Hakiki Mürşid Şiiri - Adem Armağan

Adem Armağan
507

ŞİİR


6

TAKİPÇİ

Hakiki Mürşid

Kayseri ilin, Yahyalı yurdundur efendim,
Hakiki Mürşidsin sen, Hacı Hasan efedim,
Sensiz geçen her gün,hüzün günüdür efendim,
Ayrılığın acı, Şefaat eyle Sultanım.

Rüyama gir bari, bayramım olsun efendim,
Hicranımı, nazarınla dindirsen efendim,
Hamdolsun,nasipmiş bir defa gördüm efendim,
Ayrılığın acı, Şefaat eyle Sultanım.

Adem Armağan söyledi özünden, efendim,
Nasıl meth etmeyim ki Hacı Hasan efendim,
Sensiz bütün gecelerim matemdir efendim,
Güneş dünyayı,sen insanları aydınlattın.

Adem Armağan
Kayıt Tarihi : 27.4.2011 23:15:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Hikayesi:


Kayseri-Yahyalı'lı İslam alimi H.Hasan Dinç anısına: Sami Ramazanoğlu (k.s.) 'nun Kayseri'nin ilçesi Yeşilhisar ve şifalı suyun bulunduğu içmeceye teşriflerinde babaları Şeyh Mustafa Hulusi (k.s.) , kayınpederleri Ali Koca Hoca Efendi ve Kılavuz Hafızla kendilerini ziyaretine giderler. Yolda babaları vazifelerini sorar hepsi tek tek derslerini anlatırlar. H. Hasan Efendi ise: 'Ben halimi üstadımıza arzederim' buyurur. Ziyaret esnasında yolda geçen bu hâdise Sami Ramazanoğlu (k.s) 'na anlatılınca, H. Hasan Efendiyle hususi görüşür. Şeyh Mustafa (k.s.) 'ya 'Mustafa Efendi, Hacı Hasan Efendi ve icazet veriyorum, bundan sonra ihvanın derslerini sormaya, vazife vermeye kendilerini tayin ediyorum' buyururlar. Bu icazetin ardından H.Hasan Efendi çok ağlarlar. Babaları sebebini sorunca; 'Baba, bana sizin irtihaliniz ilham oluyor' buyururlar. Hakikaten de öyle olur. Bu hadiseden on üç gün sonra bir Cumartesi günü Fecr suresinin 27-30 ayeti celilelerini okuyarak Rabbimize kavuşurlar. H. Hasan Efendimiz (k.s.) 'in icazet aldığı tarih 1939'dur. Kâdirî icazetnamelerini de yine aynı mevkide Yeşilhisar'ın şifalı sularının bulunduğu içmecede (1965) yılında alırlar. Bununla alakalı bir hadiseyi Hacı Hasan Efendi şöyle anlatırlardı: 'Efendimiz bizi çadırlarına aldılar. Hasan Efendi! Abdülkadir Geylâni (k.s.) 'nin emriyle yazılan Kâdirî icazetnamemiz budur, sizi de bu hususta vekil tayin ediyorum. Kadınlar (500) , erkekler (1000) Tevhid okusunlar, her yüz tevhidde bir defa da 'Muhammedurrasulullah' desinler' buyurdular. Üstadımız bize. 'Efendimize inanmıyormu idik ki Kâdirî icazetlerini gösterdiler? Böyle bir emir geldi deseler biz yine inanırdık' buyurdular. Hacı Hasan Efedi bu hadiseyi hatırladıkça 'Acaba teslimiyetimizde mi bir eksiklik var? ' diye üzülürlerdi. Halkı irşad için de Sami Ramazanoğlu (k.s.) 'Üç ihlas bir fatiha oku ruhlara gönder Hasan Efendi' buyururlar. Cami, vesair yerlerde yapmış oldukları vaaz ve sohbetlerde binlerce kişi hakikati görür. 