“Merhaba türkülerim,
gel, biraz dertleşelim.
Çıkalım rutubetin bu harap konağından.
Bize dar bir vakit de kalsa,
sade bir hırka alarak üstümüze,
hadi gel, söyleşelim
sanmıştım
yağmurdan evvel bu dik yamaçlara ben inecektim
hep diri ve taze kalacaktı avucumda çiçekler
ve belki geniş ve engebeli bir ovanın sonunda
kadife dar bir kapı beni bulacaktı
çoktandır elimde sakin tuttuğum kılıç
Burada değil benim saraylarım
K a r a n l ı k l a r d a
İnerim dorumla
aşağlara
karanlıklara
İnerim tebaamın arasına
Bu kamunun aklı ermez bir durumdur
Bunu hem deliler bilir hem de Dumrul
Burda Dumrul’a bir can veren çıkar da
Can diler bir canan çıkmaz onun yoluna
Dumrul bağlar atı kamunun çıkarına
Ve nedendir işi hep deliliğe vurur
sen ey bir şehri ikiye bölen denizin meltemi
saçlarımı tara, suskun bir çocuk olurum taraçanda
beni bin yıllık bir öpüşle dirilt
surların kıyısında akan kalabalıktan
sıyrılsın resmim ve sen ey avuçlarımda
bir hırçın kedi kadar
Ben kurtların eviyim,
Çatım harap, komşularım cimri ve bunak,
Sığ ufuklar kesmiş yollarını
Toprağım aç,
Oğullarım kavgalı, kızlarım dargın
Ve genzimde türkülerim tutsak.
orda savrulan bir suskunluksa saçları
zil çalınca çantadan kurtulup çayırlara
ilk durakta ve sonra ayakları burkulan
bilekleri berkilmiş ve sendeleyen çocuklar
rüzgarda bir bekleyiş kanatları dağılan
ve artık daha çekilmez bulacaksınız bizi
daha çekilmez o pasaklı
kocalarınızın hafta sonlarına taşıdığı yalanlardan
ve bastırılmışlığınızın ev içre
aynalardaki görüntüsünden daha çekilmez
daha kaba daha iştahsız
Görmüşüm bir çehbada çehreni senin
Elmayı çiğdeden download ettim de geldim
Çaparım çapar diil o çapansızlığım
Varlığın taşrasında çapraşık index
Senin ‘emşerin o sayın jijek
Hadi kalk
topla etrafına yıldızları bir bir
onar seğirdimlerini kalenin
açılsın merhaba siperleri
ve selamlıklar çeksin yükümüzü bizim
sen hep böyle güzel
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!