HAKAN MI OLUR
Beş yüz kurda bir koyunu baş etsen
Koyunun sözüne bakan mı olur
Bir bozkurda bin koyunu eş etsen
Bin koyundan kurdu yıkan mı olur
Kalplerinde aşk işaretiyle doğar kimileri... Yeryüzüne gönül indiremez onlar... Hayatı ve insanları anlarlar,hayata ve insanlara merhamet duyarlar,ama hayatın ve onun içindeki insanların yaşadıkları gibi yaşamazlar.
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Devamını Oku
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Değerli kardeşim.Genç zamanımda bir roman okumuştum. Benim hiç aklımdan çıkmayan bir bölümü vardı ki; Çok çok önemliydi.Romanda komünistlerle milliyetcilerin savaşları anlatılıyor.Hangi taraf galip geliyorsa diğer tarafın komutanını asıyorlar. Milliyetciler galip geliyor. Komünist komutanı asmak için bir darağacı kuruyorlar ve asıyorlar ama adam uzun ayakları yere değiyor. İndiriyorlar. Darağacını yükseltecekler. Adam oturduğu yerden vaziyeti seyrederken şöyle diyor.
- Ulan beceriksizler. Ben sizi assaydım böylemi asardım ki ayaklarınız yere değsin....
Malesef biz hep böyle nedendir bilinmez işleri yarım bırakmışız..
Kalemine ve yüreğine sağlık kardeşim.
Selam ve dualarla
Seyfeddin Karahocagil
12 Eylül günlerindeydi.
Sus pus olmuştu herkes.
ta uzaklardan bir davudi ses yankılanırdı kulaklarımıza.
'Barut değil şarap kokan paşalar,
Korkum yok korkum yok korkum yok sizden!'
Asrın Dedekorkutu Ozan ARİF'in sesiydi bu yiğitçe haykırış.
saygıdeğer gönüldaşım,
BOP projesi ile memleketi ABD'ye dolayısıyla İsrail' e peşkeş çeken naylon mücahit, meydanlarad çemkürmeye başladı.
Onu böyle havlattıran Amerikan ayısı www Puşt dayısı.
Ne kadar vatanımza bayrağımıza düşman unsur varsa yeryüzünde hepsi birlik oldular (nasıl olsa medya da ellerinde) kiralık kalemşler doçlar bazı küresel proflar salyalı ağızlarıyla habire Türk' e kefen biçmeye devam ediyorlar.
'Belli ki bizi bilmiyorlar.'
Bilmiyorlar ki;
Kurttan kuzu doğmaz, kartaldan karga
Kurt yavrusu doğra büyür kurt olur.
Esareti bilmez tasmaya gelmez
Eller pençeleşir bir BOZKURT olur.
memleketimin başındaki devşirmeler tahttan inmedikçe rahat yüzü yok bize.
Reis Ahmet,
bam teline vurdun yine ve yüreğimi dağladın.
iyi de ettin.
Selam ile dua ile.
Şarap değil barut kokmalı paşa
Yüzde yüz TÜRK İslam gelmeli başa
Satılmış basını verip ataşa
Yakmalı ihanet kokan, mı olur
güzeldi tebrikler selam ve dua ile
BİR YERLERİNİN GRAMAJI DÜŞÜK,
HORMON TEDAVİSİNE MUHTAÇ,
BIYIKLI HANIM MÜSLÜMAN TİPLER BÖYLE OLUYOR AĞAM,
İŞİNE GELİRSE.
GÜZEL ŞİİR İÇİN TEBRİKLER.
SELAM VE DUA İLE.
böyle bir şiir yazmayı istiyordum sizin yazdığınızı okuyunca ; üstad bize yazmış , aynı duyguları paylaşmak ne güzel .tebrikler üstad ..elbet onlara da haddi bildiren olur....Yandık ; Yakan Ateş Değil Hükümet Olur.... saygılar efendim..
TEBRİKLERİMLE VE TAM PUANLA SELAM VE DUA.
Reisim!
Yiğit kardeşim,
imanına sağlık,
sevdana sağlık,
yüreğine sağlık...
Sana, şanına ve şerefine yakışmış.
Kutluyor, samimi selamlarımı gönderiyorum.
Bu şiir ile ilgili 7 tane yorum bulunmakta