1955 yılında adana Şeyhoğlu Camii'nde Ramazan-ı Şerifteki vaazlarında cemaatin onbin kişi olduğunu, fellahların imana geldiğini, fuhuş mahalline giden kadınların tesadüfen Hocaefendinin vaazlarını işitip oldukları yere, ağlayarak yığılıp kaldıklarını, 'Allah'ım bizi affetmez mi? ' diyerek Adana'nın müftüsü Abdullah Develioğlu'na müracaat ettiklerini anlatırlar. Abdullah Develioğlu da şöyle nakleder: 'Ben Hasan Efendi'yi okutmaya-cakmısın Mustafa Efendi diye pederlerine sorduğumda; 'Biz onu manen okutuyoruz' demişlerdi. Binlerce insanın irşadını görünce hakikati anladım. Adana'daki vaazlarında Hocaefendiyi mütevazi bir şekilde sağ taraflarından Peygamberimiz (s.a.v.) 'in tuttuğunu, sol taraflarından da Sami Efendi'nin tuttuğunu düşünerek giderler, daha yürürken gözyaşlarını tutamayanlar çok olur. Kürsüye çıktıklarında kendileri de cemaat de on dakika kadar ağlardı. Hacı Hasan Efendi'nin gördükleri başkalarının ise görmedikleri bir zât da 'iftihar etme Hasan efendi, aman! ' der ve kaybolur. Sami Ramazanoğlu (k.s.) o günlerde 'Adana'da çok feyz var' buyururlar. Babaları Şeyh Mustafa (k.s.) hanımları Aişe valideye durumun müsait olmamasından dolayı evladımı tam manasıyla okutamadım deyince, Valide Sultan 'Üstadım, oğlumuz Hasan Efendi için endişe etme, mânâ aleminde Peygamberimiz (s.a.v.) 'in mübarek dizlerine koymuş ben onu kitabını okurken gördüm' der. Son anlarında H. Hasan Efendi yakınlarından birine 'Her hoca bizi dinliyor, sebebi nedir bilir misiniz? ' dediklerinde 'Hayır Efendim, bilmiyoruz' deyince: 'Bize harflerin talimini Peygamberimiz (s.a.v.) öğretti' buyururlar. Emir Buhâri hazretlerinin buyurduğu gibi kendini hesaba çekmeye çalışan sonunda da mahcup olan hocalar 'Babam! Bir kimsenin medresesi Arş-ı A'zam, Hocası Fahr-i âlem olursa, O'na kimin gücü yeter? ' der. H. Hasan Efendi de aynı sırlara mazhar olunca bizim gibi acizler onun hakkında neyi anlatabilirler? Ancak deryadan bir damlayı sunabiliyoruz. Zahirde gördüklerimiz bu, batında olanlar Hakk ile kendi aralarında. Nakşî ve Kâdirî icazetleri olan Hacı Hasan Efendi bu vesikaların yanında iki lütfa daha mazhardırlar. O da mahviyyet ve mahfiyyet. Mahviyyet, gönülden Allah'tan başka şeylerin silinmesidir. Mahfiyyet ise gizliliktir. Enbiyadan biri vahyi rüya yoluyla alır. Mevlâmız bu altın tası gizlemesini emreder. Ne kadar gizlese de ortaya çıkar. Sebebini sorunca Allah (c.c) , 'Bu güzel amellerdir, kişi ne kadar gizlese yine zahir olur' buyurur. Hacı Hasan Efendi de aynen öyle kendini gizler, zahiri iltifatlardan hoşlanmazlardı. Medine-i münevvere'den Mersinli Yusuf Amcadan hediye geldi. Üzerinde Yahyalı'lı Nakşi halifesi Hasan Efendi'ye verilecek yazılıydı. Hacı Hasan Efendi 'Ne halifesi, biz Cenâb-ı Hak'ın en aciz kuluyuz' diye ifade etmişlerdi. (1976) Sami Efendi 'Medine-i Münevvere'de Nakşî Halifelerinden Hasan Efendi duâ buyuracak' dediklerinde Hacı Hasan Efendi, 'Nakşi halifesi dediklerinde haya ve utancımdan sanki belkemiğim sızladı' buyurmuşlardı. Kendilerini hiçbir şeye layık görmezlerdi. Manevi iltifatlara da layık değildik, ama Cenab-ı Hakk lütfetti' buyurmuşlardı. Sami Ramazanoğlu (k.s.) 1978 yılında mümtaz bir topluluğun huzurunda üç defa 'vekilimsin' buyururlar. Medine-i Münevvere'ye hicretlerinde de yakınlarına 'Hasan Efendi'yi her beldeden grup grup ziyaret etsinler. O bir beldeye gelirse sohbetine iştirak etsinler' buyurur. 