Öğrenmem gerek...
Herkese hak ettiği kadar değer vermeyi,
Severken sınırlar koymayı,
Bana bir gülle gelen herkese, bahçeler sunmamayı,
Kırmamak için paramparça olmamayı...
Çok yordu, tüketti belki de... Bilmiyorum.
Üzmemek için çabaladığım herkesin,
Beni kırmaktan, üzmekten korkmadan,
Arkasına bile bakmadan yaralarımla bırakıp,
Bir de arkalarından koşmamı bekliyor olması...
Yorgun kalbimin çığlıklarına boğulurken,
İçimdeki en güzel duygularım sustu.
Dilim her şeye sustu...
Konuşması gereken en doğru zamanlarda bile,
Hep sustum.
Kaybetmekten korktum, sustum.
Üzmekten korktum, sustum.
Kırmaktan korktum, sustum.
Belki de kaybetmenin ne olduğunu bildiğimden...
Ya da aklımdan çıkmayan şu hadis susturdu beni:
“Ey Kâbe! Sen Allah’ın evisin, sen mübareksin.
Fakat bir müminin kalbini kırmak,
Yetmiş defa seni yıkmaktan daha büyük günahtır.”
Kalbimin bu bitmeyen yorgunluğu,
Susturamadığım düşüncelerim,
Gözlerimden akıp duran zamansız gözyaşları...
Belki de dünyaya bu kadar fazla anlam yüklemekten,
Özümüzü unutup,
Zerresinin bize kalmayacağı bir hayat için
Bu kadar çabalamaktandır...
Belki de... Kim bilir?
Evet, unuttuk.
Manaya dalıp hakikati,
Dünyaya dalıp ebediyeti,
El ne dere dalıp Allah’ın rızasını;
Sevdiğimiz insanda kendimizi,
Yediğimiz yemekte açlığı, içtiğimiz her yudumda susuzluğu...
Hırslarımıza kapılıp iyiliği,
Duygularımıza kapılıp günahı,
Yanlışı, ahireti...
Tuttuk işte...
Hatırlamamız gereken ne varsa,
Her şeyi unuttuk.
Duyguların savurduğu yokluk yolculuğunda,
Kalbimiz öyle bir karanlığa büründü ki...
Sevgi diye diye tükendi,
Ve gördüğü her vefasızlıkta
Güzel olan bir yanını yitirdi.
Velhasıl...
Unuttuk.
En çok da Allah’a,
Yalnızca Allah’a gitmemiz gerektiğini...
Ve kendimizi tükettik.
Kayıt Tarihi : 24.9.2025 19:39:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!