Hafız Hızır Hafız
Kendi iç ışıklarıyla uyandı.Gözlerinin görmemesi uykuya engel değildi.Dün geceden kalma bir yorgunluk vardı üzerinde.Ramazan ayı rehaveti.Aslında rehavet denilmemeli. Onun inanışına göre ramazan ayı Allah tarafından bahşedilen bir ödüldü.Çünkü o aydınlığı görmediği karanlıklar içinden aylarca ramazan ayının gelmesini beklerdi...
Hafız,KURANI KERİMİN tüm harflerini, harf dizilişini mahreçler dahil beynine nakşetmiş ve hafızasındaki bu en kıymetli ilmin zarar görmemesi hayatının ve varoluşunun tek gayesiydi. Bu gaye için yaşamakta ve o muazzam ağacın bir fidesinin beyninde yaşamasından mutluluk duymaktaydı.Bu fidenin ilelebet yaşaması için bir mücadeleden ibaretti onun için yaşamak.
Yataktan hafif sendeleyerek kalktı..Lavaboya yönelip abdestini aldı.Tebarek –sünnet olarak sadece bir iki yudum su içti. Bugün bayramdı ve oruç ayı veda etmişti.Bir taraftan üzgün bir taraftan da sevinçliydi..Sevinçle hüznü bir arada yaşıyordu.Tıpkı görüp,görmeme olayındaki gibi.Gözleri görmüyor,lakin kendi her şeyi diğer insanlardan fazlasıyla görüyordu.Bu da Allah tarafından ayrıca kendisine verilen lâtif bir özellikti –vasıftı-.
İlk selamını asasına verdi.Hal hatırdan sonra,gücünü,kuvvetini sordu ve ondan izin istedi.Her şey mükemmeldi. Eline alıp,merdivenlerin basamaklarını birlikte arşınladılar.Dış kapıdan çıkar çıkmaz,camiye doğru giden konu komşuyla selamlaştı.Herkesi sesinden, ayak seslerinin farkından ve ten kokularından tanırdı.
Camiye varmıştı. cami denilince Hafızın bir özelliğine daha vurgu yapmamız lazım.Hafız sürekli HZ. MUHHAMMED (S.A.V.) ile iç ilişkide ve HZ.ALİ ve HZ. OSMAN'ın Camide secde anında iken şehadetlerini her camiye geldiğinde ruhunda yaşamaktadır.
Camiden içeri girmezden önce bir fatiha okuyuduktan sonra Allah'ın evine girdi.Cami,zemin dahil üç katlıydı.Zemin kat daha geniş yer kapladığı için daha fazla kişi sığabiliyordu. Kendisi bol kalabalık ve bol fatihalı yeri tercih etti. Caminin her tarafını kendi aydınlık yüreğinin içi gibi biliyordu.Cemaatı da aynı şekilde tanıyordu.Hatta önceden de söylediğimiz cemaatin tüm fertlerini seslerinden,ten dokunuşlarına gerek bile kalmadan sadece ten kokularından ayırt edebiliyordu.
İmam,cemaatı bayram hakkında bilgilendiriyordu.Cami henüz yenice dolmaya başlıyordu.Her Mü'min bu mübarek gün için küçük çocuklarını da beraberinde getirmişti.Kendisi öndeki saflarda yer almayı adet edinmemişti.Genellikle ikinci sıra ve orta yerde yer tutar,namazını kılardı.Amaç iki sıranın kendi olumsuzluklarını görüp,uyarsınlar diye.
Yine aynı yol ve yöntemi uyguladı.İki rekat namazını kıldı. Huşû içinde İmamı dinlemeye koyuldu.Bu arada cemaat camiyi doldurmuş, Alt zemindeki cümle kapısının önünde kimileri ayakta açık yer arıyordu
O da ne!
Hızır Hafızın burnuna hoş olmayan bir yabancı kokusu gelmeye başladı.Koku bir mü'mine, imanlı bir kişiye ait gibi gelmiyordu. İçinden” La Havle..” getirdi.”İnşaAllah burnum yanılıyordur” Dedi.
