Misafir gelir diye,hafta dışı
Gittim kaynağına çocukluğumun
Tahta kaşıklardan altı tane
Aldım, biraz teselli biraz bahane
Çekinmedim masrafın kendisinden
Pişirmek için, bilinmeyen aşı
Sevgilimsin , kim olduğunu düşünmeye vaktin yok,yapacak
işleri düşünmekten
Kalabalığın içinde kalabalıktan biri
Gecenin içinde bir yıldız, yitip gitmiş çocukluk gibi
Sevgilimsin,ak dişlerini öpüyorum, aralarında bir mısra gizli
Dün geceki tamamlanmamış sevişmeden
Devamını Oku
işleri düşünmekten
Kalabalığın içinde kalabalıktan biri
Gecenin içinde bir yıldız, yitip gitmiş çocukluk gibi
Sevgilimsin,ak dişlerini öpüyorum, aralarında bir mısra gizli
Dün geceki tamamlanmamış sevişmeden
Ben baba mı yaşayamadım
Babam dedemi.
Oğullarım beni
Torunlarım seni.
Kimseyi kimseye yar etmez vesselam
Bu dünyanın yemi.
Üzülmeyin emi?
18arlk2011 04.46
Bugün Onur Bilğe usulu bir yorum yapmak istedim yarım saat hem düşündüm hem yazdım kaderin cilvesi bir hata oluştu güme gitti emekler.Özetlersem.Ölçüsüz serbet şiir de de ölçülü yazılırsa manalı akıcı ders verici düşündürücü şiir de yazılabiliyormuş vesselam.Kutlarım.Şair adına soyadına layık bir şiir yazmış.
Alo sayfa görüntülenebiliyor mu? Dün Naci beye bugün bana bu yapılır mı? :)))
Misafir gelir diye,hafta dışı
Gittim kaynağına çocukluğumun
Hafta dışından murat,çocukluğun geri gelmemesi olabilir mi.Ya da çocukluğn hiçbir zaman içimizden silinmeyişi mi ?
Tahta kaşıklardan altı tane
Aldım, biraz teselli biraz bahane
Bura da da ailesinin 6 kişi olduğu bir zamandan bahsediyor gibi,tahta kaşıklar fakirliği teselli ise fakirliğe rağmen mutlu günleri hatırlayıp teselli buluyor bugünün mutsuzluğuna gönderme de bulunuyor hafiften çaktırmadan.
devamını usta ve bilge yorumcuklarımıza bırakacağım.Bırakmadan önce bir soru soracağım.
Dünya 62 yaşında derken kendi yaşını kastettiği belli değil mi ? Finali de güzel lakin dünyacıların ağız tadını kaçıracak kadar güzel.Bu güzelliği anlamak için şairi (şiiri) anlamaklazım vesselam.
Bu şiir herkeste ayrı ayrı çoğalabilecek bir şiir...
Derken o görkemli tavuğun
Kaldırıldı sofradaki naaşı
insan bu dizelerde donup kalıyor ve bir anda Vejeteryan (etyemez ) olmak geçiveriyor içinizden...
güneşli bir günde balığın su yüzeyine çıkarak oltaya gelmesini andıran imgeleri var şiirin.. şair, sakin görünümlü bir çehreyle fırlatmış oltasını bilinçaltı denizine...Şair ne kadar umursamaz olsa da oltasını sallandırırken bilinçaltı denizinin karanlık , ılık ve ıslak ortamlarında( Karanslak yerlerde) balıkların iğneye takılan çenelerinin yaydığı hırçınlık hissi misinadan bir telgraf şifresi gibi şairin bilinç düzeyine yükseliyor..
İroni ironi deyip durduğumuz şey nedir aslında... bilinçaltımızda görünür gibi yapıp ta göremediğimiz o ala bula , o alacakaranlık siluetlerin ruhumuza salıverdiği hırçınlık hissi değil midir ironi...
