Hacı Bayram-ı Veli (GÜLCE-BULUŞMA)
-I-
Birlik için dirlik için
Politik güç askeri güç,
Elzem olur düzen için.
Ya tasavvuf; silahı ne askeri kaç
Ta sınırlar ötesine,
İklim iklim köşe bucak
Hükmetmiştir gönül gönül ocak ocak.
Anadolu’da,
Türk birliğine yönelik
Etkili bir rol oynar,
Asrının sufilerinden, Türkçe şiirler söyler;
Her mısraı seher yeli,
Önemli bir şahsiyet Hacı Bayram-ı Veli.
Bin üç yüz elli iki en kuvvetli ihtimal,
Doğum yeri bellidir cahil kul şerre hamal.
Türkleri düşman bilen aşevinden beslenmiş,
Bizans’ın toy kralı Manuel, ‘Persli’ demiş.
Türk’ün şehirlisini acem diye tuttursan,
Altın yine altındır bakır suyu yuttursan.
Ankara Solfasollu O bir Türkmen bir Oğuz,
Hakk’a yürüyüş yılı bin dört yüz yirmi dokuz.
Asıl adı Numan’dır Hacı Bayram Veli’nin,
Her bir mısra şahidi konuştuğu dilinin.
Koyunlucalı Ahmet; çiftçi olur babası,
Kitabe bir işaret Fatma Hatun anası.
Abdal Murad ve Safiyüddin
İki erkek kardeşi,
Kendisinin de üç kız, beş erkek çocuğu vardır.
Kızlarından sadece Hayrunisa bilinir
Eşrefoğlu Rumi’nin eşi.
Oğulları Şeyh Ahmet Baba, Ethem Baba,
Baba Sultan, İbrahim ve Ali’dir.
Türbesi Ankara’da Hacı Bayram Camii yanında;
Asırlara mıhlı taç,
On sekizinci göbekten torunudur Vehbi Koç.
-II-
İlim üstüne ilim
Koymadan olunmaz âlim.
Gençliğinde;
Tefsir, Fıkıh, Hadis, Matematik,
Felsefe, Arapça, Farsça, Edebiyat
Okumuş bin bir ilim.
Ve Karamedrese’de müderrislik ilk işi,
Ününe elçi olur Kayseri’den bir kişi.
Davete uymak için hocalığı bırakır,
Şeyh Somuncu Baba’dan Bayram adını alır.
Akabinde Bursa’da diyalogu sürünce,
Tasavvufa yönelir ışık nedir görünce.
Zahiri ve batinî ilmini geliştirip,
Hacca gidip gelir Hocasıyla birlikte.
Halveti Şeyhi Hamidüddin kocamıştır artık;
Hacı Bayram Veli’yi halife tayin edip,
Bir müddet sonra ölür.
Bozkırın berrak pınarı
Artık Aksaray’da kalamazdı.
Defin işi bitince Ankaraya yol düşer,
İrşadına koşanlar toplanır üçer beşer.
Her biri şifa bulur halkasına katılan,
Sanata, ziraata sevk olunur tutulan.
Kimler gelmez ki
Açtığı ilim irfan ocağına:
Devrin meşhur âlimleri Hak âşıkları
Damadı Eşrefoğlu Rumi, Şeyh Akbıyık,
Bıçakçı Ömer Sekini, Göynüklü Uzun Selahaddin,
Edirne ve Bursa ziyaretlerinde talebeliğe kabul ettiği
Ahmet (Bican) ve Mehmed (Bican) kardeşler,
Fatih Sultan Mehmed Hanın hocası Akşemseddin…
Anadolu’yu ışıtan kalp ile gönül eri,
Sosyal kargaşaların çözümünün neferi.
Birliğe talip olur çalışıp gündüz gece,
Üretim ve dağıtım tekkesinde imece.
Tarladaki ekinin eken çiftçinin piri,
Büyüdükçe büyüyen her lokma alın teri.
Önce müderris idi sonra gelir velilik,
İzlediği yol ince tarikat Bayramilik.
Tanrı temel varlıktır kaplar bütün evreni,
Tektir önsüz ve sonsuz ölümsüz ilmi fenni.
İnsan kendin bilmeli içini parlatmalı,
İçindeki huzuru ve düzeni tartmalı.
Önce Yaradan’ı ve her varlığı anmalı,
Vatana ve millete ta candan adanmalı.
Hacı Bektaşi Veli Yunus’un sufi dili,
Taşar Anadolu’yu Hacı Bayram-ı Veli.
Her yörenin gammazı her toplumun gafili,
Bulunur her devirde hasediyle sefili.
Söz uçar padişaha büyük ceza düşlenir,
Şeriata aykırı düşündüğü fişlenir.
Sakıncalı bulunup çağrılır Edirne’ye,
Tasavvufi çizgisi sorulur nedir diye.
Anlar İkinci Murat O arınmış bir yürek,
Müritleri vergiden muaf tutması gerek.
İstanbul’un fethini
Fatih’le müjde verip
Durmaz,
Bir ay sonra tekrar yurduna döner.
Oturup tekkesine
Göreve devam eder.
