Gerçek adım “Yakup Başaran” şiirlerimi ve yazılarımı “Hakikat Oruçoğlu” mahlası ile yazmaktayım. Bu mahlasın benim hayatımda kırılma noktası olduğunu ve hayatımı geçmiş ve gelecek olarak ikiye böldüğünü bilmeniz yeterlidir.
Gerisi lâf-ı güzaf.
Canımın içi annemin ifadesiyle “Anasının kuzusu ve kara oğluyum.”
Dünyanın en mutlu ve mesut ailesi içerisinde dünyaya gelmiş olmasam da,
dünyaya defalarca gelecek olsam; her geldiğimde annem ve babam olmasından ve kardeşlerim olmasından şeref duyduğum ve her daim bununla övüneceğim bir ailenin dördüncü evladıyım.
1982 Ankara’nın Haymana kazasına bağlı Yeşil Köy isimli kasabasında dünyaya gelmişim.
Çocukluğum Konya’nın Kulu kazasında geçti ve on yedi yaşımda İstanbul maceram başladı.
Öyle üniversiteler, fakülteler falan okumadım.
Konya Kulu “Yusuf Küçük Göl İlköğretim Okulu'ndan” mezun oldum. Kısaca ilkokul mezunuyum.
Mesleki hayatımda bildiğiniz alaylı olanın en kıdemlisiyim, bugün ve halen çalıştığım yazılım firmasında on iki yıldır “Bilgisayar programcısı” olarak hayatımı idame ettirmekteyim.
Şiir yazmayı, okumayı ve seslendirmeyi seviyorum.
Son yirmi yıldır ve bugünlerde İstanbul’da yaşamaktayım…
Çocuklara, şiirlere, kitaplara ve çaya âşık bir garip şairim
ve nasipse, hayatınıza ve gönlünüze dostane bir misafirim işte…
Eserleri
2018 Sustum İşte
2020 Seni Ardıma Bıraktım
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!