanımında bir türlü nokta koyamıyorum. Tanımlar, yaşanılan aşkı anlatmakta, her açıklama fark derinliği ifade etmektedir.
Şiirle anlatmak zor ve özel anlatımların disipline edilmiş halidir. İlhami Bulut son Elazığ ziyaretimde tanıdığım, dostluğu, gönlü, doğallığı silinmez iz bırakan gönül insanı.
Şiirlerinin tamamını okuduğumda gördüm ki, fevkalede zengin kelime haznesi, şiir bilgisi, duygu yükü ağır ve kontrollü, vuslatı özleyen, isteyen bir usta rahatlığı ve bilgi ve birikimiyle mısraları dörtlükleştirirken sevgiyi ilmek ilmek işleyen bir şair sonucuna ulaşıyorsunuz.
Türkülü Hasret şiirinin son kıtasında;
Yüz bin şiir olsa da senin öykün biter mi!
Aklım gitti başımdan, aklı olan sever mi!
Aşk dediğin hasrettir aşk duvağa girer mi!
Bekliyorum ben seni, gelsen de gelmesen de…
Sevdaların tatlı serinliğinde rahat ifadeleriyle yürüyen şair, yaşadıklarını Harput’la, Anadolu ile bütünleştiriyor. Şair şehitleri unutmuyor,
Şehidim şiirinde;
Çektim şahadeti durdurdum zamanı
Komutan seslendi, sesi donmuş nineme
Şimdi Vatan Sağ Olsun deme zamanı
Yetmiş milyon evlat yaslanmış anneme…
Uzun bir gecede kısa bir rüyayla leylalara ulaşan şairin, köpüklü dalgalarda denizin dik yokuşunda esen rüzgârlara gülümseyişiyle suya kavis çizen ay’ın hilâl duruşuna ulaşması, bulut kümelerinin nehirlere ulaştığı anlara eştir.
Aşksız şiir nice şiiridir. Harflere takılıp hafif bir görüntü ya da okunuş algısı çıplaklığıyla nasıl ifade edilebilir. Kalbini aşk hisselerine teslim eden bir kalemden damlayanlar şiir olur elbet. Hayali ruhlarla zifiri karanlığı aydınlatmak ancak yüreğin yangınlarıyla mümkündür.
Biliyorum ki şair İlhamı Bulut’tan yeni sızıntılar gecikmeden okuyucularına ulaşacaktır.
15.02.2015 / Ankara...OSMAN BAŞ
*
Elazığ Kalemleri...
................Elazığlı usta yazar İlhami Bulut; gelecek nesillere miras bırakacağı bir eseri hazırlamak için bir süreden beri büyük emek veriyor. “Elazığ Kalemleri” isimli eserini büyük bir sabırla hazırlarken, kitabına almayı düşündüğü şahısları araştırmacı yazar özelliği ile özenle seçiyor, akabinde o şahıslar hakkında bilgi topluyor, derlemeler yapıyor ve en önemlisi de kendi bakış açısıyla özgün yorumlar ekliyor.................Bu özellikteki kalemler kolay yetişmiyor, yüreğine doldurduğu ve ismi ile mümtaz İlham’dan alıyor bu desteği kendisi…
................İyi ki varsınız gönül dostu İlham-i Bulut. İyi ki hazırlıyorsunuz “Elazığlı Kalemler” isimli eserinizi… Asırlar sonra bu eseriniz Elazığlı Kalemler açısından müstesna bir biyografi hazinesi olacak gelecek nesillere ve siz bu çalışmanızla hak ettiğiniz manevi mükâfatı, tarihsel süreçte duaların desteği ile yâd edilerek kazanacaksınız..18.03.2015 Prof.Asaf Varol (Fırat Üniversitesi)
*
T.C.
ELAZIĞ VALILIĞI
İL KÜLTÜR VE TURİZM MÜDÜRLÜĞÜ
Sayı: 112777799.821. I 2,3,5 23./03/20 1 6
Konu: 23.Uluslararası Hazar Şiir Akşamları
Sayın: İlhami BULUT
İlimizde Valiliğimizin öncülüğünde ilgili resmi ve sivil toplum kuruluşları ile işbirliği halinde 1992 yılından itibaren gerçekleştirdiğimiz Uluslararası Hazar Şiir Akşamları, sanat çevrelerince ülkemizin süreklilik arz eden ve kurumsallaşan en önemli kültürel etkinliklerden birisi olarak kabul edilmektedir.
1992 yılından bu yana her yıl Türk Kültürüne hizmetleri ile temayüz etmiş değerli bir şahsın adına düzenlenmiş olan Uluslararası Hazar Şiir Akşamlarmın 23 üncüsü 26-27-28-29 Mayıs 2016 tarihlerinde "Ali Şir Nevai" adına ve "Türkçe" konu başlığı altında gerçekleştirilecektir.