Anadolu bağrında müstesna bir şahsiyet,
İlim irfan kültüre ışığı bir kutsiyet.
Devlet millet ve insan her varlığın kıymeti,
Bilmek bulmak ve olmak var oluşun özeti.
Her şiirde derinlik her şiirde felsefe,
Manaya önem veren kulak kesilir sese.
Bilim ile tasavvuf, çizgisinde birleşir,
Anadolu Türk halkı güveniyle özleşir.
Tasavvufun önderi zamanının zahidi,
Olgunluğun doruğu hakikatin abidi.
Yunus’un etkisi var tarzı ile vezinde,
Aynı nefesi solur gider onun izinde.
Ne Arapça ne Farsça anadil O’nun varı,
Ekolün sürmesinde Türkçemiz yapmış kârı.
-III-
Yazmak yerine
Genelde vaaz ile hitap eder.
Lemat-i Kudsi’si
Konya’mızda, yeni bulunan eser.
Hece ve aruz ile yazılmış
Tasavvuf düşüncesindeki şiirlerinde
Bayrami mahlasını kullanır.
‘N’oldu bu gönlüm, n’oldu bu gönlüm,
Derd ü gamınla doldu bu gönlüm.
Yandı bu gönlüm yandı bu gönlüm,
Yanmada derman buldu bu gönlüm.’
O âlem-i ervah’tan geldiği günden beri,
Dertlenip hasret ile dolup yanan bir gönül.
Sevginin alâmeti fedakârlık değil mi?
Aşk-ı sevdası ile solup yanan bir gönül.
‘Gerçi ki yandı gerçeğe yandı,
Rengine aşkın cümle boyandı.
Kendinde buldu kendinde buldu,
Matlabını hoş buldu bu gönlüm.’
Her ne kadar yansa da bu yanış boşa değil,
Gerçekte derinliğe dalıp yanan bir gönül.
Aşk ile dolan insan Allah’ı kalbinde bulur,
Vuslatın adresini bilip yanan bir gönül.
‘El fakru fahri el fakru fahri,
Demedi mi âlemlerin fahrı.
Fakrını zikret fakrını zikret,
Fakru fenada buldu bu gönlüm.’
Allah zengin kul fakir kul Rabbine muhtaçtır,
Ulaşmanın yolunu bulup yanan bir gönül.
Bilinçlenmiş şuurla nefsi olgunlaştıran,
Anıp, Allah’ta fani olup yanan bir gönül.
‘Sevâd-ı âzâm sevâd-ı âzâm,
Bana k’olupdur arş-ı muazzâm.
Mesken-i canân mesken-i canân,
Olsa acep mi şimdi bu gönlüm.’
Yüreği geniş olan arşı çeker aşağı,
Kâinatı içine alıp yanan bir gönül.
Allah’ın ahlâkıyla nasiplenmiş bir kişi,
Kalbini O’nun evi kılıp yanan bir gönül.
‘Bayrami imdi bayrami imdi,
Bayram ederler yâr ile şimdi.
Hamd’ü senâlar Hamdü senalar,
Yâr ile Bayram kıldı bu gönlüm.’
Tasavvufi tecrübe vuslat makamı demek,
Kalbiyle kapısını çalıp yanan bir gönül.
Yanarak bayram eder şükür ve övgü ile
Bu makama erişip kalıp yanan bir gönül.
O’nun işi
Gönül iledir.
Yeri, beden ile ruh arasında;
Şiirlerinde çok açık ifadedir.
‘Çalabım bir şâr yaratmış
İki cihan aresinde
Bakıcak Didâr görünür
Ol şehrin kenaresinde’
‘Nâgihân ol şâra vardım
Ol şarı yapılır gördüm
Ben dahi bile yapıldım
Taş u toprak arasında’
‘Şâkirtleri taş yonarlar
Varıp üstâda sunarlar
Çalâbın adın anarlar
Ol taşın her paresinde’
‘Ol şârdan oklar atılır
Gelip ciğere batılır
Arifler sözü satılır
Ol şehrin bazaresinde’
‘Şehir dediğin gönüldür
Ne cahildir ne kâmildir
Âşıklar canı sebildir
Ol şehrin kenâresinde’
‘Bu sözüm arifler anlar
Cahiller bilmeyip tanlar
Hacı Bayram kendin anlar
Ol şehrin minaresinde’
Ey hakikat aşığı! Vuslata ermek için,
Nefsin ıslahı mecbur ‘Sen seni bil sen seni.’
Kalbin tasfiyesiyle yanıp pişmek gerekir,
Hakiki irfan budur ‘Sen seni bil sen seni.’
Osman Öcal
Osman ÖcalKayıt Tarihi : 8.1.2011 01:15:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Gülce'den
Bu şiirleriniz birer kitap değerinde yüreğinize sağlık Tebrikler ve Ant.
Selam, sevgi ve saygılarımla.
ANADOLUYA MÜHRÜNÜ VURANLAR DEĞİL MİK BU TOPRAKLARI ANADOLU, BİZİM YAPAN. YÜREĞİNİZE SAĞLIK.
TÜM YORUMLAR (13)