herkesin hırçınlığının da ayrı bir meşrebi vardır..Bahanın ki örneğin aldırmaz görünümü ile insanı çıldırtan bir sadomazoşizm etkisi bırakır bendenizde ..eşref tonbilin ki suya düşen taşa benzer yavaş yavaş büyüroluşan dalganın içinizdeki halkaları..Evliyanın hırçınlığı bir koca hangarı dolduran tonlarca pamuğun içine düşmüş minnacık bir kıvılcımı andırır...Göynür durur içinizde ..itfaiyecilere göre söndürülmesi en zor yangın pamuk yığınındaki yangındır..arap naci ironileri bayım hatta tüm bayanlar baylar açınızı niçin değiştir miyorsunuz.. sizin samanlığın panceresinden gördüğünüz şey akşamleyin oraya yumurtlayan tavuğun yumurtası değil basbayağı ayın onbeşi der durur bana..uzayda sayısız yörünge eğrisi oluşturulabilir der gibidir...kelimeler suyun yüzünde yüzdürülen yassı taşlardır ve benim hırçınlığım taşın sekme sayısının az olduğu zamanlarda başlar da diyebiliriz arap nacinin ironilerine
şairler ironileri kadardır bir bakıma hırçınlıklarını yaşayış şekilleri kadardır diyebilir miyiz diye ciddi ciddi düşündüm gecenin bu saatinde..sabahlayin bu yazdıklarımı tekrar okuyunca saçma sapan bulacağımı bile bile yaptım gitti işte en son genellememi..
Oysa burada bir şiir duruyordu ve benden genelleme değil , özelleme bekliyordu
Bir şiirin özünü elliyorken aynı zamanda kendinizin özünü de eller gibi oluyorsanız ancak bir şiiri özelleyebilirsiniz..
O halde diyorum ki bu sevgili şiire..özüne özüm kurban..
sofraya bağdaş kurasım geldi...çünkü;tavuğu seven bir tavuğum!:))samandan yapılmış folluğum...üstünde yata yata cılkı çıktı folumun!..üç civciğim var,bir de horozum...o her öttüğünde, sabah olacak diye korktum!.
neyse!..tüylerimi kabartıp çıkayım sayfadan...bıçak boynuma dayanmadan...sabah olmadan...güneş doğmadan...ne me lazım,yaşamak güzel be kardeşim!..:))))))şiir de güzeldi..kutluyorum Çelik'i...şiire su verdiği için efendim.
herkese saygılarımla...
Evliya Çelik şiiri akıl ve ironi dolu.
Birçok şiirinde görülen 'sehl-i mümteni sanatı (kolay
gibi görünüp da zor yazılan) bu şiirinde de var.
Basit bir akşam yemeğini fona koyup
bilinçaltımızdaki çocukluğumuza bir yolculuğa
çıkarıyor bizi.
'Tavuğun naaşı'göstergesi herhalde şiirimizde
ilktir.
'dünyanın yaşının 62 oluşu'nu da çözse çözse
Onur Hanım çözer.Tabii şair, 62'den tavşan yapıp
pişirmeyecekse.
Bakalım erenler neler diyecek...
günde bir Evliya Çelik şiiri..
yeni kurul iyi başladı..hayırlı olsun..
şiir her zamankinden daha güzel..
@..
Alakalı veya alakasız denilebilir..ama nedense bu şiirin ardından canım necip fazıl bir şiirini çekti...ve onun bir şiiri...ninni
Melekler dolanır bu kuytu yerde,
Ey gün kadar güzel çocuğum, uyu!
Bir gün hasretiyle için titrer de,
Anarsın, bu derin, tatlı uykuyu.
Uyu da gündüzler su gibi dinsin,
Menekşe gözüne kirpikler insin;
Yarın, şafak vakti, içine sinsin,
Güneşle uyanan kuşların huyu.
Uyu yavrum, akşam seni üzüyor,
Artık gözlerini uyku süzüyor,
Uykunun gölünde başın yüzüyor,
Dalgalandırmadan o durgun suyu…
uzun gemiler eşliğinde bir mevsimi daha
ellerine uğurluyoruz
tuz mavi annem ve ben
ölümümüze 12 ay kala
bir yaşam sıkıntısıdır alıyor bizi
beni
sakallarımın aklarını
ve
anadolunun ortalarında bir yerlerde kalmış olan
kinden arındırılmış elma çakımı
benim sana bir diyeceğim yok
benim sende bir güvencim var zira
bir kıvancım
ve bir karnı paylaşmadan ve hemde Rh faktörsüz
kardeş bilmişliğim var seni
bana bir kılıksız cüce musallat
son dokuz aydır
ölümüme bir yıl kala
kefenimde bir izmarit deliği açman
ne kadar da naif bir direniş
sus ve tuz payımızı aldık
takviminin saatsiz sayfalarından
şimdi bir devenin hörgücünde
su olmaya gidiyoruz
arabistana
ben
annem
ikiz kardeşim olan zaman
ve laftan sözden anlamaz aşk
ile birlikte..
@...
Bu şiir ile ilgili 69 tane yorum bulunmakta