1980 yılında Hacı Hasan Efendi umreye gittiklerinde Sami Ramazanoğlu (k.s.) 'nu ziyaret etmek için pekçok kişi müracaat eder ancak izin alınamaz. H. Hasan Efendiye ziyaret arzusunu söyleyince kabul buyururlar. Hacı Hasan Efendimize pek çok ikramlar yapılır. Ayrılacakları zaman üç defa müsafaha ederler. Her defasında Hacı Hasan Efendi geriye doğru çekilirken Hasan Efendi tekrar müsafaha edelim, buyurur. Her bir defasında 'vekilimsin' derler. Damatları Ömer Kirazoğlu 'Bu iltifat hiçbir kimseye yapılmadı, siz sevinmiyor musunuz? ' deyince, 'Ömer Bey kusurlarım gözlerimin önüne geliyor' buyururlar. I - İrşad ve Cihad Dönemi Askerlik dönüşü bir taraftan geçimlerini levha yazarak temin ederken bir taraftan da manevi hizmetlerine devam ediyorlar. 1946'da yanlarında halaları olduğu halde, gemi ile hacca giderler. 93 gün süren bu hac yolculuğu sonrasında da aşk ve şevk dolu hizmetlerine devam eder. 1955 yılında Adana Şeyhoğlu Camiinde iki yıl üst üste vaaz etmişlerdi. Daha sonra bu vaazlar Ceyhan, Kozan, Niğde, Develi gibi çevre yerleşim merkezlerinde devam etti. Bir ara Yahyalı'nın Yerköy köyüne yerleştiler. İrşad niyetiyle dört yıl kadar burada kaldılar. Köyde daha önce birkaç kişi namaz kılarken; kadın, erkek, çoluk-çocuk bütün köy halkı namaza başlamıştı. Ayrıca kendi beldeleri Yahyalı'da 10 yıla yakın fahri vaizlik yaparken, bir taraftan da tasavvufi sohbetler devam ediyordu. Vaazını dinleyen, sohbetinde bulunan nice insanlar, eşkiya gibi iken evliya gibi, odun gibi iken ipek gibi oluyorlardı. Çünkü yaşayarak örnek oluyorlar, üstadlarından aldıkları terbiye ile hayatta kimseyi incitmiyor, herkese faydalı olmak için çırpınıyorlardı. Aile fertlerinden birisi şöyle anlatıyor: Çocukları yatırdıktan sonra gaz-lambasının ışığında gece yarılarına kadar kitap okurlardı. Yatılı misafirleriyle candan ilgilenir, geç saatlere kadar sohbet, zikir, fikir, tefekkürle manevî ziyafetler verirlerdi. Yakın akrabalarına çok ilgi gösterir, imkan nisbetinde ihtiyaçlarını giderirlerdi. Fakat fukarayı gözetir, evde pişen yemeklerden tabak tabak komşularına gönderirlerdi. 'Bir mahallede zengin uarsa fakir yok, fakir uarsa zengin yoktur. ' buyururlardı. Nerede bir hasta var. mutlaka ziyaret eder. cenaze sahiplerine taziyede bulunmayı ihmal etmezlerdi. Son derece temiz, düzenli ve planlı bir hayatları vardı. Dışardan gelen misafirler, eşraftan insanlar Onda misafir kalırlardı. Kaynak: http://www.kalemdar.net/index.php? option=com_content&task=view&id=14&Itemid=26

Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

Adem Armağan