Ne tür hayallere gebeydin ki,
Seni boğmak üzereydi
Hakikate isnad edilmiş yalan.
Kaçmak çözüm olmalıydı belki.
Veya vuzûha erdirmeliydin hayatı.
Fakat hiçbirisi olmadı,
Şimdi çözümsüzlüklerle hemhâl oldun.
Hakikatli kelimeleri dilinin en ücra köşesinde
Dolaştırırken ağır ve ızdıraplı,
Iraklardan ilham almalı,
Ve saklamalısın anılacak kelimeleri
Belki birgün anılır diye...
Grift olsun bırak.
Henüz ikmale ermemiş hesapların,
Gizemini çözemediğin,
Hakikate isnad edilmiş yalanların
Hayat perdesini
Ört üzerine.
Üşüme diye kapat kapılarını anlamsızlıkların.
Bilirsin ki ey inleyen ruhum!
Şimdi ve sonrası yok acıların.
Mütemadiyen yoklarlar ruhunu
Selamsız, sabahsız ve ansızın gelirler.
Omuzların sağlamsa yüklenirsin.
Yoksa yıkılır ve üşür
Teessürle bakarsın kendine.
Yalnız kalırsın sokağın ortasında.
Ve kaldırımlar, üstündekiler
Seninle dost olmaya çalışır.
Lakin kendini dinletemezsin taşlara,
Fıtratını bilen ve sesini duyan olmaz
Girdabında kaybolursun acının.
Ne duruyorsun o halde;
Hayat perdesini ört üzerine.
Biçimsiz, şekilsiz sevgiler görürsün de,
Mana veremezsin yaşadığın elemlere.
Hüznün gebe kalır daima,
Sancılarını çeker, doğumunu yaparsın
Anlam boşluğunda dolaşan sevdaların.
Ve sonra, ansızın değil aslında,
Her daim var olduğunu görürsün
Yalan, hissiyatsız, karaktersiz sevginin
Seninle beraber olduğunu.
Hakikate sarıldıklarını zannedenlerin aslında
Sarılamadıklarını bilirsin hayata,
Hayata ve sevdaya...
Taki acabalara gömülürsün.
Acaba? Neden? Nasıl? Niçin? ...
İşte ey ruhum sorularda boğul.
Boğul ki artık,
ve ört üzerine hayat perdesini.
Kayıt Tarihi : 20.7.2009 12:16:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!