Ama kokular onu gittikçe daha fazla rahatsız ediyordu.Bu koku sanki barut ve patlayıcı kokusuna delalet ediyordu.Bu arada imam da bayram namazına az bir süre kaldığını işaret ediyor ve yeni gelenler,unutanlar için bayram namazının niyetini ve kılma şeklini yeniden izah ediyordu.
Koku kendini çok ağır hissettirmeye başladı.Bu koku çocukluğundan beri burnunda canlanan, tüten, bildik bir kokuydu.Kendisi daha süt emen bir bebekken abesinin kucağındayken yaşadığı bir olayı hatırladı.Abesi bir barut kutusuyla oynarken gözlerini kaybetmişti.O gün bugün bu kokuyu iyi biliyordu..
Haşa,haşa huzurlarına Hafız efendi, narkotik özel.kö..lerineden daha hassas bir koku alma duygusuna sahipti.
Hoş olmayan bir vukuatın habercisi beynini meşgul ediyordu.Hafiften sendeleyerek sağına soluna zarar vermeden kokunun geldiği yöne orta sıralara yöneldi.Yaklaştıkça koku kendisini daha çok hissettiriyordu. Maden,patlayıcı arayan dedektörleri ikaz etmek için ötmeye başlamaları gibi bir ses yükseliyordu Hafızın içinden.Tam hedefe vardığında elini kokunun geldiği kişinin bilerek yüzüne sürdü.Teni yabancıydı.Yabancı olduğunu fark eder etmez kişinin iki omuzlarının aşağısından, koltukaltlarından var gücüyle tutarak kıskıvrak sırtüstü yatırdı.Pime ulaşmasını engelledi. Aslında gözleri ama olmasına karşın durugörü sahibi olan hafız bombanın kalp atışlarına bağlı zaman ayarlı olduğunu sezmişti.Bu nedenle kendi dudaklarıyla ve yüzüyle kişinin ağzını kapatıyor ve konuşmasına engel olmak istiyor aynı zamanda bombacının kalp atışlarını sekteye uğratmak için çaba sarfediyordu.. Cemaat, Hafızın bu hareketine tüm dikkatlerini vermiş ancak Hafızın bu kişiye kazaen çarptığını sanmıştı.. Ama gerçek az önce anlattığımız üzere öyle değildi.. Hafız bir yandan bu kişiyi etkisizleştirmek istiyor diğer yandan da cemaatin paniğe kapılmasını önlemek istiyordu.
Hafız; ” Ey Cemaat! Paniğe Kapılmayın.Bana yardım edin.Bu adam hasta.Galeyana gelmeyin.Her halde mide bulantısı,baş ağrısı gibi bir şey. Yardım edin dışarı çıkartalım.” dedi..
Adamın kollarını sıkı sıkıya kollarıyla tutup, birkaç kişin yardımıyla dışarı çıkardılar.
...............
Hafız,ağzını adamın iki dudağına koyup,konuşmasına fırsat vermedi..Cemaat da sanki suni nefes tedavi yapıyor diye hafıza bakakaldılar.
Kişi dışarıya çıkarılır çıkarılmaz,nöbet bekleyen emniyet güçlerine doğru yöneldiler.Hafız emniyet mensuplarına,hafif bir ses tonuyla paniğe mahal vermeden“Bu cani patlayıcı yüklü..Ağzını bandajlayın,kollarını arkadan sıkı bağlayın,Ayaklarını iyicene bağlayın ve ilgili birime acil haber verin.” Dedi ve namazına geri döndü......
Keşke toplumumuzu gözleri görmeyen ama kalpleri ve beyinleri duyan imanlı böylesi insanlarımıza teslim etsek.
..............
............
.......
21.09.2010
Kayıt Tarihi : 24.9.2010 11:21:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
TÜM YORUMLAR (1)