’Yalancı bahara aldanıp çicek açar insan.’’
Hakikati aramak, tozlu yolları aşmak,karlı dağlardan geçmek.Dumanlı dağ başlarında yollarını kaybetmek…
Ararken uykuya dalarsın, rüyalar görürsün çeşit çeşit,çıngıraklı rüyalar...Birinin peşine takılıp gidersin ve eli boş dönersin; yorulmuş kırılmış,üzgün.Hakikati aramak, emek ister, çaba ister.Bazen buzlu yollarda kayar düşersin,kalkmaya çalışırsın; bakarsın etrafına kaldıracak kimsecikler yok. Kendin kalkmayı dene , buzlu yollar yolundan alıkoymasın seni. Hakikati bulunca bir gelin sandığı açılır önünde. Kalbin ferahlar,gönlün rahmet deryasında yüzer bir müddet. Gelin sandığının kapanmaması için çaba göster. Hırslar,seraplar önüne taş koymasın. Kaldır engelleri,gönlün gül bahçesine dönsün.Tertemiz ışıl ışıl bir bahar sabahı karşılasın seni.
Ah hakikat! uzak olduğun gibi şah damarı kadar da yakınsın.Gönlüne sor uzak mı yakın mı,o söylesin sana uzaklar nasıl yakın edilir?
Adamın biri,hakikati arıyormuş. Dağ tepe gezmiş; sormuş soruşturmuş, kimse bilmiyor. Tam ümidini kesmişken Güneş’i görmüş:
_ Her yeri aydınlatıyorsun, ne kadar büyüksün; fakat hakikat aynasını göstermiyorsun, demiş. Güneş:
Bir aşk kadar zehirli,bir orospu kadar güzel.
Zina yatakları kadar akıcı,terkedilişler kadar hüzünlü.
Sabah serinlikleri; yeni bir aşkın haberlerini getiren
eski yunan ilahelerinin bağbozumu rengi solukları kadar ürpertici.
Öğlen güneşleri; üzüm salkımları kadar sıcak.