Hacı Bayram-ı Veli-(Araştırma inceleme) ...

Mustafa Ceylan
658

ŞİİR


21

TAKİPÇİ

Hacı Bayram-ı Veli-(Araştırma inceleme) -5-OSMANLI ve HACI BAYRAM

Hacı Bayram-ı Veli-(Araştırma_inceleme) -5-OSMANLI ve HACI BAYRAM

MUSTAFA CEYLAN
**************************

OSMANLI ve HACI BAYRAM

Hacı Bayram, tam 18 yıl öğretmeni Hâmid Aksarayî’nın emrinde ve peşinde olmuştur. Onun mânevi aşk deryasında yüzmüştür. Altmış, yaşını geçtiğinde, hocasından aldığı bayrakla Ankara’ya dönmüştür. Dönerken yanında hocasının büyük oğlu İzzettin Yusuf Hakikî Çelebi’yi ve Kızılca Bedrettin’i de getirmiştir.

Dergâhını bir zamanlar Akmedrese adı ile eğitim hizmetlerinde kullanılmış bulunan tarihi Ogüst mâbedinin yanına kurar.

Yıl 1412’dir…

Dergâhın yapılışında örencileriyle birlikte bizzat kendisi de çalışır.

Ünü çok kısa zamanda yayılır…Talebelerinin sayısı arttıkça artar.

Yetiştirdiği her bir talebeyi Anadolu’nun bir yöresine, bir şehrine, bir beldesine aşk ve iman şelâlesi olarak görevlendirir. Gelibolu, İstanbul, Balıkesir, Malatya, Karaman, Bursa, Kütahya, Göynük, Çorum, İznik, Aksaray, Kalecik olmak üzere, Ankara merkezli bir sevgi haritası oluşturur. Buralarda görevlendirdiği talebelerinin kimini Ankara’da yetiştirmiş, kimini de seyahâtleri sırasında eğitip orada görevlendirmiştir.

Hacı Bayram ve hocası, Osmanlı’nın büyük bir imparatorluk olmasını sağlayan mânevi komutandır.

Yıldırım Bayezıd, 1390 yılında Alacahisar’da (Niş) Sırp Prensesi Maria Olivera ile evlendikten sonra içki ve sefahâte alışmıştı.

Devletin başının bu şekilde oluşundan Hacı Bayram üzüntü duyuyordu.

Daha müderrisliği zamanında evinde ağırladığı Sultan’a uyarılarda bulunmuştu. Ne garip tecelli ki, Bursa’nın “ekmekçi babası” olan hocasıyla Bursa’da bulunduğu vakitte gene Bâyezid ile yolları karşılaşmıştı. Emir Sultan, padişahın damadı ve büyük veli olduğu halde, caminin açılışında hutbe okuma görevine onu davet etmişti.

1402 Ankara Savaşı’nda Bayezid’ın yenilgisi sırasında, Hacı Bayram ve hocası Kâbe yollarındaydılar. 1402’den sonra, Anadolu Türk Birliği’nin yeniden sağlanması için önemli gayretler gösterilmiştir. 17 yıl boyunca Sultan’ın çocukları arasında iç çekişmeler yaşanmıştı. 1419’da Sultan I. Mehmet’in başa geçmesi ile derlenme, toparlanma hareketi başlamıştı.

Nitekim, Şeyh Bedrettin isyânı bastırılmış ve Bedrettin 1420’de Serez'de idam edilmişti.

1418’de Nesimî, Halep’te idam edilerek öldürülmüştü.

Bu iki hareket, yani Bedrettin ve Nesimi hareketi, tasavvuf kökenli hareketlerdi. Osmanlı yönetimi, bu hareketleri yakından izlemeye başlamıştı.

1421’de II. Murat tahta geçti. Henüz on yedi yaşında iken tahta oturan II. Murat, istihbarat bilgilerine çok önem veriyordu. Kendisini zehirlemek isteyen bir vezirini de yakalamıştı.