Şairlerimizin Şiir Akşamlarında Ali Şir Nevai ve Türkçe konusu ile ilgili mevcut şiirlerini ya da konu ile ilgili yazacakları yeni eserlerini okumaları halinde, güçlü kalemleri ile Ali Şir Nevai ve Türkçe'yi daha etkili olarak anlatmış olacağımıza inanıyoruz.
23 üncü Uluslararası Hazar Şiir Akşamları'na şair olarak katılmanızdan
onur duyarız..
Haluk Çakmak
Vali a.
Vali Yrd.
*
NİCE GÜZEL YILLARA
koşturma artık geçen günlerin ardı sıra
kış olsa da çevir sen yüreğini bahara
bundan böyle hiçbir şey açmasın sende yara
İyi ki doğdun bugün nice güzel yıllara
büyütüp umudunu düş yeniden yollara
sevdanı hep yeniden gönlüne sora sora
mutlu olmak hakkım de göğsüne vura vura
iyi ki varsın bugün nice güzel yıllara
SITKI CANEY
*
EDEBİ ŞAHSİYETLERDEN İLHAMİ BULUT KİMDİR?
01.03.1956 tarihinde Elazığ’ın, Elazığ’a 13 km. uzaklıkta ki Pelte köyünde dünyaya geldim. Çiftçi bir ailenin çocuğu olarak ismimi merhume Nucibe halam koyar. İlkokulu Pelte Köyü’ n de, Orta kısmını Elazığ Ortaokulu’ n da, lise eğitimimi Elazığ Ticaret Lisesinde tamamladım.
1977 yılında askerlik görevini Antalya ve Kıbrıs’ta yaptım. 1979 yılında Elazığ Adliyesine Zabit Katibi olarak girip çalışmaya başladım ve aynı yıl evlendim.
1987 yılında Fırat Üniversitesi Edebiyat Fakültesi’ne kaydımı yapıp okumaya başladım. O günkü şartlar gereği okulu bırakmak durumunda kaldım.
…………1991 yılında İcra Müdürlüğüne müdür olarak atandım ve sırasıyla; Erzurum- Narman, Kayseri-Sarız, Malatya-Yeşilyurt, Kahramanmaraş, Elazığ İcra Müdürlüklerinde bulundum. Bu arada boş durmayarak Ankara H. F. Adalet Yüksekokulu’nu bitirdim. Belirli zaman diliminde yazmış olduğum şiirlerimi 2011 yılında Sır Sızıntısı isimli bir şiir kitabına dönüştürüp yayın hayatına kazandırmış oldum.
2012 yılında İstanbul- Çağlayan İcra Müdürlüğüne tayin oldum ve 2013 yılı Haziran Ayında emekliye ayrılıp memleketime yerleştim.
Elazığ’ın mahalli gazetesi Yeni Çağ’ da Sır Sızıntısı isimli köşeden, Haber Kent Gazetesinde ise Araftan Sesleniş isimli köşede köşe yazarlığı yaptım. 2014 yılında Haber Kent Gazetesinde tefrika olmaya başlayan Elazığ Kalemleri adlı bir kitap çalışmasını sürdürmekteyim
Tolga ve Evren isimli iki çocuk babası, Mehmet Akın ve Ela isimli iki çocuğun da 2014 yılı itibariyle (Dedeleriyim) büyük babalarıyım.
Şiirlerim bazı gazetelerde olmakla beraber Türk Edebiyatı, Bizim Ece, Bizim Külliye ve Kümbet Dergilerinde yayınlanmıştır. İlesam Üyesi olup şiirlerim birçok antolojide yer almaktadır.
Evet, hayatta güçlü bir mücadele örneği sergileyerek kendini zenginleştirip bugüne gelen, yazmış olduğu şiirlerle, yerel basının birinde üstlenmiş olduğu genel yayın yönetmeni görevinin yanında yazmış olduğu yazıyla gündemde yerini muhafaza eden edebi şahsiyetimize kalemine ve yüreğine sağlık der, hayırlı uzun ömürlerle nice yıllara, nice yazı ve şiirlere diyor saygılar ve sevgiler sunuyoruz.
GÜZEL SÖZLER
*Aşk olmadan dünya beleş döner mi bu kış günü göklerde.
*Vicdanından daha yumuşak bir yastık bulamazsın.
