Hacı Bayram-ı Veli-(Araştırma inceleme) ...

Mustafa Ceylan
658

ŞİİR


21

TAKİPÇİ

Hacı Bayram-ı Veli-(Araştırma inceleme) -19-Hacı Bayram'ın Talebesi BABA NAHHAS ANKARAVî

BABA NAHHASî ANKARAVî

MUSTAFA CEYLAN
**************************

“Bundan 14 asır önce Peygamber Efendimizin (S.A.V) etrafında çok yakın bir çevre oluşturan 'Ehli Sufa' grubu vardı. Medine’deki mescidin üstü örtülü olan, fakat açık bulunan sofasında kaldıkları için bu gruba Ehli Sufa (sofa sahipleri) denmekte idi.

Ehli sufa, sof adı verilen yün kumaştan Libas (giysi) giyerlerdi. Tasavvuf kelimesinin hangi kökten geldiği hakkında pek çok tahmin var ise de en çok revaç bulanlar Ehli sufa ile alakalı olanlardır.

Ehli Sufa, Kur’an-ı Kerim’in bütününe tabi olan (uyan) ve bu yüce kitabın her emrini yerine getiren bir cemaat (topluluk) idi.

Onlar kendilerine buğz edenlerede ve kendilerinden hoşlanmayanlara da muhabbetle davranırlardı.

Yani tasavvufu yaşarlardı.

Tasavvuf, Peygamber Efendimiz (S.A.V.) zamanında Kur’anı Kerim’in bütününe ittiba edilerek (uyularak) yaşanan bir muhteşem hayattı. Bu devre bir asr-ı saadet denmesinin kökeninde, Kur’an-ı Kerim’in bütününe uyanların, nefislerindeki bütün afetleri yok etmeleri nedeniyle “hazzül aziym”i (sonsuz haz, sonsuz saadet) yaşamaları yatmaktadır.(1)

**
Peygamber Efendimiz (S.A.V.) ’ın bütün sohbetlerinde bulunan ve gelemeyenlere son gelişmeleri anlatan bu Ehl-i Sufa’dır.

Tasavvuf kelimesi “sufa” kelimesinden mi gelmektedir, yoksa “sof” kelimelerinden mi?

Ağırlık Arapça gramer açısından 'sof' kelimesinde gibi görünmektedir”.

Hangi kelimeden kaynaklanırsa kaynaklansın “Tasavvuf” kelimesini oluşturduğu kabul edilen her iki kelime de aslında aynı kişilere, aynı gruba aittir.

Sufa kelimesinden gelmekte ise, bu Ehl-i Sufa adı verilen grubun ismidir. Sof kelimesinden gelmekte ise bu Ehl-i Sufa’nın giydiği elbisenin kumaşıdır.
Yani karşımıza hep “ehli sufa” çıkıyor.

Unutulmamalıdır ki Tasavvuf 14 asır evvel, başta Peygamber Efendimiz (S.A.V.) olmaz üzere bütün sahabenin yaşantısının adıdır. Yani kitabın (Kur’an-ı Kerim’in) bütününe tabi olanların hayat tarzları Tasavvuf’tur.
Yani Allah’a önce ruhunu, sonra fizik vücudunu sonrada nefsini teslim edenlerin ve kalpleri müzeyyen olanların yaşamıdır ve Allah onlardan razı olmuştur
İşte tasavvuf konusunda söylenebileceklerin özü…

**

Esas konumuzu teşkil eden Baba Nahhasî-İ Ankaravî’de tasavvuf ehlidir.

“Baba Nahhas hakkındaki bildiklerimiz Şakayık’ın verdiği kısa bilgilerden ibarettir. (Arif-i bi-ilah Şeyh Baba Nahhası-i Ankaravî, rahmetullah, Şeyh Bedrettin gibi bunlar dahi Hacı Bayram Sultan’ın ashabından idi. Ol hazretin bedrika-i irşadının imdadiyle tarik-i tasavvufun, müntehasına vasıl ve nail oldu. Misi vücûdunu şeyhin cevher-i irşâdiyle zer-i hâlis edüb kimyâ-yı saadete zafer buldu...) (Sh:95) Görülüyor ki münşice yani süslü terimlerle anlatılan sadece Hacı Bayram-ı Veli’nin müridi olduğudur. (O hazretin –Hacı Bayram’ın) irşad kılavuzluğunun yardımıyla gizemcilik yolunun sonuna ulaşıp kavuşmuştur.

Vücudunun bakırını Şeyhin irşad cevheriyle saf altın yapıp mutluluk kimyasını kazandı. Allah aziz sırrını kutlu ve mutlu eylesin.) denmektedir. Bu imgeli terimlerden Baba Nahhas’ın bakırcı olduğuna da işaret edilmiş olmaktadır. A.İ. Yund, adı geçen eserinden kendisine Baba Demur denildiğini de öğreniyoruz. (Sahife 104, Not. 281) Mezarı Kalecik’tedir. Bakınız Ankara Salnamesi 1325 yılı, Sh: 191) (2)

Şahsen benim, uzun süren araştırmalarımda(Yaklaşık 17 yıl) , Kalecik'in, bizim Elmadağ Kayadibi Köyü tarafına düşen yamacında 'Demir Baba' adı verilen bir 'yatır'ın-mezarın olduğunu gördüm. Oldukça uzun bir mezardı ve üzeri açıktı.

Civar köylerde oturanlara ve oradan geçen çobanlara sorduğumda 'evet Hacıbayram Veli'nin önemli bir talebesi Demir Baba dediklerini de duydum. Tespitim böylece doğrulanıyordu.

Uzun, (yaklaşık 4-5 metre uzunluğunda) mezarın başında mezartaşı yoktu. Köylüler burada yatan zâtın, özellikle demiri ve diğer madenleri ısıtarak işleyebildiğini, çok çalışkan madenci bir köylü olduğunu da söylediler.
----------
(1) :M. İskender Ali, Mutluluk Tasavvuf İslam, 1990, Özden Ofset, Sahife: 216-217
(2) : Bayramoğlu Fuat, a.g.e, Sahife: 49

Mustafa Ceylan
Kayıt Tarihi : 10.1.2009 03:24:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

Mustafa Ceylan