aldın da burktun köşesini kırmızı dudağın
soluk griye belenmiş bu devri
aldan kaftana sokmaya çalıştın
burnunu, kan çıkan bozgundan çıkarttılar
sen kafanı batırdın yeniden
yoksul bir şakımanın sesi kısık tarihine
sözünü sakınmadın soluklardan, soğuktan ve zamanın, geçmez çiğ kokularından
susadığın aşk sandın
hakikatsizlikten kurudu tüm gövden
bir hakikat aradın, bir damla hakikat
bir sual kalmadı
bir cevap, üstüne yürümeyen
yıldızları türbelere yapıştırdın tılsımlarla
şiirin, tükürdün ağaç dibinde düpedüzlüğüne
renkleri çinilerden, tılsımlardan
o ayetin gözlerinde bıraktığı izle
çözerek görüverdin
gözlerinde söndü vakti gelince
gözlerin vakitsizdi bilemedin
bu göklere tünemiş inanca şemsiye açtın
bir sen doğrusun sandın
bir sen yolcu
yanıldın
yücesinden damlayan kederin
ışığını diktin, hakikatin körlük dumanına
istanbul'un bağrında sarımtırak
bin ezilişi ağırlıkla yenen
kalabalığı, sağa sola bölüp
ölesice bir kertenkele gibi
asfaltlara burun kıvıran bir ağlayışla
boyun büktün körlüğün rengine
şimdi
bu rengi boynuna dolayana
küfür edemezsin.
İsra Ahmedoğlu
Kayıt Tarihi : 5.4.2023 00:39:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Doğrular yalnızdır,
hatalar gerçekler acıtır lakin;
doğru yolu buldurur.
Selam sevgi saygılarımı sunuyorum isra hanım
TÜM YORUMLAR (1)