1421’in Temmuz sıcağının göklerden toprağa indiği bir zaman diliminde, Hacı Bayram’ın yolu gene Osmanlı yönetimi, yani sarayla karşılaşmıştır.

Çok kısa bir zaman içinde Bayramîlığin hızla yayılması, bir takım art niyetli kişileri de harekete geçirdi. Hacı Bayram’ın bu hareketi kısa zamanda padişaha bildirildi.

Dediler ki,

'Siz Edirne’de padişahlık ederken, o da Anadolu' da kitleler halinde insanları peşine takmıştır. O da 'Sultan' olmak istiyor.Hattâ talebeleri ona “Hacı Bayram Sultan, adını vermişlerdir” dediler.

Bunun üzerine, Sultan Murat, bir çavuşunu Ankara’ya görevli olarak gönderir.

Hacı Bayram’ı Edirne’ye götürmek üzere Ankara’ya görevli olarak gelen çavuş, onu hasat zamanı tarlada çalışırken bulur. Hattâ çavuş, onun aradığı kişi olduğunu dahi anlayamaz. Hacı Bayram Sultan denilen bir kişiyi, tantanalı, şatafatlı, bir sarayda bulacağını sanmaktaydı.

Tarlada çalışanların başındaki kişi çavuşa sordu.
-'Azimetiniz hangi canibedir? '
Çavuş:
- 'Hacı Bayram, derler bir şeyh varmış. Kötü niyeti hünkâra da arz olundu. Sultanlık iddiasındaymış. Onu Darülsaltanata götürmeye geldim.' Dedi.

Bunun üzerine Hacı Bayram:
- 'Ol dedikleri bu abd-i fakirdir! ' Şeklinde cevaplandırır.

Çavuş, Hacı Bayram-ı Veli’nin çehresinden, nasır tutmuş avuçlarından, terleyen alnından, kararlı duruşundan, dürüst, mert, cesur ve sevgi dolu bakışlarından yüce bir zat olduğunu anlamakta gecikmez.

Hacı Bayram, Çavuş’a:
- 'Hadi kollarıma zincirini vur, yola revan olalım! ' Dedi.
Çavuş bunun üzerine heyecanla:
- 'Haşa! ...Sizin gibi bir zata küstahlık edemem! ' Diye cevaplandırır.

Bundan sonra, Hacı Bayram Edirne yollarına düşer…

Yola çıkan, o güzelim kervanda, o yüce Veli’nin yanında talebesi Akşemseddin' de vardır.

Yolculuk sırasında Gelibolu’da, Yazıcıoğlu Mehmet ve Ahmet Bîcan kardeşlerle karşılaşılır. Onlar da o yüce Veli’ye bağlanırlar.

Edirne’ye varılır.

Sarayda Sultan II. Murat’la görüşülür ve koyu bir sohbet başlar. Hacı Bayram’ın mâneviyat dünyasını ve görüşlerini öğrenen Sultan Murat, ona hayran kalır.

Hacı Bayram, Edirne’de iki ay süre ile misâfir edilir…

Derler ki;
Hacı Bayram’ı çekemeyen ve onu padişaha ihbar eden bir vezir vardır. Bu vezir, o yüce Veli’den intikam alıp, onu zehirlemek ister. İçindeki şiddetli zehir bulunan bir şerbeti Veli’ye ikram eder. Veli:
- 'Biz içelüm, mazarratı başkasına olsun! ' Der ve şerbeti içer. Bu esnada vezir düşer, ölür…

Hacı Bayram, Edirne’de Sabunî Mahallesi’ndeki Veli Dede Dergâhında misafir edilir. Edirne Eski Camiinde halka vaazlar verir…

O yüce Veli’ye bağlanan Sultan II. Murat, zamanla onun adına vakıflar, zâviyeler ve mahalleler kurarak iltifatlarda bulunur.

Derler ki;

Sultan II. Murat:
- 'Ey pîr! Sizi Ankara’dan Edirne’ye kadar getirdik. Sultan’lık iddiasında bulunuyormuşsunuz! ' Deyince, o yüce veli:
- 'Hünkârım, biz gönüller sultanlığına talibiz. Sizin Türk ülkesinin sultanlığına da tabiiyiz! Yanlış anlaşılmaktan üzüntü duyarız.'

