Aydınlıkta yıldızlara baktım
Çok güzeldiler
Güneşin ışıklarından görünmüyorlardı
Gözlerimi kapattım
İçlerinden biri bana fısıldadı
Hey! Göremezsin güneşte
Bekle gelsin gece
Acelem vardı
Geceyi bekleyemedim
Işıkları kapattım
Uzaktan bir müzik geliyordu
Duyan, şırıltı zannederdi
Gelen deredeki suyun sesi
Çalıyordu harika bir senfoni
Kurbağalar suskun
Kurtlar, böcekler sessiz
Dinliyordu müziği
Üzerinden bir kuş geçti
Dam başındaki saksağandı
Gülümsedim
Her yerde bir saksağan vardı
Çoktu dam başları
Bisikletli çocuk gördü beni
Gülümserken öptü yeri
Bana bakarken taşı görmemişti
Kalktı ayağa, gülümsedi
Sevmedim iki şeyi
Zamansız öteni
Dam başında saksağanlık edeni
Bana anlat deseler kırk yıllık hikâyemi
Derim bu ülkenin fakirleridir en zengini
Ne varsa paylaşırlar hepsini
Ülkenin zenginleridir en fakiri
Ceplerimize dikerler gözlerini
Doymazlar deliktir cepleri
İki türlü yatak vardır bildiğim
Birine yatarsın, huzur doludur kalbin
Çalmamışsındır, çırpmamışsındır hiç birini
Yalan, riyakârlık, dolaştırmamıştır dilini
Şeytan gezdirmemiştir, hinlikte beynini
Gönül rahatlığıyla uyursun, olmasa bile ninni
Erken kalkar izlersin sabah güneşini
Diğerine yatanlar vardır döner dururlar yatakta
Bin türlü hileler geziyordur kafada
Şeytanlıkları vardır hesapta
Nasıl soysam, nasıl çalsam hayatta
Nasılsa, kanıyorlar insanlar yalana
Fırsat bu fırsattır, kalmasın hiçbir şey açıkta
Akılları çalışır insanlığa tuzakta
Uyku tutmaz ninnileri olsa da uyumaya
Uyuyabilirler ancak, ya hapla
Ya da vücutları dermansızlıkta
Ama birinin yatağı en düşük para
Diğerinin yatağı altın başlı,
Kuş tüylüdür hesapta
Yıldızın biri gülümsedi aklımdan geçenlere
Dedi, “boş ver desem bilirim boş vermeyeceksin”
Bilirim insanlıktır derdin
Biz neler, neler görüyoruz yukarıdan bir bilseydin
Neyse, boş ver be kardeşim
Yalancıların, riyakârların derdiyle kendini niye gerdin?
Paran yok
Pulun yok
Hayattan çokça beklentin yok
Üç günlük dünya ömründe vereceğin hesap yok
Var mı senden daha zengini
Seyretme sende, yalancılıkta, riyakârlıkta önde gidenleri
Ayrıl onlardan, tertemiz yola koy kendini “
Kolay değildi biliyorum
Yıldıza teşekkürle öpücüklerimi yolluyorum.
El sallarken bana gülüyorum
Bazen gönül ne istiyor biliyor musun?
Al eline bir haşarat temizleyici, temizle ortalığı diyorum
Ne kadar riyakâr, yalancı varsa
Ne kadar, soyguncu, talancı varsa
Ne kadar sahtekâr, madrabaz varsa
Ne kadar insan hakkını çalan varsa
Bakıyorum çoğalıp gidiyor varsalar
Diyorum bu dava beni aşar.
Nasılsa memnun millet, soyguncusundan, talancısından
Yalancısından, riyakârından, sahtekârından, madrabazından
Biliyorum diyecekler “karışma işimize”
Diyecekler, “hadi sen git işine! ”
El ile gelen düğün bayram nasılsa
Kesin hesap bırakılır inanılmayan ahirete nasılsa
Sen zannediyor musun ahirete inandıklarına yoksa?
Vallahi de billahi de gülerim aklına
Yahu inansalar karışırlar mı yalana, dolana?
İman dediğin çıkara pelesenk edilmiş kandırmaca
Bilir misin günümüzde rastlamak ne zor kesin imana?
Gerçekten insan Allah’a inansa
Gerçekten hesaba kitaba inansa
Halkı fakirken kendisi oturur mu sarayda?
Biliyorum diyecekler “çağ böyle, ye kürküm ye”
Diyecekler bilmiş bilmiş “Aptal hadi sende git işine! ”
25.12.2014 – İzmir
Mehmet ÇobanKayıt Tarihi : 25.12.2014 10:17:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Diyecekler bilmiş bilmiş “Aptal hadi sende git işine! ”
Olsun... Biz yine doğru bildiğimizden şaşmayalım şair... Kutladım şiiri beğeniyle. Nicelerine. Esenlikle...
Diyecekler bilmiş bilmiş “Aptal hadi sende git işine!
desinler bir gün başlarını duvara vurduklarında görmeli yüzlerini...duyarlı yüreğinize saygılarımla.
Ne kadar, soyguncu, talancı varsa
Ne kadar sahtekâr, madrabaz varsa
Ne kadar insan hakkını çalan varsa
Bakıyorum çoğalıp gidiyor varsalar
Diyorum bu dava beni aşar.
KALEMİNİZE SAĞLIK
TÜM YORUMLAR (9)