Hakk'a âşık olanlar
Zikrullahdan kaçar mı?
Ârif olan gevherin
Yok yerlere saçar mı?
Gelsin mârifet alan
Yokdur sözümde yalan
Emmâreye kul olan
Hayrı şerri seçer mi?
Gerçek bu söz yârenler
Gördüm demez görenler
Kerâmete erenler
Gizli sırrın açar mı?
Sen bir kuru servisin
Hemân şöyle durursun
Sen biz palaz yavrusun
Kuş kanatsız uçar mı?
Üftâde yanıp tüter
Bülbüller gibi öter
Dervişlere taş atan
İman ile göçer mi?
Kayıt Tarihi : 31.12.2019 00:11:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Hikayesi:
Derviş Ali Şîruganî tarafından rast makamında bestelenen ve sofyan usulüyle icra edilen bu ilâhi, halen büyük bir zevkle okunmaktadır.
![Mehmed Muhyiddin Üftade Hz](https://www.antoloji.com/i/siir/2019/12/31/hakk-a-asik-olanlar-2.jpg)
Seyyid Abdülkadir-i Geylani ki hem hadis alimi, hem tasavvuf erbabıdır, " Aşk, şiddetli ihtiyaçtır " der.
İbn-i Teymiye ise, Abdülkadir Geylani'ye hürmetlidir, Onu ehl-i hak olarak görür ve der ki: " Tasavvuf, İslamın özüdür. "
Binlerce âlim, Hz. Peygamber'in (AS) Suffe Ashabını hem nefis tezkiyesi, hem kalb tasfiyesi, hem tefekkür, hem mücahede-i ruhaniye ile aklen, kalben, ruhen, nefsen terakki ettirdiğini; onların hem üstadı hem mürşidi olduğunu, bu manada tasavvufun Ashab-ı Suffa ile başladığını ifade ederler. Adı anılmasa da kendisi vardır. Mühim olan kendisinin varlığıdır, derler.
Üftade Hz.lerinin bu şiiri yazma sebebini bütün Bursa ahalisi bilir. Onlara gidip sorulursa mesele detaylıca anlaşılır. " Benim dostlarıma savaş açan Bana savaş açmıştır " ( Buhari) kudsi hadisinin acı bir tecellisine o dönem Bursa halkı şahid olmuştur.
Tasavvuf felsefe değil, marifetullah ve muhabbetulahtır. Allah'ı eserleriyle tanıma, İsim ve sıfatlarının tecellisini kâinatta müşahede etme, itminan makamına çıkma, nefs-i mutmainne seviyesini elde ederek Cennet'e layık bir hale gelmedir. Bu açıdan Kur'an " Kalbler ancak Allah'ı zikretmekle mutmain olur " der. Bu açıdan tasavvufun temeli fikir değil, zikirdir. Fikir cephesi, İslam tarihi boyunca medrese ehlinde, kelam âlimlerinde odaklanmıştır. İbn-i Rüşd, İbn-i Sina, Farabi gibi... Bazı medrese ehli, fikir ve zikri cem ettiler. Daha dengeli bir yol açtılar. Sahabe tarzında... İmam-ı Gazali, Mevlana Celaleddin-i Rumi, İmam-ı Rabbani, Bediüzzaman Said Nursi gibi...
Fakat yine de herkes kendi yolunda yürür. Her insanın kişisel bir tariki vardır. Caddemiz, Muhammediyet caddesi olsa da, kimimiz emniyet şeridinde, kimimiz yolun tam ortasında, kimisi ortaya yakın şekilde ölümümüze, Berzah ve Mahşere doğru yürüyoruz. Bir birini engellememek ve yolundan şaşırtmamak kaydıyla yolculuğa devam ediyoruz.
Herkese iyi yolculuklar dilerim. Saygılarımla...
Madem tapmak var ise Hakka aşık olmakta doğaldır.
Taptığına aşık olmak bu kadar doğaldır.
Ancak hayatında hiç aşık olmayan insanlar bu aşkı tarif etmesi mümkün değildir.Bu da gayet çok doğaldır.
Son kez altını çiziyorum ki Tapmak aşktan hem kuvvetli hem ileri bir makamdır.
TÜM YORUMLAR (11)