Gene derler ki;

Sultan II. Murat;
- 'Ey Pir! Bana İstanbul’u almak müyesser olacak mı? Ne dersiniz? ' Der. O yüce Veli:
- 'Hayır! ' Deyiverir.
Buna müteessir olan Sultan II. Murat sorar.
-'Ya kime nasip olacak? '
Bu soruyu sorduğunda sarayın salonunda sessiz, sakin bu konuşmayı merakla izleyen şehzade Mehmet’i göstererek, Veli:
- 'İşte İstanbul’u almak bu yavruya ve bizim köse Akşemşeddin talebemize nasip olacaktır, Hünkârım! ' Deyiverir.

İkinci Murat, iki ay sonra büyük bir saygı ile Hacı Bayram’ı Ankara’ya uğurlar. Akşemseddin orada, sarayda kalır. Şehzade Mehmet’in hocası olarak görevlendirilmiştir.

Hacı Bayram, gene Gelibolu üzerinden Ankara’ya gelmiştir.

Sultan Murat, Veli’nin müritlerini vergiden muaf tutmuştu. Bu durumdan istifade etmek isteyen herkes, Hacı Bayram’ın etrafında toplanıp ona mürid olmaya başlar. Bu durumda devlet, Ankara ve çevresinden hiç vergi toplayamaz olmuştu.

Saray’dan bir mektup gelir:
- Ekser-i nâs, suretlerini cenâb-ı şerîfinizin dervişanı ziyyine (kılığına) müselik itmişlerdir. Ne mikdar dervîşanınız var ise, il’lâm buyurasız ki âna göre amel oluna!
Hacı Bayram, bu mektubu alınca;
-“Bizden bey’at eyleyen fukaraya ziyafetimiz vardır! ' Diye duyurular yaptırır.

Şimdiki istasyonun arkasındaki Kanlıgöl mevkiinde, yüksekçe bir yere çadır kurdurur. Cümle dervişler gelir…
-“Bana irâdet getürenleri, bugün, fî sebilillah kurban eylesem gerektir! ' şeklinde bir konuşma yapar.

Dervişler şaşırır.
Hepsi bir yana kaçar.
Sadece, bir kadın ve bir erkek çadıra girer...

Çadırda önceden hazırlanmış bir koç kesilir. Kanı çadırdan dışarı akınca, meydanda hiçbir mürid kalmaz.

Bunun üzerine Hacı Bayram Padişaha mektupla cevap verir:
- 'Bir buçuk dervişim vardır. Gerisi yoktur' Der…

Hacı Bayram, Türk Devleti’nin güçlü ve kuvvetli olmasını istiyordu. Devleti güçlü, milleti huzurlu bir coğrafya arzusundaydı…

Kader, adını verdiğimiz alın yazısı, velimizi hayatının her döneminde devletle karşılaştırmıştı.

Sultan Bayezîd’a üzüntüsünden mâneviyat denizine girmişti. Müderrisliği bırakmıştı.

Somuncu Baba ile Bursa’da bulunduğu sırada, Padişahın damadı Emir Sultan’la kalbî bir dostluk kurmuştu.

Gönüller sultanı olmak isterken, saraya sultan olacak diye ihbar etmişler, Edirne’de saraya konuk olmuştu. Padişah, ona İstanbul’u kimin fethedeceğini sormuş ve cevabını almıştı.

Ancak, en gözde talebesi Akşemseddin’i saraya öğretmen olarak bırakmıştı. Sonra, vergiden muafiyet konusunda kendisine yazılan mektubu, acı ve akılcı bir deneyle cevaplandırmıştı.

Osmanlı’nın geleceğini çizen Hacı Bayram’dır.

Mustafa Ceylan
Kayıt Tarihi : 9.1.2009 12:50:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

Mustafa Ceylan