*Kainat; her gün her an aşk fışkırır, aşk; devrimsel eyleminden bir an bile geri durmaz, Şiir: bana göre bir duyu ve duygunun mumyalanması ise de; aşkın tanımsız ve bitimsiz lakırdısıdır..İlhami BULUT
ANNE
Ak düşen yıllarım dönsün tersine
Bir yılı bir güne satayım anne
Dizinde, başımın minnacık izine
Uzanıp yeniden yatayım anne……
BANA EN YAKIN DÖRTLÜĞÜM
Çeker ömrü zaman gün perde perde
Şu tümsek alana düşen resmimden
Şimdi can evimden kim bilir nerde
Sönecek mum gibi yırtar gölgemden…..
DİYAR-I HARPUT
Dedem derdi ki oğul; HARPUT eski kaledir.
Taşı topraktan fazla, aslında yek paredir.
Kat kat olmuş kayalar, her katı ayrı çağdır,
Bir mihraptır kurulmuş. Dağ üstünde bir dağdır.
M.DURSUN AKSOY
,,,,,,,,,,,/,,,,,,,,,,,,
BİYOGRAFİM
(İLHAMİ BULUT)
İLHAMİ BULUT/01.03.1956 tarihinde Elazığ’ın, Elazığ’a 13 km. uzaklıktaki Pelte köyünde dünyaya gelir. Çiftçi bir ailenin çocuğu, İlkokulu Pelte Köyü’nde, Elazığ Ortaokulu’nda ortaokulu, lise eğitimini Elazığ Ticaret Lisesinde tamamlar.
1977 yılında askerlik görevini Antalya ve Kıbrıs’ta yapar. 1979 yılında Elazığ Adliyesine Z.Katibi olarak girerek çalışır aynı yıl evlenir, 1987 yılında Fırat Üniversitesi Edebiyat Fakültesi’ne kayıt yaparak devam eder, hem çalışıp hem okumayı başaramayarak söz konusu okuldan ayrılır.
1991 yılında icra müdürü olarak atanır, sırasıyla; Erzurum/Narman, Kayseri/Sarız, Malatya/Yeşilyurt, Kahramanmaraş, Elazığ İcra müdürlüklerinde bulunur. Bu arada Ankara H.F.Adalet Yüksekokulu’nu bitirir.
2012 yılında Çağlayan/ist. İcra müdürlüğüne tayin olur, 2013 yılı Haziran Ay’ında emekliye ayrılır.
2011 yılında basılmış “Sır Sızıntısı” ve “Lüleyza” isimli iki şiir kitabı mevcut olup.
Elazığ mahalli gazeteler Yeni Çağ ve Hakimiyet gazetelerinde köşe yazarlığı yaparken;
2014 yılında HaberKent Gazetesinde de tefrika olmaya başlayan “Elazığ Kalemleri” isimli bir kitap çalışmasını sürdürmektedir.
Tolga ve Evren isimli iki çocuk babası, Mehmet Akın Ela Ahmet Selim ve İpek’in
Şiirleri; bazı gazetelerde ve ayrıca; Türk Edebiyatı, Bizim Ece, Bizim Külliye, Kümbet, BeKir Abi, İlesam., Hece Taşları gibi Dergilerinde yayınlanmış İlhami Bulut İlesam. Üyesi olup, bir çok antolojide şiirleri yer alırken; Elazığ’da Düzenlen HAZAR ŞİİR AKŞAMLARI’nın 2016 Yılında 23. Hazar Şiir Akşamları’na Elazığlı şair olarak katılmıştır.
Yine ayrıca; Kapadokya, Eskişehir’de Yunus Emre’yi anma gibi im dışında tertiplenen bir çok programa Elazığlı şair olarak iştirak etmiş bulunmaktadır.
Manas Yayıncılığın kültürel etkinliklerine de iştiraki söz konusudur.
Anne şiirindeki bir dörtlükte şöyle seslenir.
Ak düşen yıllarım dönsün tersine
Bir yılı bir güne satayım anne
Dizinde, başımın minnacık izine
Uzanıp yeniden yatayım anne……
Birkaç naçiz söz..
*Aynı şeyi sadece bir kez göre bilirsin…İlhami
*Dağların bağrına bastığı taş görünse da aslında aşktır...ilhami
*Kainat her gün her an aşk fışkırır, aşk; devrimsel eyleminden bir an bile geri durmaz, Şiir: bana göre bir duyu ve duygunun mumyalanması ise de; aşkın tanımsız ve bitimsiz lakırdısıdır..ilhami
BANA EN YAKIN DÖRTLÜĞÜM
Çeker ömrü zaman gün perde perde
Şu tümsek alana düşen resmimden
Şimdi can evimden kim bilir nerde
Sönecek mum gibi yırtar gölgemden…..ilhami
Sevgili
bilmiyorum uslanır mıyız sevgili
dört kitabın başı
bir aşkla
-/-
bu aşkla
yanarken diri diri/
ölümü öldürmeden
bir çuvala giremeyiz bu aşkla
İlhami Bulut
Kayıt Tarihi : 6.7.2023 17:57:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!